To each other traducir turco
15,323 traducción paralela
You have to be closer to God than to each other.
Birbirinize olduğunuzdan daha yakın olmalısınız Tanrı'ya.
You tell me about the irrelevant things that you and the Pope say to each other and I will never tell anyone that I got them from you.
Sen bana Papa ile konuştuğunuz alakasız şeyleri anlatacaksın,.. Ben de kimseye senden öğrendiğimi söylemeyeceğim.
From this day forward, you will belong entirely to each other.
Bu günden itibaren tamamen birbirinize ait olacaksınız.
We never mentioned a lot of things to each other.
- Birbirimize hiç bahsetmediğimiz çok şey var.
We just write to each other.
Sadece yazışıyoruz.
We talk trash to each other, but it's all part of the game.
Birbirimize kaba davranırdık ama hepsi oyunun bir parçasıydı.
Chained to him not because of a sire link, but because of a foolish pact that we made to each other when we were nothing more than children.
Ona bağ yüzünden değil.. .. çocukken yaptığımız aptalca bir anlaşma.. .. yüzünden ona bağlıyım.
You hardly talked to each other.
Birbirinizle doğru dürüst konuşmuyordunuz.
A promise that we made to each other, that we would someday get it together and actually get married...
Birbirimize verdiğimiz bir söz ; bir gün biraraya geleceğiz ve gerçekten evleneceğiz. Evleneğiz.
Lots of couples lie to each other.
Birçok çift birbirine yalan söyler.
Well, I know you both have a lot you really wanna say to each other...
Birbirinize söyleyecek çok şeyiniz var biliyorum...
Just say something to each other.
Birbirinize bir şey söyleyin yeter.
I would've asked, but since we're sneaking into each other's bunks in the middle of the night, I thought it was... safe to assume.
Nedenini sormak isterdim, ancak gecenin bir yarısı birbirimizin yataklarına gizlice girdiğimize göre varsayımlar yapmam daha mantıklı.
We have come very close to each other.
Ben onunla çok yakınlaştım.
At least now we can really talk to each other.
En azından artık birbirimizle konuşabiliriz.
And reassure him, there's nothing wrong, freedom and fear are always together, like an old married couple, each willing to die for the other.
Ve içini rahatlat onun. Yanlış bir şey yok. Özgürlük ve korku daima beraberdir.
My fear is that, as soon as His Holiness leaves this land of ours, the warring bands will go back to slaughtering each other just like before.
Korkarım, Papa Hazretleri ülkeyi terk eder etmez eskisi gibi birbirlerini katletmeye devam edecekler.
Friends are supposed to be honest with each other, and you weren't.
Dostların birbirine karşı dürüst olması gerekir. Ama sen değildin.
Each trying to gain the advantage against the other and destroy the house in the process!
Her biri diğerine üstün gelmeye çalışıyor... ve bu esnada da sarayı yıkıyorlar!
Normally, I guess you'd try to meet up at the spot you'd lost each other.
Normalde insanlar birbirlerini kaybettikleri yerde buluşurlar diye düşünürdüm.
If you can't meet where you'd last seen each other, you go back to the last safe spot you'd been together.
Birbirinizi kaybettiğiniz yerde buluşamıyorsanız birlikte bulunduğunuz son güvenli yere dönmelisiniz.
Maybe we can't hurt each other in here, but when I'm free, I'm going to cut you in half.
Burada birbirimize zarar veremiyor olabiliriz ama özgür kaldığım zaman, seni ikiye ayıracağım.
They hurt each other more than anyone, but... they're vicious when it comes to protecting each other.
Birbirlerine herkesten daha çok zarar verdiler ama konu birbirlerini korumaya geldiği zaman çok acımasızlaşırlar.
Families have forgotten how to look after each other.
Aileler birbirlerine nasıl sahip çıkacaklarını unutmuşlar.
According to the ancient laws of Jewish mysticism, we complete each other.
Antik Yahudi mistizm kanunlarına göre birbirimizi tamamlıyoruz.
Well, in order for this to work, we have to tell each other the truth.
Bunun yürümesi için birbirimize doğruyu söylemeliyiz.
After this is done, we'll never have to see each other again.
Bu iş bittikten sonra, bir daha görüşmek zorunda kalmayacağız.
Got the blacks and the Mexicans trying to kill each other all day.
