English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ T ] / The gold

The gold traducir turco

7,321 traducción paralela
" I wanted the gold, and I sought it ;
" Altın istedim ve aradım.
"I wanted the gold and I got it..." Came out with a fortune last fall... Yet somehow life's not what I thought it,
"Altını istedim ve elde ettim." "Geçen sonbahar bir servet kazandım ama yine de hayat düşündüğüm gibi değilmiş ve niyeyse altından da ibaret değilmiş."
"Congratulations to Mr. Patthana Sakdapichet the gold medal winner."
"Altın madalya kazanan Patthana Sakdapichet'i tebrik ediyoruz."
Step away from the gold, ladies, and you won't get hurt.
Altından uzaklaşın bayanlar, ve biz de sizi incitmeyelim.
- What about the gold veins?
- Peki ya altının kaynağı?
I need to confirm the gold veins, the land and the experts myself.
Bizzat teyit etmem gerekecek. Kaynağı, araziyi ve uzmanları.
I'm not the gold watch and the new truck That you're scheming to check out
# Altın saat ya da yeni bir kamyon değilim inceleyebileceğin #
I'll show him the gold.
Ona altını göstereceğim.
Cardinal Morosini, killed for the gold in his vestments, they say.
Kardinal Morosini, cübbesindeki altınlar için öldürüldüğü söyleniyor.
But the gold was gone.
Ama altınlar yanlarında yoktu.
The Peacock brothers stashed the gold.
- Peacock Kardeşler altını saklamışlar.
Whitney was after the gold.
Whitney altının peşindeydi.
What if the Peacocks didn't stash the gold near a river?
Ya Peacock Çetesi altınları nehrin yanına saklamadıysa?
Wait, that means all those years, everyone was looking for the gold
Bir dakika, o zaman bu kadar yıldır altını arayan herkes...
But perhaps the killer caught on to her, poisoned her to silence her and to keep the gold for themselves.
Ama belki de katil onu yakaladı sessiz kalması için zehirledi ve altınları kendine sakladı.
But if Whitney was searching for the gold and the killer tracked her, there could be clues.
Whitney altınları ararken katil onu takip etmiş olabilir. Bir ipucu olabilir.
You keep assuming that the gold's still out there.
Sen altınların hala orada olduğunu varsayıyorsun.
You just want to go after the gold.
- Sen altınların peşinden gitmek istiyorsun.
Of course I want to go after the gold!
- Tabii ki istiyorum.
I am tracking Whitney's path to the gold.
- Whitney'in altınlara gittiği yolun izini sürüyorum.
Whitney found the gold.
Whitney altını bulmuş.
Or Clyde found the gold and split it with his buddy Dutch and simply abandoned Whitney and her mom.
Ya da Clyde Whitney'nin annesini terkettiğine göre altını dostu Dutch ile paylaşmış olabilir.
I'm absolutely positive Clyde didn't find the gold.
- Clyde'ın altını bulamadığın çok eminim.
Dutch took the gold for himself, left his blood-stained shirt behind.
Dutch altınları alıp giderken geride bu kanlı gömleği bırakmış.
So you're saying that the story about the Peacock boys and the gold is true?
Yani tüm o Peacock Çetesi ve altınların anlatıldığı hikaye doğru mu diyorsunuz?
Clyde and I planned to turn in the gold and collect the finder's fee from the treasury.
Clyde ve ben altını paraya çevirdiğimizde yardım edene pay verelim diye düşündük.
At closing ceremonies, the shrewdest winner among you will be named the Gold Leaf Woman of the Year.
Kapanış seremonilerinde, aranızdaki en açık gözlünüz yılın "Altın Yaprak Kadını" olarak adlandırılacak.
The Gold Leaf winner must not only be a top seller, but also exemplify grace and grit, and must be willing to do...
"Altın Yaprak" ödülü sadece en çok satan değil aynı zamanda mutluluk ve cesaret örneği olmalıdır. Hep bunu hedeflemelidir.
She only recently joined the Gold Leaf Circle, my top sellers.
"Altın Yaprak" grubumuza yeni katılmıştı, çok satanlarım arasına.
That gold belongs to the people, not the queen!
Bu altın halka ait, Kraliçe'ye değil.
"You can name a price for gold... but not for the white jade from the Kingdom of Khotan."
"Altın için paha biçebilirsin ama Hotan Krallığı'ndan bir yeşim taşı için paha biçilemez."
I give her gold to keep it in the abyss she calls a mouth.
Ona, ağız olarak adlandırdığı manastırda saklaması için altın verdim.
door. Shut the solid gold, ivory-inlaid front...
Kapı bile som altın, fildişi işlemeli.
Hey, the Queen's gold is on the third floor of the palace!
Kraliçe'nin altınları sarayın üçüncü katında.
I polished a piece of shit into gold, but someone else'll reap the benefits, and I'm reduced to collecting debts from the feeble.
Bok parçasını cilalayıp altına çevirdim ama kârını başkaları hasat ediyor ve ben de güçsüzlerden borç toplamak zorunda bırakılıyorum.
... my husband's Chief of Staff, Eli Gold, he's the only one contemplating me running.
... kocamın şefi Eli Gold, beni aday olmaya teşvik eden tek kişidir.
Gold, they say they know we're from the mine.
Altın, madenden geldiğimizi bildiklerini söylüyorlar.
And here I was hoping for a warm hello from the newly-reformed Mr. gold.
Oysa ben kendini yenilemiş Bay Gold'dan sıcak bir merhaba bekliyordum.
Hey, Rut, when you went full throttle there, a bunch of fake-gold hoop earrings shot out of the exhaust.
Rut, sen gazı kökleyip gidince,... egsozdan bir sürü sahte altın halka küpe çıktı.
♪ I will try till the very end Holy days ♪ ♪ Holy nights You shook me once ♪ ♪ But you won't do it twice I should have known ♪
# Spanish Gold
And the cart is coated in the same gold paint that's on the wall.
Ve arabanın üzerindeki boya, duvardakiyle birebir aynı.
You? - I fixed the bride with her gold.
- Gelinin altınlarını ben verdim.
They collected money for the Vatican, but greed interfered, and they kept some of the Church's gold for themselves.
Vatikan için altın topluyorlarmış, ama aç gözlülük araya girmiş, ve kilise altınlarının bir kısmını kendilerine saklamışlar.
It's like digging for oil and finding gold on the way down.
Petrol için kazıp altın bulmak gibi bir şey bu.
The Arkham Project is a gold mine.
Arkham Projesi altın madeni gibi.
Gold, you're with me for the east.
Gold, sen benimle birlikte doğudasın.
Are you guys playing for gold in the Olympic Lames?
Ezikler Olimpiyatında altın madalya için mi yarışıyorsunuz?
The rose gold with the waves that I told you that I loved? Yeah. Yeah, that's the one.
Hani şu bayıldığımı söylediğim kırmızı altından dalgalı olan mı?
So, is that the rose gold bracelet that I wanted?
O istediğim kırmızı altın bilezik mi bu?
But during their journey, they stopped, and they tied poor black fox to a tree just south of the river, and they rode off in their gold-laden wagon.
Yollarında giderken bir anda durdular hemen nehrin güney tarafındaki bir ağaca zavallı Kara Tilki'yi bağladılar ve onlar altın yüklü trene binip gittiler.
The skeleton that you left when you took those 50 bars of gold.
Senin 50 kilo altını alıp giderken ardında bıraktığın iskeleti.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]