Won't they traducir turco
12,769 traducción paralela
They won't squeeze us out their butts
Kıçlarından bizi sıkıp çıkarmayacaklar
They won't squeeze us out their butts
Kıçlarından bizi sıkıp çıkarmayacaklar
They won't trick me like they did Amedo.
Beni Amedo'ya yaptıkları gibi kandıramazlar.
They won't be very friendly.
Çok arkadaşça olmayacaklar.
They won't protect you from the law.
Seni yasalardan koruyamaz.
They must know that-that-that I won't be able to beat... to-to-to-to beat him.
Onu yen-yen-yenmemin mü-mü-mümkün olmadığını biliyorlardır.
Hitting it won't work. If they caught it from the PA...
Merkezden kesilmişse vurmak bir işe yaramaz.
They won't stop until they get what they want.
İstediklerini alana dek durmayacaklar.
they won't hurt us.
Bize zarar vermeyecekler.
- So, they won't make it.
- Yani gelemezler.
Until then, they won't.
O zamana dek bizi dinlemeyeceklerdir.
Put those lifeboats in those seas, they won't last 12 seconds.
Filikaları o denize indirseniz 12 saniye dayanmaz.
I'm sorry, they already said I won't make my flight.
Üzgünüm, zaten uçağa yetişemeyeceğimi söylediler.
They won't tell me.
Bana anlatmıyorlar.
They won't share the video feed.
Video da paylaşmıyorlar.
They won't discuss what they're seeing.
Ne gördüklerini tartışmayacaklar.
And they won't need beaters to flush'em out once they sniff me up the Croisette.
Kokumu aldıkları anda sazan gibi kucağıma atlayacaklar.
You know whatever beliefs you had in your crazy head now. They won't ever play out it don't work that way.
O çılgın kafanda her neye inanıyorsan gerçekleşmeyecek.
You heard what she said, I need a transplant that they won't give me.
Ne dediğini duydun, bir organ nakline ihtiyacım var ama bana vermeyecekler.
- They won't give you.
- Sana vermezler.
They won't give to you.
Sana jip falan vermezler. - Tamam mı?
They won't find anyone.
Kimseyi bulamazlar.
- No, they won't help us.
- Hayır, yardım etmezler.
And they won't live to see 40.
Ve 40 yaşını görecek kadar yaşamazlar.
They won't come to our house.
Gelmeyecekler. Neden?
Probably going upstairs to make sex, and they won't even think about us.
Muhtemelen sevişecekler ve bizi akıllarına bile getirmeyecekler.
They won't even pay for his lawyer.
Avukatının parasını bile ödemiyorlar.
They won't know what the fuck they are.
Onların ne olduğunu bilmezler.
They won't let me race.
Yarışmama izin vermezler.
Alright, well things being as they are all day, and I won't get better offer today.
Evet, durum ortada. Bugün daha iyi bir teklif alamam.
I hope they won't blame me.
Umarım beni suçlamazlar.
- Hey, I won't pick up any puke from those sons of a bitches if they make a mess in there.
- Hey, kusmuğu almayacağım Oradaki bir karmaşa yaşarlarsa orospu oğullarından.
- They won't stay on for long.
- Uzun sürmeyecekler.
They won't find anything they didn't find the last four times.
Son dört defa bulamadıkları gibi yine bir şey bulamayacaklar.
If the enemy thinks there's an army here, they won't invade.
Düşman burada bir ordu düşünürse, istila etmezler.
They won't just kill the Rangers...
Sadece komandoları öldürmezler...
They won't care.
Umursamazlar.
If shep goes on living like he does, then they won't hesitate to punish you.
Shep böyle yaşamaya devam ederse seni cezalandırmaktan çekinmeyeceklerdir.
If you don't breed them they won't think the way I do and they won't do what I did.
Eğer bu tür insanlar üremeye devam ederse, asla benim gibiler rahat edemez,... ve ne yapmak istediğimi de anlayamazsınız.
They won't go there.
Oraya gelmezler.
I can't go back there. Then go to the police. They won't believe me.
oraya dönemem polise git o zaman bana inanmazlar ben onları inandırırım neyi kanıtlayabiliriz ki?
I guarantee you, they won't.
Seni temin ederim varmazlar.
They won't remember anything.
Hiçbir şey hatırlamayacaklar.
Why do you think they won't be?
Neden... neden böyle olmadığını düşünüyor musun?
I'm not saying that they won't be, I'm saying they'll be ugly, but there are some beautiful women in the UK, too.
Fakat İngiltere'de bazı güzel kadınlar da var.
I - Yeah, they won't help me.
Başıma ağrılar vurup duruyor ve...
and they won't stop, Lou.
Onlara inansan da inanmasan da durmayacaklar Lou.
Don't worry, they won't see us.
Merak etme göremezler.
You belong to the whites, but they won't want you, either.
Sen beyazlara aitsin ama onlar da seni istemiyor.
But if you come with me, they won't allow you back.
Ancak benimle gelirsen geri dönmene izin vermezler.
If you can't remember where you are, then you won't find a path out of there, - while they're testing you.
Nerede olduğunu hatırlamıyorsan seni test ederlerken bulunduğun yerden çıkacak yol da bulamazsın.
they 3238
they are 1447
they aren't 58
they are coming 72
they can't see you 17
they're 1306
they are my friends 21
they have 241
they said 545
they come 53
they are 1447
they aren't 58
they are coming 72
they can't see you 17
they're 1306
they are my friends 21
they have 241
they said 545
they come 53
they don't 727
they are cute 16
they are beautiful 39
they are everywhere 27
they are my family 17
they do 1025
they can't 247
they are delicious 17
they are good 26
they did 777
they are cute 16
they are beautiful 39
they are everywhere 27
they are my family 17
they do 1025
they can't 247
they are delicious 17
they are good 26
they did 777