That car traducir turco
15,459 traducción paralela
Mulder, that car hit her so hard that a, an adult woman with the benefit of a mature skeletal structure wasn't able to survive the impact.
Mulder, araba o kadar sert çarpmış ki gelişmiş iskelet yapısına sahip yetişkin bir kadın sağ kalmamış.
Speaking of tabs, how long has that car been behind us?
İzlemek derken, arkadaki araç ne kadardır peşimizde?
But today, we got the GPS data from that car going back almost three years.
Fakat bugün Allen'ın aracına ait GPS verisi elimize geçti. Üç yıl kadar geriye gidiyor.
That car has a GPS. The tracking number is 3422347.
Arabanın GPS sıstemı var.
That car bomb was meant for me.
Bombayı arabaya benim için koymuştu.
And it's like that car...
Ve tıpkı o araba gibi...
Bet you seen what was in that car.
Ama arabadaki şeyleri gördün.
Hey, that car is mine!
O araba benim!
And he was such a fuckin'idiot for getting under that car stoned. Come here.
Ayrıca o arabanın altına sarhoş bir şekilde girecek kadar da aptaldı.
I don't think anyone could accuse you of not bein'there for them, with everything you're putting yourself through to protect them. - You recognize that car?
Onları korumak için yaptığın onca şeyden sonra kimsenin orada olmadığı için seni suçlayacağını düşünmüyorum.
Is that Jennifer Noonan peeing behind that car?
Şu arabanın arkasında işeyen Jennifer Noonan mı?
Thinking the kind of fuel in that car, that was different.
Arabada o türden yakıt kullanmak çok farklı bir şey.
- That car was great.
- Harika bir arabaydı.
How much money you win with that car?
O arabayla ne kadar para kazandın?
You saw this load in that car.
Yük dolu arabayı sen de gördün.
You got a body sunbathing in the front of that car.
Arabanın önünde güneşlenen bir de ceset var.
That car could be anywhere.
- Araba nerededir kim bilir.
So there's a good chance that car's between the dry gulch and in front of that dam.
Kuru yatak ile baraj arasında bir yerde olma ihtimali büyük.
Did you ditch that car?
Arabadan kurtuldunuz mu?
We're going to steal that car.
- Benim de. Onun arabasını çalacağız.
On it you will visit every stop she visited with the defendant on his cold, calculating itinerary that night, which started with a stolen car in Queens, and ended with a young woman brutally stabbed to death in her bed.
Bu yolculukta kurban ve katil zanlısının o soğuk gecede geçtikleri her yolu, durdukları her noktayı birlikte yaşayarak gözlemleyeceğiz. Her şey Queens'te çalınan bir araba ile başlayıp, genç bir kadınının, kendi yatağında korkunç şekilde bıçaklanarak öldürülmesiyle son buldu.
Detective Box arrived, and noticed Mr. Khan in the back of our patrol car, and instructed that I get someone to take him back to the house, which I did.
Dedektif Box geldi, ve arabanın arkasında Bay Khan'ı gördü. Sonra, birini çağırıp onu merkeze bıraktırmamı istedi. Ben de öyle yaptım.
I once collared a rape suspect that asked to go back to the victim's house to look for his car keys.
Bir keresinde yakaladığım bir tecavüz zanlısı, kurbanın evine geri dönmek istemişti. Araba anahtarlarını arayacakmış.
That's my car we just passed.
- Demin arabamın yanından geçtik.
I'm not at home, and that, uh, 50-minute car ride makes all the difference.
Evde değilim ve bütün farkı yaratan 50 dakikalık araba sürüşü.
You have a bug in his car? Is that how you knew?
Otomobilindeki böcek sayesinde öğrendiniz değil mi?
That night, he stopped for two minutes up on Mulholland, a mile and a half from where the car and body were found, three from his house.
Allen o gece Mulholland'da 2 dakikalığına kontağı kapatmış aracın ve cesedin bulunduğu yerin iki buçuk kilometre ötesinde. Evinden beş kilometre uzakta.
We need to get that second tracker on her other car.
GPS izleyiciyi kadının diğer aracına da koymanın bir yolunu bulmalıyız.
- You just missed that whole car you did.
- Çizdiğin o treni kaçırdın.
When I asked you about the dust on your car, you told me that you had rushed down to Ground Zero to deliver water to the first responders.
Sana, araban neden... bu kadar tozlu diye sorduğumda, Hayatta kalanlara su götürmek için, duyar duymaz olay mahalline... gittiğini söyledin.
- And that's his car.
- Bu da onun arabası.
He said he wanted to cut off a piece of me to take home in his carry-on, that he wanted to mount it on the hood of his car for his friends to see.
Bir parçamı keserek çantasında eve götürüp arkadaşları görsün diye arabasının kaputuna monte etmek istediğini söyledi.
All they know is that some hippie idiot smoked some grass, decided to work on his car, probably too stoned to realize he hadn't set the jack right.
Tek bildikleri salak bir hippinin, ot içtikten sonra arabasını tamir etmeye karar verdiği, ve muhtemelen kafası güzel olduğu için krikoyu doğru oturtamadığın fark edemediği.
- That's a cool car.
- Güzel arabaymış.
What car is that?
Bu kimin arabası?
Whoever gave us the car and the guns, - you don't know who that is? - The less you know, the better, Joni.
Bize arabayı ve silahları veren adamın kim olduğunu bilmiyor musun?
I say to you quite tastelessly that more women died on the back seat of Senator Edward Kennedy's car at Chappaquiddick than ever died in a gas chamber at Auschwitz.
Size son derece açık bir şekilde söylüyorum,... Auschwitz'in gaz odalarında,... Chappaquiddick'te Senatör Edward Kennedy'nin arabasının arka koltuğunda ölenden daha az kadın ölmüştür.
Sometimes when I'm driving all by myself, I have this fantasy that I get into a car crash.
Bazen tek başıma araba sürerken araba kazası geçirmekle ilgili bir fantezim var.
That's a car.
- Bu arabanın camı mı kırık?
Now that's a fast car you fellas got.
Hızlı bir arabanız var beyler.
It was an old sandwich that was stinking up my car
Arabamı kokutan bayat bir sandviçti.
We're looking for a blue car that hasn't been moved for a week
Bir haftadır yerinden oynamamış bir mavi araba arıyoruz.
We're on a moving subway car that's probably caked in rat crap.
Büyük ihtimalle sıçan bokuyla dolu hareket halindeki bir metrodayız.
I got a witness composite that said that the shooter fled in a town car.
Bir görgü tanığı nişancının bir şehir arabasıyla kaçtığını söylüyor.
I'm gonna lock you up downstairs till I get a warrant to check your car for fibers, and after that,
Arabanda doku incelemesi yapmak için izin çıkarana kadar seni nezarete atacağım.
I never properly thanked you for providing the car bomb that killed my father.
Babamı öldüren bomba için sana doğru dürüst bir teşekkür bile edemedim.
- No, I just I didn't know that that could all fit in that little car.
Hayır, sadece... Böyle küçük bir arabaya bu kadar şeyin sığdığını bilmiyordum.
The only thing I knew, was that this car was not supposed to be stopped.
Bildiğim tek şey bu arabanın durdurulmaması gerekiyordu.
Is that your car outside?
- Dışarıdaki araba senin mi?
The fucking piece of shit out front, is that your car? Maybe.
- Öndeki siktiğimin boktan şeyi, senin araban mı?
- It's not that kind of car.
- O tarz bir araba değil.