There's always hope traducir turco
113 traducción paralela
There's always that hope, but the impetus must come from within.
O ümit daima mevcut, ama itiş içeriden gelmeli.
There's always hope.
- Daima umut vardır.
I hope the Madonna del Carmine....... can help her. there's always hope.
Her zaman umut vardır.
There's always hope.
Umut hep vardır.
There's always hope.
Her zaman bir umut vardır.
There's always hope.
Umut her zaman vardır.
And there's always hope the government will take some measures.
Her zaman umut vardır, Bakanlık bir şeyler yapacaktır.
There's always hope.
Her zaman umut vardır.
Because there's always hope.
Çünkü her zaman umut vardır.
There's always hope we'll find others.
Her zaman için başka parmak izleri bulma umudu vardır.
- There's always hope.
- Her zaman umut vardır.
There's always that hope.
Her zaman bu umut vardır.
So long as we've got hope, there's always a chance.
Umudumuz oldukça daima bir şans vardır.
There's always hope, isn't there?
Daima umut vardır, değil mi?
There's always something to give me false hope?
Umutlarımı hep yanlış yerlere mi bağlıyorum?
Where there is life, there's always hope, my friend.
Hayat umuttan ibarettir.
- There's always hope with $ 100,000.
- $ 100,000 ile her zaman umut vardır.
I realise things may seem bleak at the moment, but there's always hope.
Şu anda manzaranın kasvetli olduğunun farkındayım, ama daima umut vardır.
There's always hope.
Her zaman bir umut var.
Selfishness must always be forgiven, because there's no hope of a cure!
Bencillik her zaman bağışlanmalı, çünkü hiçbir tedavi umudu yok!
There's always hope.
Umalım!
There's always hope.
Her zaman bir ümit vardır.
Well, there's always hope.
Allah'tan ümit kesilmez.
I hope so, because I've always wanted to see what's up there,
Umarım öyledir çünkü yukarıda ne olduğunu her zaman görmek istemişimdir.
Well, there's always hope.
Her zaman ümit var.
I guess there's always reason to hope that things can be turned around.
Sanırım bazı şeylerin tersine dönmesi için her zaman bir umut vardır.
"Because I like to think there's always hope."
- Ne? "Çünkü hep bir umut olmasını düşünmek hoşuma gidiyor."
"There's always hope." Right.
"Her zaman bir umut vardır."
But there's always hope.
Demek James daireyi satıyor, öyle mi?
There's always hope.
- Her zaman umut vardır.
You see, Christian, no matter how shattered a relationship is, as long as there's love, there's always the hope of putting it back together.
Görüyorsun, Christian. Bir ilişki, ne kadar yıpranmış olursa olsun ortada aşk olduğu sürece bir şeyleri düzeltmek için her zaman umut vardır.
There's always hope. I don't need hope.
Ümide ihtiyacım yok, kemik iliğine ihtiyacım var.
But even in the darkest hour, there's always a ray of hope.
Fakat en zor durumda bile, daima bir umut ışığı vardır.
There's always hope no matter what's happened before.
Daha önce ne olduğuna bakılmaksızın her zaman umut vardır.
Because no matter how bad things will get, there's always hope. "
Çünkü işler ne kadar da kötüleşse, her zaman umut vardır. "
Hmm.There's always hope, right?
Hep bir umut vardır, değil mi?
There's always hope.
İnsan umutla yaşar.
But selfishness must always be forgiven, you know, because there's never any hope of a cure.
Fakat bencillik her zaman bağışlanmalı, değil mi, çünkü tedavisi için hiç umut yoktur.
There are treatments and there's always hope.
Çeşitli tedaviler var. Ve umudunu kaybetmemelisin.
There's always hope, too.
Her zaman umut vardır.
There's always hope when you're a guy.
Erkeksen her zaman umut var.
I've always believed that no matter how hard it gets or how impossible, there's always hope and there's always a way.
Ne kadar zor veya imkansız görünse de her zaman bir umut olduğuna hep inandım.
There's always hope.
Daima umut vardır.
- There's always hope.
Umut her zaman vardır.
There's always hope, Rani.
- Her zaman bir umut vardır Rani.
I mean, there's always hope. There sure is.
Demek istediğim, her zaman umut vardır.
- No, no, no, there's hope. There's always hope.
Yo, yo, yo, ümit var.
Well, there's always hope, Anne.
Her zaman bir umut vardır, Anne.
I always took your kind to be whiny little fucking bitches... born with silver spoons up their asses, but you, I think maybe there's hope for you, Mari.
Senin gibilerin lüks içine doğmuş sümsük kaltaklar olduğunu sanırdım, ama senin için bir ümit olabilir Mari.
Well, there's always hope.
Her zaman umut vardır.
No matter how bad things get... as long as we stick together, there's always hope.
İşler ne kadar kötüleşirse kötüleşsin bir arada kaldığımız sürece umut var olacaktır.
there's always another way 25
there's always a way 57
there's always something 47
there's always one 16
there's always a choice 42
there's always next year 20
there's always a chance 17
there's always a price 16
there's always 22
hope 537
there's always a way 57
there's always something 47
there's always one 16
there's always a choice 42
there's always next year 20
there's always a chance 17
there's always a price 16
there's always 22
hope 537
hopeful 27
hopeless 101
hopes 23
hopefully 1215
hopewell 40
hope you like it 36
hope you don't mind 108
hope you're happy 22
hope so 110
hope not 28
hopeless 101
hopes 23
hopefully 1215
hopewell 40
hope you like it 36
hope you don't mind 108
hope you're happy 22
hope so 110
hope not 28
hope for the best 29
hope to die 21
hope you're hungry 23
hope that's okay 20
hope it gives you hell 17
hope i'm not interrupting 37
hopefully not 24
therese 78
there 14012
theresa 292
hope to die 21
hope you're hungry 23
hope that's okay 20
hope it gives you hell 17
hope i'm not interrupting 37
hopefully not 24
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
therefore 1419
there you are 4720
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60