When i say go traducir turco
384 traducción paralela
Now, gentlemen, when I say go, march 12 paces... and turn to face your opponent.
Baylar, "başla" dediğimde 12 adım yürüyecek ve yüzünüzü hasmınıza döneceksiniz.
When I say go, walk down with fire in your eyes and murder on your mind.
Başla dediğimde, gözlerinde alevler ve aklında cinayet ile yürü.
Push it right out. From when I say go, ready?
"Tamam" dediğimde başlayın, hazır mısınız?
When I say go, whoopee.
Git dediğimde hoop.
When I say go, we'll point to the right.
"Götür" dediğimde, sağ tarafı göstereceğiz.
Everybody puts one on when I say go.
Ben "haydi" dediğim zaman herkes bir tane giysin.
Start when I say go
Başlayın dediğimde işe koyulun.
And when I say go, I want you all to run for it. Get in it and lie flat.
Ben söylediğim zaman koşun ve içine atlayın.
From now on, when I say go, though, man, we gotta go, man.
Bundan sonra ben "gidelim" dediğimde gitmeliyiz dostum, gitmek zorundayız.
Now, when I say go, we rush the door together.
Ben "yürü" dediğimde, birlikte kapıya koşacağız.
Well, for instance, when I'd go into a restaurant in Paris, I'd close my eyes and say, " The waiter is Godfrey.
Örneğin Paris'te bir restoranda gittiğimde... gözlerimi kapatır ve kendi kendime, "Garson Godfrey" derim.
We go when I say so.
Ben dediğim zaman gideceğiz.
When you get as far as you're going, we can say good-bye... and I'll go the rest of the way alone.
Varacağın yere ulaştığında vedalaşırız... ve yoluma yalnız devam ederim.
I can't go alone if you say that I have an accent, especially when I use slang.
Bilhassa argo konuştuğumda aksanım belli oluyorsa, tek başıma gidemem.
When I go to see Alathea Bruce with Aunt Cora I can say I told the story to the screenwriter.
Cora Teyze ile Alathea Bruce'u izlemeye gittiğimde hikayeyi senariste ben anlatmıştım diyebilirim.
If you say so. I'll speak to Father when I go home for his birthday.
eğer böyle diyorsanız, doğum günü için eve gittiğimde babayla konuşurum.
Then we go to the house and when she comes to the door, I say,
O, kapıyı açtığında, ben...
Say goodbye to each other. I'll go with Carl and when I can't bear the sight of him any longer I'll...
Carl ile gideceğim ve onu görmeye dayanamadığım an gelince de, ben...
When things go wrong, I say, "Well, at least Sarah's had everything."
İşler ters gittiğinde, "En azından Sarah'nın her şeyi var." diyorum.
I can't telephone and hear your voice go strange when I say I'm not going to go away with you.
Telefon edip, seninle gelmeyeceğimi söylediğimde... ses tonunun değişmesini duymaya katlanamam.
And say please when ya talk to me, or I'll buy a gaboon, and go into business for myself.
Nasıldı, Frankie?
I want to discover why men go to war, and what they really say deep in their hearts when they pray.
Erkeklerin neden savaşa gittiklerini ve dua ederken gerçekten ne dediklerini.
When shall I say you're gonna let me go?
Beni birakacagini ne zaman soeyleyeyim?
Here, hold these balloons high in the air, and when I say "run", run as fast as you can and don't let the balloons go.
Bu balonları al ve "koş" dediğim zaman hızla koş ve balonları elinden bırakma.
I believe you when you say you go to school.
Okula gidiyorum dediğinde ben sana inanıyorum.
Now when I say "go" we'll all point to the right.
Şimdi, "Götür" dediğimde hep beraber sağ tarafı işaret edeceğiz.
When I say "go" we'll all point to the right.
"Götür" dediğimde hep birlikte sağ tarafı işaret edeceğiz.
Colin, when I say go, crank this clockwise.
"Şimdi" deyince bunu saat yönünde çevir.
When I say three we'll go.
Üç dediğimde başlayın.
