The ground traducir turco
19,203 traducción paralela
It is likely to melt before reaching the ground and the possibility of a small residential area meteor crashing...
391 ) } Tehlike arz etmiyor mu? Yere ulaşmadan atmosferde yanması kuvvetle muhtemel ama bir yerleşim bölgesine düşmesi de az da olsa ihtimal dâhilinde —
How am I supposed to let go of seeing my friend go in the ground?
Dostum mezarda yatarken nasıl görmezden gelebilirim?
I don't know if I'm crazy, but if you don't give me what I want... I swear I'm gonna burn this place to the ground with both of your dead asses in it.
Deli miyim bilmiyorum ama isteklerimi yapmazsan yemin ederim, ikinizi de burada bırakıp evi ateşe veririm.
Hell, you can burn it down to the ground for all I care, because after all this, nobody's ever gonna believe that you might've been right about Diane.
Lanet olsun, istersen evi ataşe ver umurumda değil çünkü bugünden sonra Diane konusunda haklı olabileceğine kimse inanamaz.
On the ground, face down now.
Yüzünü yere dön, şimdi.
Body's probably in the ground already.
Ceset muhtemelen gömülmüştür.
If they kill him I will burn that city to the ground.
Onu öldürürlerse bu şehrin altını üstünü yakacağım.
Yeah, but if the killer's a Wesen, then why bury Brian in the ground, cut off his head, and leave a paper dog behind?
Evet ama katil Wesense neden Brian'ın gömüp kafasını kesip ardından kağıttan bir köpek bıraksın ki?
She helped build the company from the ground up.
Vay canına! Bu etkileyici.
I have to admit, without the help of the Purrgil, we never would have gotten off the ground again.
Kabul etmeliyim ki Purrgil olmadan bir daha asla yerden havalanamazdık.
The ground looks scorched.
Zemin kavrulmuş gibi görünüyor.
Is there something on the ground?
Yerde bir şey mi var?
It's not in the ground.
Yerde değil.
By the time he hit the ground, his head opened up like one of those Gallagher watermelons.
Yere çarptığı zaman kafası karpuz gibi açılmış.
Beeline, Team Dogbite is on the ground.
Beeline, Dogbite timi iniş yaptı.
Repeat, Team Dogbite is on the ground, outside Matubahk.
Tekrar ediyorum, Dogbite timi Matubak dışına iniş yaptı.
I almost ran her over. She, uh... hit the ground pretty hard, so I stopped.
Neredeyse eziyordum, yere çok sert çarptı, ben de durdum.
All right, have your men put their weapons on the ground, put their hands behind their head... and then we'll get this whole matter all... wrapped up, nobody gets hurt.
Adamların silahlarını yere bıraksın ellerinizi başınızın üstüne koyun biz de kimsenin burnu bile kanamadan bu meseleyi halledelim.
I am gonna put you in the ground like it's my job.
Seni bu sanki görevimmiş gibi toprağın altına geri göndereceğim.
Should be on the ground.
Zeminde olmalı.
It may not feel good, but I'm still standing here, and every one of those fuckers is in the ground.
İyi hissettirmiyor ama hala ayaktayım, Ve o serserilerin hepsi mezarda.
Get on the ground.
Get on the ground.
Down on the ground!
Yere yat!
All anybody is gonna do for me is dig a six-foot hole in the ground and drop me in it.
Benim için yapabilecekleri tek şey 1.5 metrelik bir çukur kazıp, içine fırlatmaları.
You're not that high off the ground, so if you fall, no biggie.
Yerden çok yüksekte değilsin. O yüzden düşersen endişelenme. - Hazır mısın?
If that plane leaves the ground and you're not with her, you'll regret it.
O uçak kalkarsa ve sen onunla gitmezsen pişman olacaksın.
Get on the ground.
Yere yatın.
- We need boots on the ground. - No.
- Kara kuvvetlerine ihtiyacımız var.
Lou got pulled into the ground.
Lou yerin içine çekildi.
He didn't get pulled into the ground.
Yerin içine çekilmedi. Onu Cehennem'e gönderdin.
Most of them stay in the ground.
Çoğu toprağın altında kalır.
Well, I ought to put you in the ground.
- Peki, seni toprağa göndermeliyim...
All teams, be advised, MSS is on the ground.
Tüm birlikler, MSS burada haberiniz olsun.
