Дар traducir turco
2,609 traducción paralela
Это дар Божий.
Tanrının bize bir lütfu bu.
Это не дар. Нет.
Lütuf falan değil.
Я делал ужасные вещи, чтобы вернуть свой дар.
Hipnotize olduğumda korkunç şeyler yaptım.
Будь использовать свой дар красноречия для помощи простому парню.
Koca ağzımla küçük insanlara yardım edeceğim.
Ого. Так у тебя дар.
Bu bir yetenek.
Ты потеряла дар речи, когда встретила его.
Onunla görüştüğünde boğulmuş gibiydin.
Это дар, понимаешь?
Bu bir hediye, biliyor musun?
- Ах, это дар.
- Oh, hediye.
Жизнь это дар.
Hayat bir hediyedir gibi hani.
Пейте. Это дар Божий.
Bu bir lütuf.
Это не дар.
- Lütuf falan değil bu.
Дар Адал.
Kimdi? - Dar Adal.
Откуда это у тебя? От Дар Адала.
- Bunu nereden buldun?
Дар, выпусти меня отсюда.
Dar, çıkar beni buradan.
Дар?
Dar?
Дар.
Dar.
Хенли, ты растрачиваешь свой дар.
Hanley, yeteneklerini hiçe sayıyorsun resmen!
У тебя есть дар, мне недоступный, настоящий талант, видение.
Bende olmayan kabiliyetlerin var. Müthiş yeteneğin, vizyonun.
Редкий дар распознавать закономерности в данных.
Noktaları birleştirme konusunda çok yetenekli birisi.
Люди в этом нуждаются и видят в этом своего рода дар.
Çılgın tahminlerde bulunsunlar diye medyumlara para verilir. İnsanlar o kadar muhtaç ki bu işe sanki doğuştan bir yetenekmiş gibi bakıyorlar.
дар пользоваться закладными на оба своих дома при огромных счетах из баров и винных магазинов. Может она была на самолечении.
Evet, gerçekten bir yeteneği var her iki evinin ipotek değerini yükseltmek bar ve içki dükkanlarındaki harcamaları devasa arttırmak.
Это Его дар нам.
Onun bize hediyesi bu.
У меня дар, я вижу разные вещи.
Bende görüs var. Bir seyler görüyorum.
Укус - это дар.
Isırık bir armağandır.
Мы все наделены талантами, Мариэллен, и владельцы галереи распознали твой дар, потому-то тебя и наняли управлять ею в 25 лет.
Hepimiz hediyelerimizi aldık, Marrylen. Galerinin sahipleri seninkileri tanıdı. Seni, orayı yönetmek için aldıklarında henüz 25'indeydin.
Вы в полной мере используете ваш дар.
Böyle güzel bir yeteneği buralarda harcamak çok yazık olur gibi.
Я учился читать по лицам со скуки. Но здесь мой дар без надобности.
Başkalarına bakarak hayatımın neden böyle olduğunu öğrenmek istiyorum ama bu kıyı köşesinde tıkılıp kaldım.
Это лишь... мой скромный дар.
Pek öyle denemez. Yalnızca önemsiz bir beceri.
Давайте начнем с тоста за наш общий дар - бессмертие.
Hepimizin paylaştığı armağanımız olan ölümsüzlüğümüze kadeh kaldırarak başlamak istiyorum.
* Ты же знаешь, что любовь - это дар небес *
# Biliyorsun yukarıdan bir hediyedir sevgi #
Я знаю, что это будет больно, и что я никогда не буду смотреть его — — но это мой дар тебе, ты снимешь его и завершишь работу своей жизни.
Canımı yakacağını, o filmi hiç izlemeyeceğimi bilmeme rağmen benim sana hediyem işini tamamlayabilmen olur.
Некоторое время, но потом я поняла, что в моих силах простить тебя создавая свой второй дар лекарство для бессмертия.
Bir süreliğine. Sonra bunu, ikinci hediyeni, ölümsüzlüğün tedavisini, yaratarak seni affetme gücüne..
Еще немного практики, и ты сможешь намного лучше контролировать свой дар.
Biraz pratikle, hünerlerini daha da kontrol edebileceksin.
Дорогая, не смотря на всю твою неопытность, у тебя дар к зельеварению.
Tatlım, tüm deneyimsizliğine rağmen senin iksirlere karşı yeteneğin var.
каждая ведьма имеет дар целительства.
Her cadının iyileştirme gücü vardır.
Звоню напомнить, что Джанин Лок - это дар богов, манна небесная, и я, все еще, не услышал ни словечка из Белого Дома в подтверждение романа.
Jeannine Locke tanrının bir hediyesi. Cennetten mucize yağıyor ama ben hala Beyaz sarayın olanları doğruladığına dair birşeyler duymadım.
У нее есть дар, и она должна знать, как его использовать.
Bu içinde olan bir şey. Kullanmayı öğrenmeli.
Ярость, которую ты чувствуешь, поверь мне, это дар.
Hissettiğin o öfke- - beni iyi dinle- - Doğuştan bir yetenektir.
Твой отец передал тебе и Дюку сильный дар.
Baban, sana ve Duke'e güçlü bir hediye bıraktı.
Это дар.
Bu bir armağan.
Это дар, точно.
Allah vergisi aslında.
У Вас просто дар заставлять каждый факт звучать зловеще.
Her şeyi kötüye yorma gibi bir kabiliyetiniz var.
Не моя вина, что у меня дар ублажать эмоциональных женщин.
Duygusal kadınları rahatlatma yeteneğine sahibim, ne yapayım?
Мой дар тебе, Мадам ЛаЛори - вечная жизнь.
Sana armağanım sonsuz bir hayattı, Madam LaLaurie.
Да, хорошее тестирование часто распознает дар, который другие люди не замечали.
Bu test genellikle başkalarının fark edemediği yetenekleri bulur.
Мы собираемся помочь ему развить этот дар.
Yeteneklerini geliştirmesine yardım edeceğiz.
Джедикайя отдал дар мне.
Jedikiah bana bir lütuf verdi.
Умение разобрать почерк Джейка - это дар Божий.
Jake'in el yazısını okuyabilmek bir lütuf.
Дар совершенно бесполезный.
İşe yaramaz bir lütuf ama.
Посмотри на счета Кассандры. У неё был дар, так точно..
Cassandra'nın mali kayıtlarına baksana.
Вот почему у нас есть этот Дар.
Bu hediyeye sahip olmamızın nedeni bu.