Her gün birbirini öldürmeye çalışan siyahlar ve Meksikalılar ile birlikte.
We weren't supposed to see each other until the ceremony, but you... you wouldn't listen to rules.
Düğüne kadar birbirimizi görmememiz gerekiyordu ama sen kuralları dinlememiştin.
We swore to protect each other, of course he's on my side.
Birbirimizi koruyacağımıza yemin ettik, benim tarafımda olsun bir zahmet.
It seems that we get to see each other when a man is involved.
Karşılaşmamız için illa aramızda bir erkeğin olması gerek herhalde.
I thought that we decided to be honest with each other.
Birbirimize dürüst olmaya karar verdiğimizi sanmıştım.
They shot each other to shit.
Birbirlerine fena sıkmışlar.
We have to stop corrupting each other.
Birbirimizi mahvetmeyi bırakmalıyız.
Blacksmith didn't show. Before we had a chance to move in... the gangs got rattled and opened fire on each other.
Blacksmith gelmedi ve biz hareket edemeden çeteler birbirine açık ateşle saldırdı.
Really getting to know each other.
- İnciğini cinciğini öğrenmek için.
Mmm. Right, well, I was just on my way out to meet the Brittanys, but... I suppose they can occupy each other.
Ben de tam Brittany'lerle buluşmaya gidiyordum ama onlar birbirlerini meşgul edebilirler herhalde.
And to think, we wasted all that millennia fighting each other, right?
Bin yılımızı birbirimizle savaşarak harcadık bir de.
We each possess someone of great value to the other.
İkimizde de birbirimiz için çok değerli olan kişiler var.
Who was Tamika Weaver to you, and why were you calling each other?
- Tamika Weaver neyin olurdu ve birbirinizi neden arıyordunuz?
We'll watch each other die and turn until there's no one left to watch.
Şahit olacak kimse kalmayana dek birbirimizin ölüp dönüştüğünü göreceğiz.
If you're prepared to fight the Communists, we can mean a lot for each other.
Komünistlerle mücadeleye hazırsanız, birbirimize yardım edebiliriz.
Chazz's parents try to outdo each other at Christmas.
Chazz'ın ailesi Noel'de onu iki tarafta vakit geçirmelerini sağlıyormuş.
I want you guys to really be connecting with each other.
Gerçekten birbirinizle bağlantı kurmanızı istiyorum.
There's the type of bad show where you all sell each other out onstage and nobody hangs out afterwards and then there's the type of bad show where you all go down together and then you come to the bar afterwards and you laugh about it.
Sahnede birbirimizi sattığımız kötü bir gösteri türü var... Ve sonradan kimse takılmıyor Ve sonra kötü şov türü var
You do not have to make me feel better, we- - really, we basically just met each other.
Beni daha iyi hissettirmek zorunda değilsin cidden biz aslında sadece tanıştık o kadar.
So, Champagne Papi and young Hendrix can be on each other's tracks without having to charge anybody.
Yani, Champagne Papi ve genç Hendrix, birini görevlendirmeden, birbirlerinin şarkısına sahip olabilirler.
We have to look out for each other.
Birbirimize göz kulak olmamız gerek.
We try to stay out of each other's way, but you may have screwed that up too.
Birbirimizin yoluna çıkmamaya çalışıyoruz, ama sen bunu da mahvetmiş olabilirsin.
According to our records, Will and Tommy left the festival at 2 : 17 A.M. the previous night, and both bracelets were scanned within seconds of each other.
Kayıtlarımıza göre Will ve Tommy festivalden önceki gece 2.17'de ayrılmış ve iki bileklik de birkaç saniye arayla taranmış.
It's not in our hearts to kill each other, G'win.
Birbirimizi öldürmek senin içinde yok G'win.
to each his own 69
each other 54
other 127
otherwise 2890
others 288
other than me 25
other than that 315
other than you 19
other guys 25
other stuff 32
each other 54
other 127
otherwise 2890
others 288
other than me 25
other than that 315
other than you 19
other guys 25
other stuff 32
other way 57
other hand 20
other things 54
other than 30
other guy 20
other people 123
other one 18
other times 64
otherwise known as 24
other girls 16
other hand 20
other things 54
other than 30
other guy 20
other people 123
other one 18
other times 64
otherwise known as 24
other girls 16