That right there traducir turco
8,732 traducción paralela
That right there could be the Whore of Babylon, wouldn't make no difference at all - because all I see is somebody's little girl.
Oradaki Babil Fahişe'si bile olabilir ama bu bir şey fark etmez. Çünkü tek gördüğüm birinin küçük kızı.
That right there, ma!
Gözünün önünde işte anne!
Is that there's a difference between doing what's best and doing what's right.
En iyisini yapmakla en doğrusunu yapmak arasında fark var.
I mean, there's no way that it just has one meaning, right?
Yâni, sadece tek bir anlamı olması mümkün değil, değil mi?
As a matter of fact, yes - - That jogger right there.
- Aslına bakarsan var, şuradaki koşucu.
If you ask me, there are too many things trying to do that already, right?
Bana soracak olursan bunu yapmaya çalışan çok şey var zaten. Haksız mıyım?
That's right. See you out there.
- Dışarıda görüşürüz.
That is a beautiful girl right there.
- Şurada güzel bir kız var.
Believe it or not, there are other ways to move this country in the right direction that do not involve the three square miles around the Washington Mall.
İnan yada inanma Öteki türlü bu ülke ya doğru yöne doğru gidecek yada Washington içinde üç mil kare alanda kalacak
Right there... that is the real seat of power. I'm exactly where I need to be, doing exactly what I want to do.
Tam burada bu koltuğun gerçek gücü ben tam olarak neredeyim bunu bilmeliyim ve tam olarak ne istediğimi bilmeliyim.
Go... go back. Right there. What's that?
İşte orası, neresi olabilir?
All right. How fast can you get that chopper up there?
Pekala, helikopter oraya ne kadar çabuk gidebilir?
That baby's right there.
Bebek gözümüzün önünde.
Is that a small lacunar infarct right there?
Bu laküner infarkt mı?
Maybe you're looking in all the wrong places only to realize that the perfect girl was right there, all along.
Hayallerinin kızı bunca zaman burnunun dibindeyken belki onu yanlış yerlerde arıyorsundur.
( Schmidt continues ) I know that would do anything for anybody, but right now, I just need you to... be there for me and hold my hand, okay?
Herkes için her şeyi yapacağını biliyorum ama şu anda yanımda olup elimi tutmana ihtiyacım var, tamam mı?
There's a part of you that wants to get lost, am I right?
İçinden bir parça kaybolmak istiyor, haklı mıyım?
Okay, there are plenty of people out there right now that still need our help.
Bakın, dışarıda hâlâ yardımımıza ihtiyacı olan insanlar var.
All right, there's a hose in there that leads to the heater core which is next to the engine.
Pekala, içeride ısıtıcı merkezine giden bir hortum var, tam motorun yanında.
That's enough right there, Sam.
Bu kadarı yeter, Sam.
Right there, that kind of thinking is why you'll never be secretary.
asla danışman olamayacak olmanın sebebi bu düşünce tarzın.
Hey, guys, you see that dude right there?
Beyler, şuradaki adamı gördünüz mü?
I always worry about maybe there's something I should have done I didn't do, and often I'm right about that.
Hep yapmam gerekip de yapmadığım bir şey var... diye düşünüp endişelenirim ve genelde de haklı çıkarım.
At the dump site that evening, there was a bag with a right leg and a bag with a left leg, right arm, left arm, and a torso.
O akşam, attığı yerde... ayrı poşetlerde sağ bacak sol bacak... sağ kol, sol kol ve gövde vardı...
She is a tool to get Stefan's humanity back because there is no doubt that he and Caroline are fangs deep in bodies right now, so the sooner we get our supernatural born killers out of circulation, the better.
Çünkü şüphe yok ki o ve Caroline köpek dişlerini insanlara saplıyorlar. İyisi mi biz bir an önce doğaüstü katillerimizi sirkülasyondan kurtaralım
That's right! There we go!
İyi gidiyorsun!
There is only one duck left. That's right.
– Sadece bir tane mi ördek kaldı?
That's a statement move right there.
Bunun adı savaştır.
That's my Lionel Messi move right there.
İşte bu benim Lionel Messi hareketim.
That's an inspirational TTD joint right there.
İşte bu bir ilham verici TTD ürünü.
Listen, uh, I'm just guessing that there were other people obsessed with these cookie jars, right?
Dinle, tahminimce bu kavanozlarla ilgilenen başkaları da vardı, değil mi?
That's a Lucious Lyon hit right there.
İşte bir Lucious Lyon hiti!
Right there, that last line.
İşte burası, son mısra.
See that disturbance in the dust right there, on the ledge?
Kenardaki toz nasıl bozulmuş gördün mü?
You see that gentleman right over there?
Şu beyefendiyi görüyor musunuz?
There's still people in the street that need to be moved because we can't confirm or deny a damn thing right now.
Sokaklar hâlâ etkilenmiş insanlarla dolu. Çünkü ne doğrulayabiliyoruz, ne de yalanlayabiliyoruz.
Sat right there in that same chair.
Gene bu sandalyeye oturuyordun.
Baby girl, capture that plate right there.
- Şu plakayı al bebeğim. - Aldım bile.
All right, there was something that Russell and I were working on last night.
Dün akşam Russell'la üzerinde çalıştığımız bir şey vardı.
And right there and then, he asked me to watch over you when he was gone, and that is exactly what I'm doing now.
Ve hemen o anda ve orada, O benden kendisi gidince sana bakmamı istedi, şimdi ben de aynısını yapıyorum.
I ordered the test because the symptoms said that there's a possibility she might be right, whatever the reason.
Test'i istedim çünkü belirtiler de öyleydi. Sebep ne olursa olsun, haklı olabilme ihtimali de vardı.
If I'm right, that person's still out there.
Eğer haklıysam, o kişi hala dışarılarda.
That's her standing right over there.
Orada ayakta dikilen onun metresi.
And He was reaching down from high up there, and He killed that attacker stone dead, right in front of me.
Ve Ta yükseklerden elini aşağıya uzatıyordu. Sonra o saldırganı, gözlerimin önünde öldürdü.
And she took that knife and she carved her initials right into the back of that cabinet, there.
Bıçağı aldı ve dolabın içine adının baş harflerini kazıdı.
Tory, zoom in on that man right there.
Tory, şuradaki adama doğru yakınlaştırsana.
All right, I don't think there's any difference in your head between the stories that you spin and actual facts.
Uydurduğun öykülerle gerçek olaylar arasındaki farkı kafan almıyor diyeyim.
Well, tell my new Minister of Energy Development and his very pregnant bride that I will be right there.
Yeni Enerji Gelişimi Bakanı ve oldukça hamile karısına söyle hemen geliyorum.
If there's nothing that we can do about it, then, uh, there's nothing that anyone can do about it... and my father was right, and the whole world goes to hell.
Yapabileceğimiz hiçbir şey yoksa o zaman kimsenin yapabileceği bir şey yoktur. Ve babam da haklıdır, tüm dünya cehenneme dönecektir.
There was a black mold that grew in the town of Chernobyl right after the meltdown.
Erimeden sonra kalan siyah bir Çernobil şehri belirtisi varmış.
I agree, but there's nothing we can do about that right now.
Bence de öyle ama şu anda bunun için yapabileceğimiz bir şey yok.
that right 157
right there 2847
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
there you are 4720
therefore 1419
there's always hope 39
there we go 2292
right there 2847
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
there you are 4720
therefore 1419
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there's nothing to see here 35