The good old days traducir turco
463 traducción paralela
* In The Good Old Days Before Prohibition. *
İyi insanlarla yasaktan önce eski günlerde.
- Those were the good old days.
- Ne güzel günlerdi.
These are the good old days.
Asıl bu günler, güzel günler.
Is it any jollier than the world used to be in the good old days... when life was short and hot and merry and the devil took the hindmost?
Ömrün kısa ama keyifli olduğu o eski güzel günlerden daha mı eğlenceli şimdi dünya?
Let's not talk about the good old days.
Eski güzel günlerden konuşmasak.
My husband likes for me to use this service... just to retain the memory of the good old days.
Kocam eski güzel günlerin anılarını devam ettirmek için bu servisi istiyor.
Not in memory of the good old days... but of the bad new ones.
Eski güzel günlerin anısına değil... kötü yeni günler yüzünden.
Those were the good old days.
Hey gidi günler hey!
- In the good old days.
- Geçmişteki güzel günlerde.
They'll be kicking the good old days around all night if somebody doesn't ring a bell.
Yoksa biri zili çalmadığı sürece eski günlerden konuşup dururlar.
I often think of the good old days in Dodge City, with you and Bucky and the others.
Dodge City'de sen Bucky ve diğerleriyle geçirdiğimiz güzel günleri düşünürüm
Them was the good old days.
Eski güzel günler.
Brings back the good old days when we was leadin'a healthy, normal life.
Sağlıklı ve normal bir hayat sürdüğümüz eski güzel günleri hatırlatıyor.
We can tell lies about the good old days during the war.
Savaş sırasındaki güzel günlerle ilgili yalanlar söyleriz.
The old man and his com stock, and you and the good old days... and that old Indian with his cat.
Yaşlı adam ve hayvanları ve sen ve eski güzel günler... ve kedisiyle birlikte bu yaşlı kızılderili.
Yes, sir, those were the good old days.
Evet, bunlar eski güzel günlerdi.
The good old days.
Eski güzel günler.
It's not like the good old days!
Bu ne rezalet! Eskiden böyle mi kırbaçlanırdı?
I'm sure Inspector Davidson is longing for the good old days, when on investigating a robin's death, he simply went out and arrested the first sparrow he saw carrying a bow and an empty quiver.
Eminim Müfettiş Davidson eski güzel günleri arzuluyor, bir kekliğin ölümünü araştırırken, gidip, gördüğü bir yayla boş bir ok mahfazası taşıyan ilk serçeyi tutukladığı günleri.
Oh, a taste of the good old days!
Eski güzel günlerin tadı!
I want you to know that the good old days are over.
O eski güzel günler artık bitti, bunu bil.
He's always going on, you know, "You can't beat the good old days".
Durmadan ; "Eski güzel günler gibisi yok." diyordu.
- Like the good old days!
Tıpkı eski günlerdeki gibi.
Lunch with Raymond, a nice little game of solitaire and a nice long chat about the good old days in Korea and some old Chinese and Russian friends of ours.
Raymond'la öğle yemeği, küçük bir iskambil oyunu... Ve uzunca bir sohbet. Kore'de geçirdiğimiz günlerle bazı eski Çinli ve Rus arkadaşlarımız hakkında.
The good old days are gone.
- Eski güzel günler gitti.
There you are, like the good old days.
.. eski güzel günlerdeki gibi buradasın.
Blast of fruitsplits - from the good old days.
Kavrulmuş meyve parçaları. Eski güzel günlerdeki gibi.
Everything is just like it was in the good old days.
Her şey eski güzel günlerde olduğu gibi.
I could've used somebody like you back in the good old days.
Eskiden beri senin gibi bir adamla tanışmak istemişimdir.
You're nostalgic for the good old days, while I'm happy to live in this modern world.
Sen eski günlere layık bir adamsın. Oysa ben bu modern dünyada yaşamaktan memnunum.
Good old Ryan is going to be helpful, as it was in the good old days.
