English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ T ] / The uh

The uh traducir turco

47,515 traducción paralela
I... two months ago, I paid for a full year, uh, but, due to unforeseen circumstances, I'm not gonna be a lawyer for the next 12 months.
İki ay önce ben bir yıllık ödeme yaptım ama beklenmedik bazı olaylar yüzünden önümüzdeki 12 ay boyunca avukatlık yapamayacağım.
All right, uh... how about you dump one of those packs into the wheelbarrow?
O zaman... Sen o paketlerden birini el arabasına boşalt.
We got the first shot all lined up. - Can I walk you through it? - Uh...
İlk sahneyi hazırladık bile, birlikte üzerinden geçelim mi?
Uh, tell you what... we got cue cards, and with the magic of editing, we're gonna make you guys look like... James Garner and Mariette Hartley.
Ama rahat olun, yardım kartlarımız var ve kurgunun büyüsüyle birlikte de ikinizi James Garner ve Mariette Hartley gibi göstereceğiz.
Mnh. Hey, uh... as it happens, uh, today only, I can, uh, offer the same package, but... 50 % off.
Bakın şansınıza, sadece bugüne özel size aynı paketi verebilirim, hem de yüzde 50 indirimle.
Uh... you gonna catch the bus, Mr. McGill?
Otobüse binecek misiniz Bay McGill?
No, I don't know all the details yet, but Erin... uh, Erin Brill of Davis Main... do you know her?
Hayır, tüm detayları bilmiyorum ama Erin... Davis Main'den Erin, tanıyor musun?
Um, and, of course, I've recorded the, uh, times and dosages of the medicine.
Bir de elbette aldığım ilacın saat ve dozlarını kaydettim.
- Then perhaps, uh, my recovery might be speedier than your run-of-the-mill patient.
- Bu durumda belki de sıradan hastalarınızdan daha hızlı iyileşebilirim.
Kim, uh, this is the team from O'Malley Industries.
Kim, bunlar da O'Malley Endüstrileri ekibi.
Uh, over there and to the left, just past the freezer aisle.
Şuradan sola dönün, dondurulmuş ürünler koridorunu geçince.
And, uh, lying on the floor helps you with your fingering?
Çalmana yardımcı olsun diye mi yere uzanıyorsun?
You succeed in one district and, uh, the rest will follow.
Bir mıntıkada başarılı olursanız, devamı da gelecektir.
He wants me to go undercover in the company he created. Uh, back up.
İnşa ettiği şirkette gizli görevle çalışmamı istiyor.
The, uh, sweater.
Kazak.
And, uh, the power was down, so I was bringing some ice cream out to the fire escape'cause it was melting.
Ve elektrikler kesikti. Dolayısıyla ben de yangın merdiveninde dondurma yemeye çıktım çünkü eriyeceklerdi ve o da oradaydı.
And, uh, there she was, doing the exact same thing.
Aynı şeyi yapıyordu.
The, uh, satellites show nothing but a crater where the town was.
Uydu görüntüleri kasabanın yerinde boş bir çukur gösteriyormuş.
The man I spoke with- - uh, his name is Jerry Langsfeld.
Konuştuğum adam... Adı Jerry Langsfeld'di.
Dumont thinks that we can just, uh... Drive them right across the border.
Dumont bizim onları... arabayla sınırdan geçirebileceğimizi düşünüyor.
He's not out of the country yet, but, uh, he's with my people.
Daha ülkeden çıkamadı ama adamlarımla birlikte.
Uh, still no word on the prisoners.
Scottie beni kimin evlatlık edindiğini biliyor. Konuşmamız lazım. Tutuklulardan hâlâ haber yok.
I understand how this might sound, and that it comes out of the blue, and that you have no reason to believe me, but I, uh-
Bunun kulağa nasıl geldiğini anlıyorum. Birden ortaya çıkıveriyor... ve bana inanmak için bir sebebinizin olmadığını da anlıyorum.
Uh, please tell the senator I'll be with him shortly.
Lütfen senatöre kısa süre içinde onunla olacağımı söyle.
Hey, you, uh, you stopping by the site later?
Okuldan sonra şantiyeye uğrar mısın?
Do, uh, do you know if the police have any leads?
Polisin elinde herhangi bir ipucu var mıymış?
All right. Let's, uh, take it from the top.
Pekala, baştan alalım.
Uh, I was thinking maybe we could invert the second and third verses.
Belki de ikinci ve üçüncü dizeleri tersine çevirebiliriz diye düşünüyordum.
Uh, you joined the faculty last year.
Öğretmen kadrosuna geçen yıl katıldınız.
How's the, uh, first day going?
İlk gün nasıl gidiyor?
Uh, the conductor had eyes on them about 2 : 30 in the morning, their time.
Kondüktör yerel saatle 2 : 30'da onları görmüş.
Well, the crime scene was, uh, ritualistic...
Olay yeri biraz... Tören yeri gibiydi.
You're, uh... You're going to see the world.
Dünyayı göreceksin.
Will they be serving, uh, lunch at the lunch-themed dance?
Öğle yemeği temalı danstan sonra öğle yemeği verilecek mi?
So, uh, does the article you're writing have a specific angle you're looking to emphasize?
Yazacağın makalede vurgulamak istediğin belirli bir açı var mı?
Uh... now, you can't take any photographs of the production floor, but, uh, I thought it'd be useful for you to get a look around just to get a sense of how things run.
Üretim katında fotoğraf çekemezsin ama işlerin nasıl yürüdüğünü anlaman açısından etrafı dolaşman faydalı olur diye düşündüm.
I, uh, looked at the reader.
Okuyucuya baktım.
I wish I wasn't the one to have to tell you this, but, uh... your dad's gonna plead guilty.
Keşke bunu sana söyleyen ben olmasaydım ama baban suçunu kabul edecek.
- yeah, I'm just, uh, just in the kitchen, Dylan.
Mutfaktayım Dylan.
Uh, the medical examiner called.
- Adli tabip aradı.
It was the last year they, uh, did the taillights like that.
Böyle stop lambaları yaptıkları son seneydi.
Uh, Dan Tapley for the State, Your Honor.
- Eyaleti temsilen Dan Tapley, Sayın Yargıç.
Uh, she's in... she's in the field.
- Dışarıda.
Hey, uh, slight snag in the plan.
Hey, planda küçük bir tıkaç var.
I mean, we looked for Jules, but when we couldn't find her, we just figured she was with one of the brothers, so, uh, we left.
Demek istediğim, Jules'ı aradık... Ama onu bulamayınca biraderlerden biriyle olduğunu düşündük ve biz de gittik.
So I, uh... I traced the source of the leak.
Ben de, mesajın kaynağını buldum.
Are there, uh, any updates on the police database?
Polis veritabanında herhangi bir güncelleme var mı?
As you know, Title IX proceedings are not legal proceedings, which means that, uh, while the decisions we make are official, we're not always the last word.
Bildiğin gibi, eşitlik bürosu kararı yasal bir karar değildir. Bu demektir ki, verdiğimiz kararlar resmi olsa bile her zaman son merci değiliz.
Uh, Miss Thurston, just the woman I was looking for.
Bayan Thurston, işte aradığım kadın.
One of the, uh, eight wonders of Kansas.
Kansas'ın 8 harikasından biri.
Yeah, just the other night, he, uh...
Evet, geçen gece o...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]