English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ T ] / Then go

Then go traducir turco

25,213 traducción paralela
Okay, so then go to option two... "The Face."
O zaman ikinci seçeneğe git... "Yüz."
Then go.
O zaman git.
Then go take a bath.
Git duş al o zaman.
Then go, no one's stopping you.
- Git o halde seni tutan yok.
Then please let go.
O zaman lütfen bırakın.
Meanwhile, you and I will go hunt down the sociopath that has taken residence in my brother, and then Valerie will jam his real soul back... in...
Bu arada, sen ve ı sosyopat avlamak gidecek. Bu, kardeşim ikamet almıştır Ve daha sonra Valerie onun gerçek ruhunu geri reçel olacak.
Off we go then!
Gidiyoruz!
Come on then. Let's go.
Haydi bakalım.
She gonna act like she's gonna go get him, then she gonna come back and politely and tell me to go fuck myself.
Gidip onu çağıracak gibi davranacak sonra geri gelip kibarca bana siktir olmamı söyleyecek.
Till then, this doesn't go any further.
O zamana kadar bu iş daha ötesine gitmeyecek.
She told you to go get pole position on your new bitch Mitch and then she quit.
Yeni piçin Mitch için direkt bir pozisyon bulmanı söyleyip istifa etti.
And if you don't, then why go at all?
İnanmıyorsan, gitmen için bir sebep yoktur.
Then we go deeper.
O halde daha derine iniyoruz.
You can make a noise and they'll go see what it is and then I can pick the lock.
Bir ses çıkar, gidip ne olduğuna baksınlar. Ben de kilidi açarım.
We'll make it to spring and then we can go home.
Bahara kadar dayanır ve sonra eve gideriz.
- Then you'll have to go through the approval process.
O zaman onay aşamasından geçmeniz gerekiyor.
But if you're gonna be the same old Louis and we're going to do the same old dance, then maybe you and this firm can both go rot in hell.
Ama her zamanki Louis gibi davranacaksan o zaman her zamanki dansımızı yapacağız sonrasında ise bu şirket de seninle birlikte cehennemi boylayabilir.
Well, then, I guess I'll have to go with my backup plan.
O zaman yedek planımı uygulamam gerekecek sanırım.
I'll go and ask them for the video, then. Oh, no.
- Ben gidip videoyu sorayım bari.
Yeah, except what if my mom, like, wakes up one morning and decides that she wants to take off with this little girl, and then Jim and Linda don't have the parental rights that they need to go after them?
Evet ama ya annem bir sabah uyanır ve bu küçük kızla çekip gitmek istediğine karar verirse? O zaman Jim ve Linda, peşlerinden gitmek için gereken velayet haklarına da sahip olmayacak.
Then you let him go.
Sonra gitmesine izin verdin.
The moment where I say, "Go to New York," and then you ask me to come to New York with you... the moment.
"New York'a git" dediğim andan sonra seninle New York'a gitmemi istemen gereken anı.
You need to go talk to Blake, then, because I don't have the time to get you up to speed.
O zaman gidip Blake'le konuşmalısın. Çünkü sana bir şey açıklayacak vaktim yok.
And then you're gonna go all aggro and you're gonna say that it was me that led you on and that you were just being a gentleman.
Sonra agresiflesecektin ve buna yol açanin sen oldugunu söyleyecektin ve böylelikle centilmen gibi olacaktin.
Well, then we're just gonna have to go find them.
- O halde gidip bulacağız.
- Just don't go out, and then you don't need birth control!
- Dışarı çıkmazsan doğum kontrolüne gerek olmaz!
Ah, then why go through all the trouble of the cover-ups?
Peki neden bunları gizlemekle uğraşsınlar ki?
- Go, girl! - I guess I'll just have to save mine for the finale then, eh?
- Sanırım benimkini sona saklamalıyım değil mi?
- So you have no technical knowledge to bypass a security system. If you don't think I did it, then let me go.
Benim yaptığımı düşünmüyorsanız, bırakın gideyim.
And then we'll go to Jane's townhouse.
Ve sonra da Jane'nin evine gideriz.
- Mm-hmm. - If your pages need to "come alive," then, you know, go out and live a little.
Eğer romanının "canlı olması" gerekiyorsa o zaman dışarı çık ve biraz yaşa.
Then let's go put these lawsuits to bed.
Hadi o zaman şu davaları bitirelim.
All I know is that I went to go and see him, they said he got into a fight, and then they wouldn't let me in.
Tek bildiğim onu görmeye gittim ama kavgaya karıştığı için girmeme izin vermediler.
Then why the hell don't you go after the prosecutor that put Mike away in the first place?
Peki o zaman neden Mike'ı oraya gönderen savcıya gitmiyorsun?
Then why don't you three get away from him, and go to your cells?
Peki o zaman neden üçünüz onu bırakıp hücrelerinize dönmüyorsunuz?
Now you and I will settle this, and then you're going to go home.
Şimdi sen ve ben bu işi çözeceğiz ve evine döneceksin.
We can go together for a while but then I will continue by myself.
Bir süre beraber gidebiliriz ama sonrasında tek başıma devam edeceğim.
Then we'll go to the morgue, and steal Alisha's body.
Sonra morga gidip Alisha'nın cesedini çalacağız.
So I'm gonna go get her and then I'll make you some dinner.
Yanına gideyim sonra sana yemek yaparım.
Then why didn't he go to the combine? They did?
O zaman neden uzlaşmaya gitmedi?
We'll start with Kelsey's double lung transplant first, and then, assuming the procedure goes well, we'll go ahead and do the liver and pancreas.
Önce Kelsey'in çifte akciğer nakliyle başlayacağız. Sonra da, işlemin iyi geçtiğini düşünürsek karaciğer ve pankreasa geçeceğiz.
I'll let you know when Shepherd's done, then we can go talk to Tess'family.
Shepherd'ın işi bitince haber veririm. Gidip Tess'in ailesiyle konuşuruz.
So, listen, I mean, we've never even discussed Penny meeting Sofia, which I'm fine with, by the way, but then you go and throw me under the bus?
Penny'i Sofia ile tanıştırma meselesi hakkında hiç konuşmadık ki bence hiç sorun olmaz, suçlu benmişim gibi göstermeye mi karar verdin?
- Well, i... i should let you go do your birthday host thing, so I will make you a drink and then come find you.
Sen git, doğum gününe gelen konukları karşıla. Ben içkileri hazırlar, gelir seni bulurum.
Then we go get him.
O hâlde gidip onu alalım.
Let Clay and Marsten go... then we can talk.
Clay ve Marsten'ı bırak. Sonra konuşalım.
Let's go get your son, then.
Gidip oğlunu alalım o hâlde.
- Well, then we'll go to a hotel.
O zaman bir otele gideriz.
Then let's go.
O halde gidelim.
But then stuff happens, and your plans go out the window.
Ama sonra bir şeyler olur ve planlarınız pencereden uçar gider.
- Then let's go.
- Gidebiliriz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]