Unable to walk traducir turco
29 traducción paralela
My dear Jeanne, how long have you been unable to walk?
Sevgili Jeanne, ne kadar zamandır yürüyemiyorsun?
Come on, your patriotic duty my last night in town is to leave me unable to walk.
Senin vatanseverlik görevin kasabadaki son gecemde beni yürüyemez hale sokmak.
Unable to walk,
Yürüyemiyordu,
Crazy and... unable to walk.
Deli ve... yürüyemez.
left another victim in Manhattan unable to walk or talk.
Ama size saldıran kişi Manhattan'da da kurban bıraktı. Konuşamıyor ve yürüyemiyor.
When this was over, it was just like a fairground, there was lots of rubbish left and amongst this rubbish were ill people, those unable to walk.
"Bagajların ayırım işi sona erdiğinde ortalık panayıra dönmüştü." "Geride bir sürü döküntü..." "... ve bu döküntülerin arasında da, yürüyemeyecek kadar hasta insanlar kalmıştı. "
And she'd be stuck in a bed, unable to walk or talk or eat.
Yataktan çıkamaz. Yürüyemez, konuşamaz, yemek yiyemez.
He was in a state of shock, unable to walk.
Büyük bir şok içindeydi ve yürüyemeyecek durumdaydı.
But I am trying to help you, and in 15 minutes, I'll be leaving here and will get paid whether you answer my questions or not, while you'll still be lying here unable to walk.
Ama size yardım etmeye çalışıyorum. ... ve siz bana cevap verseniz de vermeseniz de 15 dakika içinde buradan paramı almış olarak ayrılacağım. Sizse burada yürümekten aciz biri olarak yatmaya devam edeceksiniz.
As I am unable to walk among the living, I can only know what I am told by the recently dead.
Yaşayanlar arasında dolaşamadığımdan sadece yeni ölenlerin bana anlattıkları kadarını bilebiliyorum.
He said that he had a car accident in'93 that left him unable to walk, but after he swam in the sea off the coast of Brazil, he was cured.
93 yılında, bir daha yürüyememesine neden olan bir trafik kazası geçirdiğini söylemişti ama Brezilya yakınlardaki bir adada yüzdükten hemen sonra, iyileşmiş. Nasıl yani?
By law, I am unable to walk away.
Kanunen, görmemezlikten gelemem.
Serve the brandy slowly, Stoughton, we don't want the good ladies unable to walk to their carriages at the end of the evening - our bedrooms are all spoken for.
Konyağı yavaş ikram et Stoughton, gecenin sonunda sağlam hanımların araçlarına varamayacak hâle gelmesini istemeyiz. Tüm yatak odalarımız buna şahitlik eder.
I only have this feeble body that's unable to walk steadily.
Benim sadece düzgün yürüyemeyen güçsüz bir bedenim var
Some are unable to walk owing to starvation.
Bazıları açlıktan yürüyemez halde.
The person is completely unable to- - well, for example, to walk.
Ki § I tamamen 6rne § ; in yiiriiyemez olmu § tur.
well, the princess is unable to come to the phone right now. She's out. No, out for a walk.
Ben eğleniyormuş gibi yapma uzmanıyım.
You'd surely bless your luck in arriving on such a rare world, walk around in a daze, a trance, unable to believe the wonders that met your eyes and ears.
Böyle nadir bir yere ulaşsaydınız kuşkusuz şansınıza şükrederdiniz. Şaşkınlık içerisinde yürür, büyülenmiş halde, gözleriniz ve kulaklarınızla şahit olduğunuz mucizelere inanamazdınız.
Forever cursed with the desire for human blood and unable to ever again walk in daylight.
Sonsuza dek insan kanı içmek ve gün ışığına çıkamamakla lanetlendiler.
After I became like this, I'm unable to use Shaolin Kung Fu Weight Vest, or even to walk quickly.
Bu hale geldikten sonrada bir daha Ağırlık-Yeleği tekniğimi hiç kullanamadım, Hızlı yürümekten bile acizim.
Forced to walk through the heat and dust without food or water, coupled with the sheer stress of this terrifying experience for them, many of the animals collapse and are unable to continue.
Aç ve susuz bir şekilde sıcak havada pislik içinde yürümeye zorlanan hayvanların bazıları, bu korkunç tecrübenin stresiyle başa çıkamıyorlar. Yere düşüyorlar ve devam edemeyecek duruma geliyorlar.
We were unable to take the road and were forced to walk.
Yol alamıyorduk ama yürümek zorundaydık.
The warrior king was left to eternally walk the Earth unable to die or forget his horrible mistake.
Savaşçıların Kralı, sonsuza dek yaşaması için dünyaya terk edildi ölmesi ya da yaptığı korkunç hatayı unutması mümkün değildi.
Well, he's not a young man, so cardiac or respiratory failure may spare him... from the worst of it, but, uh, tremors when the limb is at rest... a shuffling walk, freezing up, unable to initiate movement... more and more loss of motor coordination in general.
Genç bir adam değil yani kalp ya da solunum bozukluğu onu götürebilir. En kötüsünden kurtarır ama dinlenirken uzuvları titreyebilir... Ayaklarını sürümesi, donup kalması, ilk hareketi yapamaması genel olarak artan şekilde hareket koordinasyonunu kaybetmesi.
Clearly, she was unable to stand or walk.
Ayağa kalkıp yürüyemeyecek durumdaydı.
People are unable to reach their homes and are trying to walk till home.
İnsanların evlerine ulaşmak mümkün olmadığından yürüyerek evlerine ulaşmaya çalışıyorlar.
In replacement of a sprained and unable to go out and walk grandpa, someone is helping him make food.
Burada ayağı burkulduğu için dışarı bile çıkamayan bir dede yemek yapmak için birinden yardım alıyor.
People would just walk straight past, not knowing, unable to decipher the message.
İnsanlar yanından hiçbir şey bilmeden geçip gider,... mesajı çözümleyemeden.
Lock your eyes in here. You're gonna walk up to this woman, you're gonna spin a web of Bruce so thick and so sticky she will be unable to escape.
Şimdi şöyle yapacaksın, o kadına gidip örümcek ağını fırlatıp çok fena inat edip onu aciz hale getireceksin.
unable to comply 33
walker 650
walking 227
walk 623
walkers 26
walkie 31
walked 33
walk this way 26
walk of shame 20
walking around 36
walker 650
walking 227
walk 623
walkers 26
walkie 31
walked 33
walk this way 26
walk of shame 20
walking around 36
walk it off 50
walking away 24
walk with me 270
walk me home 20
walk me through it 23
walk faster 16
walk on 114
walk around 19
walked out 17
walk away 451
walking away 24
walk with me 270
walk me home 20
walk me through it 23
walk faster 16
walk on 114
walk around 19
walked out 17
walk away 451