That it was traducir turco

Six months ago, I came before the board because I had concluded... that the husband I loved and adored was gone, that he had become delusional, and that it was your fiduciary responsibility to remove him as head of this company.

Altı ay önce, yönetim kuruluna geldim, çünkü sevdiğim ve saydığım kocamın gittiğini, yanılsamalar yaşadığını gördüm. Ve onu bu şirketin başından almanın sizin sorumluluğunuz olduğu kararına vardım.

The truth is, I knew you'd come back sooner or later, that it was only a matter of time before you realized what a huge mistake - it was to dump me.

Gerçek şu ki, er ya da geç tekrar geleceğini biliyordum, beni bırakmanın ne büyük bir hata olduğunu anlaman an meselesiydi.

That it was a town of shadows and secrets now.

Artık gölgelerle ve sırlarla dolu bir kasabaydı.

But when that happens, they'll just assume that it was faulty materials and replace the original on their own.

Ama kırıldığında hatalı malzemelerden kaynaklandığını düşünecekler ve aslıyla değiştirecekler.

So... so I'm... I'm gathering that it was probably... very hard for you to get here and that you're feelin'a little miffed that Norman's not home.

Sanıyorum senin buraya gelmen oldukça zordu ve Norman'ın evde olmaması sinirlerini bozdu.

And I will make a motion in court to suppress your confession on the grounds that it was made during duress and cognitive impairment.

Baskı ve zihinsel yetersizlik durumunda yapıldığından duruşmada, ifadenin fesih edilmesini talep edeceğim.

You honestly don't think that it's a little eerie that it was the same leg Icarus was shot in?

Hastamızın, Icarus'un vurulduğu bacağından vurulmasını birazcık bile ürkütücü bulmuyor musun?

You were always very quick with your compliments. It was your intentions that sometimes were a little vague.

İltifat konusunda her zaman hızlıydın lakin niyetin bazen biraz şüpheli oluyordu.

It was. And that was my fault.

Öyleydi ve bu benim suçumdu.

But in the last few years, all that, um... it was as if the color in him faded, like a... a photo left out in the rain.

Ama son bir kaç yıldır, tüm bunlar... içindeki tüm canlılık sönmüş gibiydi, yağmurda kalmış bir fotoğraf gibi.

And when I confronted her about that, she used my obsession with you to make it appear as if I was crazy.

Bunun hakkında gidip onla konuşunca, sana olan saplantımı, beni deli olarak göstermek için kullandı.

It was only years later that I began to suspect that there was something more to it.

Yıllar geçtikçe daha fazla şüphelenmeye başladım.

Yeah, you know, it turns out that game plan was not unanimous.

Evet, bilirsin, evdeki hesap çarşıya uymuyor.

Well, it's just, I saw tom keen earlier, and he said that he was going to leave a report on your desk.

Şey bugün Tom Keen'i görmüştüm. Masana bir rapor bırakacağını söylemişti.

Whoever launched it knew exactly what was on the other side of that wall.

Bunu kim yatıysa o duvarın öbür tarafında ne olduğunu tam olarak biliyormuş.

I never heard of it, which means that whatever it was, it wasn't an official company op.

Hiçbir zaman duymadım, yani bu her ne idiyse resmi bir şirket değildi.

All except one that was made on my phone... after you switched it with yours, after you made it look like it was an innocent mistake.

Seninki ile değiştirdikten sonra, masum bir hata gibi gösterdikten sonra, telefonumda yapılan hariç.

It was you that made it all work.

Her şeyin yolunu açan sendin.

If it was that important, there would have been aerial surveillance.

Eğer bu kadar önemli idiyse, hava gözetimi olmuştur.

It was midnight, and my old friend Archie Andrews arrived at the one place in town that was still open.

Gece yarısıydı, ve eski arkadaşım Archie Andrews kasabada hala açık olan tek yere gitti.

No more midnight runs until the police catch whoever it was that shot that poor kid.

Zavallı çocuğu vuran kişiyi polis yakalayana kadar artık gece yarısı koşuları yok.

It's like there was this train that was heading to the rest of my life and I just missed it.

Şimdi ise hayatımın geri kalanına beni götürecek bir tren varmış da onu kaçırmışım gibi.

Betty was so against us not being in the same grade that she took it upon herself to tutor me every single day.

Betty aynı sınıfta olamayacağımız gerçeğine o kadar karşıydı ki her gün gelip bana ders anlattı.

It was my understanding that that was the agreed-upon amount.