Yaşlı Ryan, eski güzel günlerdeki gibi bize yardım edecek.
Then I remember the good old days.
Sonra o eski günleri hatırlıyorum.
You can't beat the good old days.
Eski güzel günleri unutamam.
But it sure ain't like the good old days in Harlem... when white money was boss... and them fine, white cats came up to Harlem... spreading it all around Big Bertha.
Ama Harlem'deki eski, güzel zamanlar gibi değildi... beyaz para patronlar... iyiydi, Harlem'e beyaz kediler gelirdi... her tarafa Big Bertha saçılırdı.
You know, my dear Milo, in the good old days, before television, that is, People constructed the pleasures of life for themselves.
Sevgili Milo, televizyondan önceki o eski güzel günlerde insanlar dünyevi eğlenceleri kendi kendilerine yaparlardı.
Remember the good old days.
Eski güzel günleri hatırlıyor musun?
Just like the good old days.
Eski iyi günlerde olduğu gibi.
- Watch dirty movies and reminisce about the good old days.
- Açık saçık film izleyip eski güzel günlerini yâd ediyorlardır.
Harry was just telling us about the good old days.
Harry bize eski güzel günlerden bahsediyordu sadece.
- Just like the good old days.
- Tıpkı eski güzel günlerdeki gibi.
And as in the old days, François would have liked to say good-bye to his dear old dog.
Ve eskiden olduğu gibi François, sevgili yaşlı köpeğine bir elveda demek isterdi.
The days of the good old knights are gone
Eski şövalyeli günler geçti
Let's raise our glasses and drink to the good old college days.
Kadehlerimizi eski güzel günlere kaldıralım.
But after 40 days without a fish the boy's parents told him that the old man was now definitely and finally salao which is the worst form of unlucky and the boy had gone at their orders in another boat which caught three good fish the first week.
Fakat balıksız geçen 40 günden sonra en sonunda gencin ailesi ona yaşlı adamın kara bahtlı biri olduğunu anlatmışlardı. Böylece genç adam ailesinin sözünü dinleyerek ilk haftasında 3 iri balık yakalamış olan diğer bir kayığa geçmişti.
"Say anything else about the'good old days', as you call them and I'll split your stupid head open".
"Bir daha eski güzel günlerden bahsedersen o aptal kafanı ortadan ikiye yararım." dedim.
The good old days!
Hiç de fena yaşamıyorduk doğrusu.
I left Cathay for the last time and finally returned home, to my be homeland Venice in 1295 now, in the year about good lord 1324 at 70 years old my travelling days are finally over.
Şimdi, güzel efendimizin 1324. yılında 70 yaşında yolculuk günlerim nihayet sona erdi.
Those were the days, good old fighting 33.
Ne günlerdi ama o günler.
Remember the good old days?
- Şimdi tavuk oldun.
Like those good old days when Playboy used the airbrush.
Playboy'un "havalı boya tabancası" kullandığı o eski güzel günler.
He got us some good showcases in the old days.
Eskiden bazi güzel konser salonlari vardi.
the good wife 16
the good stuff 48
the good ones 20
the good news is 399
the good news 69
the good and the bad 28
the good 73
the good thing is 16
the godfather 48
the great gatsby 18
the good stuff 48
the good ones 20
the good news is 399
the good news 69
the good and the bad 28
the good 73
the good thing is 16
the godfather 48
the great gatsby 18
the guardian 21
the game 119
the gate 46
the girl 422
the gardener 44
the game has changed 18
the game is over 59
the greater good 16
the gun 223
the game's over 47
the game 119
the gate 46
the girl 422
the gardener 44
the game has changed 18
the game is over 59
the greater good 16
the gun 223
the game's over 47
the games 17
the ghost 58
the guard 38
the gas 49
the girlfriend 25
the ground 30
the guy 205
the gold 48
the great 49
the government has a secret system 84
the ghost 58
the guard 38
the gas 49
the girlfriend 25
the ground 30
the guy 205
the gold 48
the great 49
the government has a secret system 84