Your eyes traducir turco
20,718 traducción paralela
Just close your eyes.
Kapat gözlerini.
What's got your eyes stuck on that road?
Ne var o yolda da bakıyorsun?
Brings out the color in your eyes.
Gözlerinin rengini ortaya çıkarmış.
Keep your eyes off me!
Köleler sahiplerinin gözüne bakamaz.
Close your eyes.
Gözlerinizi kapayın.
I know you had your eyes on them.
Onlarda gözün olduğunu biliyorum.
Have you ever seen something that, um... afterwards, you... you didn't want to sleep and you weren't hungry because when you close your eyes you could see it?
Şey gördün mü hiç... Hani aylakları öldürdükten sonra uyumak istemezsin. Karnın da acıkmaz çünkü gözlerini her kapattığında onları görürsün ya?
Close your eyes.
Gözlerini kapat.
Stay calm and keep your eyes open.
Sakin ol ve gözlerini dört aç.
Any child you bear becomes a crone and perishes before your eyes.
Doğurduğun her çocuk yaşlanıp gözlerinin önünde can veriyor.
Keep your eyes open.
Gözün açık olsun.
The only thing that could open your eyes was the death of everything you trusted and believed in.
Gözlerini açabilecek olduğun tek şey içinde güvendiğin ve inadığın herşeyin ölmesiydi.
Open your eyes, Jack.
Gözünü aç Jack.
He said it reminded him of your eyes, but you don't remember that, do you?
Gözlerini hatırlattığını söylerdi ama hatırlamıyorsun, değil mi?
Relax. Close your eyes.
Rahatla.
- Close your eyes... relax... and let me do all the work.
Gözlerini kapat. Rahatla. Tüm işi ben yapacağım.
Keep your eyes on the road!
Yolda gözlerinizi tutmak!
Close your eyes.
Gözlerinizi kapatın.
What could I have possibly done to deserve that hatred I see burning in your eyes.
Gözlerinde yanıp tutuşan bu nefreti kazanmak için ne yapmış olabilirim?
The boy has your eyes.
Çocuk da gözlerini senden almış.
I'll pop your eyes out.
Gözlerini oyarım senin.
Now, shut your eyes and listen to the gramophone.
Şimdi gözlerini kapa ve gramofona kulak ver.
Move your eyes around the room.
Gözlerini odada gezdir.
Let your eyes move over the door.
Gözlerini kapının üstünde gezdir.
Imagine a flock of a million coming to peck your eyes out with their tiny, little beaks.
Minicik gagalarıyla gözlerinizi oymak için üzerinize saldıran milyonlarcasını hayal edin.
I am your eyes and ears, sir.
Sizin gözünüz ve kulağınız olacağım, efendim.
I am your eyes and ears, sir.
Gözünüz ve kulağınız olacağım, efendim.
Open your eyes, look around you.
Gözlerini aç, etrafına bak.
Let your eyes move over it.
Gözlerini yüzünde gezdir.
Let your eyes move.
Gözlerini gezdirmeye devam et.
Or we will carve out your eye, and when I find Eduardo I will show him your eyes as a reminder of the way you died.
Yoksa gözlerini oyarım da, Eduardo'yu bulduğumda nasıl öldüğünü hatırlatmak için gözlerini ona gösteririm.
Monstrous, I may be, in your eyes.
Senin gözünde bir canavarım belki.
Don't close your eyes.
Gözlerini kapatma.
Malia, open your eyes.
Malia, gözlerini aç!
So maybe I'm not the good guy in your eyes, but I might end up being the guy that saves all your asses.
Sizin gözünüzde iyi biri olmayabilirim ama sonunda kıçınızı kurtaran kişi olabilirim.
Now you want me to be your eyes.
Şimdi benim, gözlerin olmamı istiyorsun.
Lydia, open your eyes.
Lydia, gözlerini aç.
Hey, show me your eyes, okay?
Bana gözlerini göster, tamam mı?
Lydia, you have to open your eyes.
Lydia, gözlerini açman gerek.
Keep your eyes open for the Turtle.
Kaplumbağa için gözlerinizi dört açın.
And by the look in your eyes, it looks like you have some advice to give.
Ve gözlerindeki bakışa göre, verilecek tavsiyelerin var gibi görünüyor.
Look, you think you can, you say you can, but I can see it in your eyes.
Kontrol ettiğini sanıyorsun, kontrol ettiğini söylüyorsun ama gözlerine bakınca anlıyorum.
I could see it in your eyes from the moment we first met.
İlk tanıştığımız anda gözlerinde görmüştüm.
Open your eyes.
Aç gözlerini.
Look her in the eyes, grab the back of her neck, say nothing... and then fuck her in the mouth with your tongue.
Gözlerinin içine bak boynunun arkasından tut tek kelime etme ve dilinle ağzını sik.
I see it burn in your fuckin'eyes.
Gözlerinde o ateşi görüyorum.
I didn't know your husband well... but you could tell he was kind. By his eyes.
Kocanı çok iyi tanımıyordum ama nazik birisi olduğu gözünden okunuyordu.
In the silver screen of my eyes, I see your reflection
Boş ekrana bakınca bile seni görür oldum
No, but your partner, the physicist with the big brown eyes, is.
Evet, kahverengi gözlü fizikçi ortağın öyle ama.
We've had our eyes on the Green Dragon since your intel, but I haven't seen this guy come back.
Sen bilgilendiğinden beri, gözümüz Yeşil Ejder üzerinde. Ama bu adamın geri geldiğini görmedik.
But you've been looking with your human eyes.
Ama insan gözlerinle bakıyorsun.
eyes 364
eyes on the prize 41
eyes on me 42
eyes up 51
eyes up here 21
eyes open 53
eyes here 16
eyes on the road 42
eyes down 32
eyes forward 43
eyes on the prize 41
eyes on me 42
eyes up 51
eyes up here 21
eyes open 53
eyes here 16
eyes on the road 42
eyes down 32
eyes forward 43
eyes front 76
eyes on 29
eyes closed 32
your phone 169
your honor 7894
your own 34
your hat 64
your full name 16
your teacher 17
your best friend 68
eyes on 29
eyes closed 32
your phone 169
your honor 7894
your own 34
your hat 64
your full name 16
your teacher 17
your best friend 68
your ex 322
your name 485
your tea 43
your sister 409
your mum 57
your majesty 3240
your mother 885
your old man 28
your mom 327
your dad 423
your name 485
your tea 43
your sister 409
your mum 57
your majesty 3240
your mother 885
your old man 28
your mom 327
your dad 423
your highness 1544
your point being 45
your brother 593
your mind 60
your mother is dead 28
your face 246
your heart 112
your call 269
your father called 16
your voice 78
your point being 45
your brother 593
your mind 60
your mother is dead 28
your face 246
your heart 112
your call 269
your father called 16
your voice 78