English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ Y ] / You were fine

You were fine traducir turco

640 traducción paralela
You were fine today.
İyiydiniz.
- You were fine this afternoon.
- Bu öğlen çok iyiydin.
But you were fine earlier. - Yeah, it happened all of the sudden. I can't move and I asked her mother to help me with the work.
Evet hareket edemiyorum, Ebeyi çağırdım, bu da bana yardım edecek.
You were fine until now, and now you're worrying.
Şu ana kadar iyiydin, şimdi üzülüyorsun.
It's all right, you were fine.
Olsun, gayet iyiydin.
I thought you were fine just now.
Artık iyi olduğunu düşünüyordum.
You were fine.
Yeterince iyiydin.
Yes, you were fine.
Evet, iyiydin.
Oh, you were fine, honey, just fine.
Harikaydın tatlım, harikaydın.
You were fine.
İyiydin.
The other day, you had two beers after a shot of morphine, and you were fine.
Önceki gün, morfin iğnesinden sonra içtiğin iki bira bile seni sarhoş yapmadı.
- You were fine.
- İyiydin.
I said I knew it all along, that you were fine.
- İyi olduğunu biliyordum.
You were fine this morning.
Bu sabah iyiydin.
Oh, you were fine.
- Oh, güvendeyim yani.
Fine, if we were that physically intimate, then let me hold you again.
İyi, madem böyle bir ilişkimiz vardı sana tekrar tutunmayı deneyeceğim.
You were always telling me, when McLaren got to the top everything would be just fine and dandy.
McLaren zirveye çıkınca her şeyin çok iyi olacağını söylerdin hep.
You remember, in my last book, there were some very fine examples, especially the young nobleman.
Son kitabımda, çok iyi örnekler vardı, özellikle genç bir asilzade.
Suppose you were living in a small town, getting along fine, and suddenly somebody dropped $ 20 million in your lap.
Diyelim ki küçük bir kasabada oturuyor ve idare ediyorsunuz, sonra biri kucağınıza 20 milyon dolar atıyor.
That's fine, but in this instance I'm sure you were wrong.
Çok iyi. Ama bu konuda hatalı olduğunuza eminim.
Your parents were fine people, and here you are playing gangsters.
Ana-babalarınız iyi insanlardı, siz ise burada gangstercilik oynuyorsunuz.
You were riding a horse called Caesar, which my father sold you... because, fine horseman though he was, he could never hold him himself.
İyi bir binici olmasına rağmen, zapt edemediği için... babamın size sattığı Caesar adında bir ata biniyordunuz.
You were distinctly heard to remark, "This is a fine country to live in".
Herkesin duyacağı şekilde "Yaşamak için ne harika bir ülke." demişsin.
- I don't believe it. - This fine gentleman... to whom you were willing to marry your daughter... took the keys and opened the box.
- Bu kızını evlendirmeyi düşündüğün delikanlı anahtarları aldı ve kasayı açtı.
He kept telling me what a fine person you were. But deep in his heart, I could tell he was afraid you'd do something bad.
Durmadan senin nasıl iyi biri olduğunu söyledi ama..... sanki aklının bir köşesinde senin kötü bir şeyler yapacağını düşünüyordu.
You realised, with all your fine breeding, you were a failure.
İyi bir aileden gelmenize rağmen başarısız olduğunuzu fark ettiniz.
You were doing fine work there, doctor.
Orada iyi iş yapıyordunuz, doktor.
Those were two fine fish you took yesterday.
Dün getirdiğin iki balık da güzeldi.
The waiter said you were getting along fine with this Thornhill.
Garsona bakılırsa, Thornhill'le bayağı sohbet etmişsiniz.
You were doing just fine when I arrived. I was doing the multiplication tables. Were you, Toby?
Yemekten sonra, dokuzlardan başlayıp 12'lere kadar öğreteceğim sana.
You were just fine.
Tek kelimeyle harikaydınız.
He said he had seen you in San Francisco, and you were just fine.
Seni San Francisco'da gördüğünü, ve iyi olduğunu söyledi.
She told me what fine men you were, never forgetting her, sending her money, helping her send Bud through school.
Bana ne kadar iyi adamlar olduğunuzu, onu asla unutmadığınızı, para yolladığınızı, Bud'ın okulu için yardım ettiğinizi söyledi.
Maybe if it were some run-of-the-mill blade, but you really can't fix a fine blade like this.
Bir bıçak atölyesi olsaydı, belki... ama böyle güzel bir bıçağı gerçekten tamir edemem.
Yes, they told me you were fools, but I was not to listen to your fine words, nor trust your charity.
Evet, ahmak olduğunuzu söylemişlerdi. Ama ne tatlı sözlerinizi dinlemeye, ne de merhametinize güvenmeye niyetim vardı.
When you went off to war, they said you were fine and intelligent But now you're mad, because because you sing like the birds, you chase after butterflies and...
Savaşa gittiğinde, iyi ve akıllı olduğunu söylüyorlardı.
- It was fine. You were right.
Hava da çok güzeldi.
You were doing fine.
İyi gidiyordu.
Shanghai, blossoms heavy on the bough and in the night now comes a woman true sweet as the morning dew lovely and fine you were in the moonshine where's your lucky star, fox?
Şangay, çiçekler dalları sarmış. Ve şimdi gece... Sabah çiği gibi gerçek tatlı bir kadın geliyor.
If you were realizing your potential, I'd say, "Fine, that's an investment."
Eğer potansiyelinin farkına varıyor olsaydın, "Peki, bu sana teşvik olsun." derdim.
Yeah, you were just - just fine.
Evet, sahiden iyiydin.
You said they were doing fine.
Onların iyi gittiğini söyledin.
I'm glad you feel fine, we were all so worried.
Kendini iyi hissetmene sevindim. Senin için çok endişe ediyorduk.
You have a fine mind... if only you were to apply yourself.
Sen çok akıllısın... Neden bunu uygulamıyorsun?
He said you were very fine in the storm scene.
Fırtına sahnesinde çok iyi olduğunu söyledi.
We were fine until you barged in.
Sen gelmeden önce gayet iyiydik.
You were doing it just fine.
Çok da güzel yapıyordunuz.
King of Eternia and his Queen, Marlena those babies were you Adam, and Adora my parents... my real parents to have two such fine children but great joy to the King and Queen but that joy was soon to turn to sorrow
Yıllar önce Eternia kralı Randor ve kraliçe Marlena'nın ikizleri oldu. O bebekler sizdiniz, Adam ve Adora. Ailem...
I need to talk to you. - Fine. Every time I called, you were either taking a bath, washing your hair.
Her arayışımda, ya banyoda, ya ülke dışında oluyorsun.
You were fine.
İyi iş çıkardın.
Now you're a father, and you'll be a fine one. You were a screw-up.
Öyleydin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]