- I just want to go over the ground rules one last time. I will race- ( laughs )
Yarışacağız tabii... sadece temel kuralları son bir kez daha gözden geçirmek istiyorum.
It's kind of a generic term for objects he touched the ground in biblical times, but it is believed to contain traces of His power.
Bu geniş kapsamlı bir terim. İncil zamanlarında dünyada birçok objeye dokunduğu söylenir ama onlar bunda onun gücünden izler olduğunu söylemişler.
Boots on the ground, shake the trees to find it.
Her yere gidip her taşın altına bakar ve onu buluruz.
Down on the ground, fugitive of the law.
Yere yat yasa kaçkını.
My husband and I ran to his room, but, uh, by the time we got there, my baby was on the ground unconscious.
Kocamla odasına koştuk ama oraya geldiğimizde bebeğim yerde bilinçsiz yatıyordu.
Bellies on the ground, like vermin.
Karınlarınız yerde, tıpkı böcekler gibi.
And it just makes you realize that we all just worry, and we don't have to,'cause if you wanted to plant a seed in the ground and just eat what grows, then you could, you know?
Bu sana boşuna endişelendiğimizi fark ettiriyor. Endişelenmemeliyiz de. Çünkü toprağa bir tohum ekersen ve yetişeni yersen o zaman bunu yapabilirsin.
I understand, but you'll have to look for it after we're on the ground.
Anlıyorum, ama iniş yaptıktan sonra bakmanız gerekiyor.
I understand, but you'll have to look for it after we're on the ground.
Anlıyorum, ama iniş yaptıktan sonra bakmalısınız.
Florence has ground to a halt under the weight of this war and there will be no hope of recovery until peace is restored.
Floransa savaşın ağırlığı altında ezildi. Barış sağlanana kadar da iyileşme umudu yok.
We can't break ground until we get a clean bill of health from the epa, not to mention...
Özür dilerim, Charles.
Gideon Goddard, owner and CEO of Allsafe Cybersecurity, considered ground zero for the Five / Nine attacks, was shot dead at a bar in Manhattan.
Gideon Goddard, Allsafe Siber Güvenliğin sahibi ve CEO'su 9 Mayıs saldırılarının sıfır noktası olarak görülüyordu Manhattan'daki bir barda vurularak öldürüldü.
Exfil will be ground. Meet the vics at Foxtrot 3. They are rolling now.
Karadan tahliye olacak, araçlar F3 noktasına gelecek, yoldalar.
And pull hard copies of everything we put together on the Haddads, including ground recon going back six months.
Haddads ile ilgili elimizde ne varsa hepsinin çıktısını alın. 6 ay önceki yer keşfi de değil.
Caroline's about to sign the movie contract, which means I don't have to come home UPS Ground.
Caroline film anlaşmasını imzalamak üzere bu da demek oluyor ki eve kargoyla dönmek zorunda kalmayacağım.
It charged at him full-speed, didn't realize the tarp wasn't solid ground.
Tentenin sağlam zemin olmadığını farketmeyerek tüm hızıyla ona koştu.
Now, there's a cut-off station for the over-ground portion of the line, in case of wildfires.
Orada hattın yer üstünde kalan kısmı için bir gaz kesme istasyonu var yangın tehlikesine karşın.
I ran Zarqawi into the fucking ground!
Zerkavi'yi yerle bir ettim!
ground 85
grounded 45
groundhog day 19
ground floor 36
ground rules 28
ground zero 17
the godfather 48
the great gatsby 18
the guardian 21
the good wife 16
grounded 45
groundhog day 19
ground floor 36
ground rules 28
ground zero 17
the godfather 48
the great gatsby 18
the guardian 21
the good wife 16
the game 119
the gate 46
the girl 422
the gardener 44
the game has changed 18
the greater good 16
the game is over 59
the gun 223
the good stuff 48
the game's over 47
the gate 46
the girl 422
the gardener 44
the game has changed 18
the greater good 16
the game is over 59
the gun 223
the good stuff 48
the game's over 47
the good old days 37
the games 17
the ghost 58
the guard 38
the gas 49
the girlfriend 25
the guy 205
the good ones 20
the gold 48
the great 49
the games 17
the ghost 58
the guard 38
the gas 49
the girlfriend 25
the guy 205
the good ones 20
the gold 48
the great 49