Anladığım kadarıyla bu anlaştığımız miktar buydu.

Now that Jason was buried in the earth, it would only be a matter of time until something poisonous bloomed.

Artık Jason dünyaya gömüldüğüne göre zehirli bir şeylerin patlaması sadece an meselesi artık.

It's the way he was killed that told us the most.

Öldürülme şekli bize çok şey anlattı.

So it was safe to say that you didn't like the girl?

Yani kızı beğenmediğini söylemek sorun değil miydi?

It's an alarm that I was making for my room, but I was hoping if I handed it to you... you'd start playing with it and I could probably use it to prove a point.

Odam için yaptığım bir alarm ama sana verirsem oynamaya başlarsın ve bir noktayı kanıtlayabilirim diye umuyordum.

It was a game of corn hole that went wrong.

- Oyun başka yerlere saptı.

- That was a body bag. Mother, did you see it?

Ceset torbasıydı o anne.

- It doesn't necessarily have anything to do with us- that was Jim, mother.

Gördün mü? İlla bizimle alakası mı olacak? Jim'di o anne.

I mean, we had someone, some people that came by, but it was only a couple of hours.

Gelen birileri oldu ama sadece birkaç saatliğine.

It was madness, you know? I-I know that now, but... she was just so fragile, Sheriff.

Şimdi anlıyorum bunu ama çok hassastı Şerif.

It was the last year they, uh, did the taillights like that.

Böyle stop lambaları yaptıkları son seneydi.

What you took from me wasn't yours to take, and the fact that you thought it was sex for just one second is disgusting.

Benden aldığın şeyi sana onaylamamıştım. Ve bir saniye bile seks olduğunu düşündüğün gerçeği midemi bulandırıyor.

- Okay, so if you doctored that text to make it seem like Carter was in Canada, technically we could just doctor another one so the IP places the phone back here in Westport.

- Peki... Carter'ın sanki Kanada'da gibi görünen mesajını değiştirirsek teknik olarak IP yeri buraya Westport taşınır.

She wanted it back, so she texted Brady about it, but ultimately that was used against her when they did the investigation.

Brady'ye geri almak için mesaj çekmiş. Soruşturmanın nihayetinde bu mesaj aleyhine kullanılmış.

I could tell that once we started having sex, she was a little worried that Kennedy would find out, so I told her it would be, uh, our secret, which, you know, looking back on it,

Söylebilirim ki sekse başladığımızda Kennedy'nin anlayacağından kaygılandı. Bu yüzden ona bunun sırrımız olacağını söyledim. Bilirsiniz, geçmişe dönüp bakınca farkettim ki, muhtemelen...

I couldn't process what was happening to me... and that Nate was the one doing it.

Bana olanları idrak edemedim... Nate bu hale sokan kişiydi.

If anyone had the responsibility to make sure that we didn't leave you behind, it was me.

Seni partide bırakmadığımızdan emin olacak biri varsa, o bendim.

Mia, your external stab wound was minor, but it's a good thing that we found you when we did.

Mia, dış bıçak yarası çok büyük değil. Seni kısa sürede bulmamız iyi oldu.

Um, they shot him in the right leg, left him to die, and it was the infection that killed him.

Sağ bacağından vurdular ve ölüme terk ettiler. Enfeksiyon yüzünden öldü.

Look, Dev I know that was a crappy time for you, but what happened back then, it turned me around.

Senin için çok kötü zamanlar olduğunu biliyorum Dev ama olanlar beni değiştirdi.

It's a boot print that doesn't relate to him or to anyone who attended the crime scene after the scene was cordoned off for forensic deployment.

Bu, suç mahallinin, adli kullanım için kordon altına alınmasından.... sonra şüpheliye veya olay yerine giren herhangi bir.... kişiye ait olmayan bir taban iz.

It was- - it wasn't like that.

Öyle değil.

I'm sure it was just a misunderstanding that made her try to murder me.

Eminim beni öldürmeye çalışması tamamen yanlış anlaşılmadır.

After someone dies, I think we want a... tell ourselves a story of how it was our fault... because at least that gives us some control.

Birisi öldükten sonra sanırım kendimize nasılda bizim suçumuz olduğunu anlatmayı istiyoruz.

But that wasn't your lover's way, was it?

Ama aşığının tarzı başka, değil mi?

The Long Goodbye, was that it?

Uzun Veda mıydı ismi?

It was so beautiful that night.

O gece çok güzeldi aslında.

I assumed it was the rest that did it.

Dinlendiğim için oldu herhalde.