There wasn't any traducir turco
591 traducción paralela
There wasn't any call.
Henüz aramadı.
You know... even if there wasn't any ivory, I'd be glad I made the trek now.
Biliyor musun... hiç fildişi bulamasak bile bu yolculuğu yaptığımıza memnunum.
Before when his brother asked for you, there wasn't any danger because the Colonel didn't like him.
Kardeşi istediğinde sorun yoktu çünkü Albay ondan hoşlanmazdı.
- Then there wasn't any?
- O halde kimse yoktu. - Evet, kimse yoktu!
I suppose you told him there wasn't any coal in it, too.
Herhalde ona madende kömür olmadığını da söylemişsindir.
But I'm warning you, and you, Jean La Cour... member of the City Counsel, and all of you... if we get us another dose of yellow fever like we had back in'30... when there wasn't enough men alive to bury the dead... there just isn't going to be any town to run a railroad into.
Seni, belediye meclis üyesi Jean La Cour seni ve hepinizi uyarıyorum eğer 1930'larda ölüleri gömecek adam bulunamadığı zamanlardaki gibi.. ... yine bir "sarı humma" vakası yaşarsak içine demiryolu yapacak kasaba da olmayacak.
But if there wasn't one, would you live any different?
Ama olmasaydı yaşantın farklı mı olacaktı?
There wasn't any other place to put them.
Koyacak başka bir yer yoktu.
- There wasn't any bugle.
- Boru çalmadı.
Well, there wasn't any connection, I just had to say something.
Alakası yoktu, bir şeyler söylemem gerekiyordu.
- There wasn't any card.
- İçinden kart çıkmadı.
There wasn't any next.
Başka bir şey yok.
What would you be doing this afternoon in London, if there wasn't any war?
Savaş olmasaydı şu an Londra'da ne yapıyor olurdun?
There wasn't any.
Yağmadı ki.
Then it was dawn... and there wasn't any more pain.
Sonra şafak söktüğünde hiç ağrı kalmamıştı artık.
- There wasn't any girl.
- Kız falan yoktu.
There wasn't any holdup?
Soygun falan olmadı mı?
There wasn't any sobbing tonight, only warmth and fragrance.
Bu gece hiç ağlama sesi duyulmadı, sadece sıcaklık ve güzel koku vardı.
There wasn't any acid in his drink.
İçkisinde asit yoktu.
And there just wasn't any other way.
Başka yolu yoktu.
He wasn't doing you any harm there in Brentwood.
Brentwood'ta size bir zararı dokunmuyordu.
And there wasn't any risk.
Ve hiç risk yoktu.
Of course, there wasn't any letter.
Tabii ortada bir mektup yoktu.
There wasn't any danger, nobody noticed.
Hiçbir tehlike yoktu. Kimse ihbar etmedi.
But there wasn't any mine, there was nothing.
Ama maden falan yoktu, hiçbir şey yoktu.
Colonel, there wasn't any first blow struck exactly.
Albayım, tam olarak ilk yumruk diye bir şey yoktu.
There wasn't any weapon.
- Yanına vardığımda ölmüştü.
Or wasn't there any bill?
Yoksa hesap falan yok muydu?
There wasn't any girl from Paris.
Paris'ten tanıdığın bir kız yoktu.
I've heard so many stories about you I wasn't sure there was any Altar Keane.
Senin hakkında bir sürü hikaye işittim. Altar Keane'nin burada oduğundan emin değildim.
If it wasn't for me, there wouldn't be any valley, wouldn't be any stock.
Eğer benim için olmazsa, vadi de olmaz, depo da olmaz.
There wouldn't be any ranch if it wasn't for Curt.
Eğer Curt olmasaydı bu çiftlik olmazdı.
There wasn't any question of faith, there weren't any miracles.
Bunun inançla, mucizeyle falan ilgisi yoktu.
There still wasn't any word from Mily.
Mily'den hâlâ mektup yoktu.
There wasn't any bedspread.
Yatak örtüsü yoktu.
There wasn't any music.
Müzik falan yoktu.
There wasn't any of the usual banter.
Her zamanki yöntemi izlemedik.
But there wasn't any station and I soon found out
# Ama hiç istasyon yoktu ve ben çok geçmeden öğrendim
But there wasn't any use of my staying in that job.
O işte kalmamın bir yararı yoktu.
Maybe there wasn't any.
Belki hiçbir nedeni yoktu.
She knew there wasn't any money in there!
Orada para olmadığını biliyordu.
You're sure there wasn't any trouble?
Herhangi bir sıkıntı olmadığından eminsin?
The divorce wasn't final, but we're both lawyers and there shouldn't be any difficulty making the custody permanent.
Boşanma tamamlanmadı ama her ikimiz de avukatız, bu yüzden vesayeti kalıcı hale getirmek konusunda bir zorluk çıkmamalı.
There wasn't any difference at all.
Aramızda hiç fark yoktu.
I mean, if things were pinched, there wasn't any ready cash, would she be willing to give you a big diamond solitaire to hock?
Yani, dara düşüldüğü, elde nakit bulunmadığı hallerde, büyük bir tek taş takıyı rehine koymak üzere sana verebilecek mi?
I thanked Barney and started to get out of the car but he said there wasn't any need for me to walk.
Barney'ye teşekkür edip arabadan inmeye yeltendim... ama o yürümeme gerek olmadığını söyledi.
There wasn't any fuss.
Bir sorun çıkmadı.
Wait a minute. Who said there wasn't any train service?
Hiç tren servisi olmadığını kim söylemiş?
THERE WASN'T ANY PROTOTYPE, JUST THE ONE SHIP.
Sadece bir gemi, türünün tek örneği.
- Sarah Lee, there wasn't any war.
- Sarah Lee, savaş yoktu.
- There wasn't any car.
- Araba yoktu.
there wasn't 74
there wasn't time 38
anyway 21649
anything you want 299
anybody here 163
anya 239
anything 4271
anymore 454
anyone 1207
anyways 1011
there wasn't time 38
anyway 21649
anything you want 299
anybody here 163
anya 239
anything 4271
anymore 454
anyone 1207
anyways 1011
anytime 773
anywhere 593
anybody 677
anything else i can help you with 18
anyhow 696
anywhere but here 66
anything else 1903
anything is possible 128
anything you can do 21
anything can happen 91
anywhere 593
anybody 677
anything else i can help you with 18
anyhow 696
anywhere but here 66
anything else 1903
anything is possible 128
anything you can do 21
anything can happen 91