If I decide to go ahead with it, if... I say when and how.
Bu işi yapmaya karar verirsem eğer olursa zamanını ve nasıl olacağını ben söylerim.
Well, I mean, ah... Say, when you admire a man, you just go all out, don't you?
Şey, yani bir adama hayran olduğunda, her şeyini verirsin.
When I say we go to Rome, then we go to Rome!
Eğer Roma'ya gidiyoruz demişsem, o zaman Roma'ya gideriz!
When I say is when I want to go in.
Ben girmek isteyince içeri gireriz.
All I'm trying to say is I know what it's like when things don't go right.
Söylemeye çalıştığım şey, işlerin yolunda gitmemesinin ne demek olduğunu biliyorum.
After we're married, no matter how many kids, when I say we're off to Australia, we pack up, kids and all, and off we go.
Evlendikten sonra, kaç çocuk olursa olsun, ben Avustralya'ya gidiyoruz dedim mi, çocukları, eşyayı toplar ve gideriz.
Listen... when the doctors say he can have visitors, we'll go there. I promise.
Dinle...
You'll get "coming out" in a minute. Take your finger away when I say, "Go."
Birazdan bitecek hepsi. "Şimdi" dediğimde parmağını oradan çekeceksin
You'll go when I say ;
"Gidebilirsin" dediğim zaman gideceksin.
No betting when I say fair go.
Bol şans dediğimde bahse başlamak yok.
We go to Nogales when I say we go.
ben Nogales'e gideriz dediğim zaman gideriz.
Did Santino say when I can go back?
Santino ne zaman dönebileceğimi söyledi mi?
Now when I say, "go," you try to grab it first.
"Tamam" dediğimde, onu tutmaya çalışacaksın.
Go again. When I say, "Action," I want the British to advance on the French.
Yeniden. "Motor" deyince, İngiliz'lerin Fransız'lara saldırmasını istiyorum.
And now when I go back there and they ask me, "Where you live?" I say, "In California."
Ve sonra geri dönüp bana, "Nerede yaşıyorsun?" dediklerinde "California.'da" diyeceğim.
I feel something inside me, so I say it, and when you go away, it hurts me... right here.
İçimden bir şey geliyor, ben de onu söylüyorum... ve sen gidince, canım yanıyor... tam şuram.
When I go out the back, you're gonna count to 60.
Arkadan çıkınca, 60'a kadar say.
I would say, lass, because he thinks, he hopes, that when we go up, we'll take the intruder with us.
Çünkü gemi patladığında yabancı nesnenin de patlayacağını umuyor.
I go to the bank to get the money to feed the dogs when suddenly these two gringos grab me and say :
Köpeklere mama parası çekmek için bankaya girdim derken şu iki Amerikalı herif beni yakaladı ve şöyle dedi :
I'll go to paradise when I die, and they'll bow down before me and say :
Ölünce cennete gideceğim. Önümde eğilip :
Yeah, go out on the patio and count to 100... and when you're finished, I'll be already undressed.
Evet, balkona çık ve 100'e kadar say bitirdiğinde ben çıplak olacağım.
Go downstairs and wait by Ryan... and pull only when I say so!
Hayır! Sen aşağı inip Ryan'ın yanında bekle... ve sakın ben söylemeden çekmeyin! Sadece söylediğim zaman çekin!
when i was younger 134
when i was a child 198
when i'm gone 52
when i 169
when it comes to you 25
when it rains 55
when in doubt 76
when i was little 263
when i was young 206
when i was your age 229
when i was a child 198
when i'm gone 52
when i 169
when it comes to you 25
when it rains 55
when in doubt 76
when i was little 263
when i was young 206
when i was your age 229
when i was nine 31
when i was a boy 126
when i was 779
when i first met you 94
when it does 42
when i'm done with you 17
when it happened 60
when i'm with you 72
when it comes 19
when is it 116
when i was a boy 126
when i was 779
when i first met you 94
when it does 42
when i'm done with you 17
when it happened 60
when i'm with you 72
when it comes 19
when is it 116