English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / ruso → turco / [ П ] / Правду

Правду traducir turco

15,222 traducción paralela
Я смеялся Но не говорил им правду
Onlara gülerdim ama gerçeği söylemezdim.
О первом поколении говорят правду?
İlk Jenerasyon hakkında söyledikleri doğru, değil mi?
Ему нужно говорить правду, не важно, какая она.
Konu her neyse, ona gerçeği söylesen iyi edersin.
Правду, сэр?
Gerçekten mi efendim?
Я скажу ему правду, Сэм.
Sana doğruyu söyleyeceğim Sam.
Нет, Рейган, я говорю правду.
Hayır, Reagan, ben ha-gerçek-asyon görüyorum.
Увидел _ а правду когда никто не видел.
Kimsenin ne zaman gerçeği gördü.
Что ж, я рада, что ты сказал им правду, и всё прошло хорошо.
Doğruyu söyleyip iyi gittiğine sevindim. Gurur duydum seninle Dylan.
Теперь мы оба знаем правду.
O zaman ikimiz de gerçeği biliyoruz.
Какую правду?
Neymiş o?
Говори правду, Фрэн.
Gerçeği söyle işte, Fran.
Я просто говорю, что наверняка они бы в итоге рассказали правду.
Benim demek istediğim, eminim ki bize eninde sonunda gerçeği söyleyeceklerdi.
Просто скажи правду, Дэниел.
Gerçeği söyle, Daniel.
Ты бы предпочел, чтобы я написал правду в своем рапорте, представив тебя лузером, а не героем?
Raporumda doğruyu söyleseydim de, eve kahraman değil rezil olarak mı dönseydin?
Когда вы отказываетесь говорить людям правду, м-р Эмберсон, вы не признаете их достоинство.
Gerçeği söylemeyi reddederseniz onurlarını kırarsınız.
Узнаем правду, когда увидим, будет ли он завтра здесь с тем пистолетом.
Testimiz, eğer yarın gece o silahla burada olursa.
Слушайте, я просто хочу узнать правду.
Bak sadece gerçeği öğrenmek istiyorum.
Луис подслушал, как мы говорим правду.
Luis doğruları söylerken bizi duydu.
Просто надо рассказать Луису правду.
Luis'e doğruyu söylemeliyim.
Тогда твоей семье пора начать говорить правду сейчас.
Öyleyse ailen derhâl gerçekleri anlatmaya başlasa iyi olur.
Джон Рэйбёрн, которого я знаю, хотел бы узнать правду.
Benim tanıdığım John Rayburn gerçeği bilmek isterdi.
Я рад, что все присутствующие считают, что этот преступник-профи говорит правду.
Tamam, bakın. Suç alemlerinin kralına inanmanıza sevindim ama artık daha büyük bir sorunumuz var.
Моя прекрасная сестра, клянёшься ли ты говорить правду, и ничего кроме милой правды?
Güzel hemşirem, doğruyu sadece o güzel doğruyu söyleyeceğine yemin eder misin?
Санг Мин, вы единственный присутствующий, который знает правду... об убийстве Джеймса Лэма.
Sang Min, bu salonda James Lam cinayetiyle ilgili gerçeği bilen tek kişi sensin.
Сказать тебе правду?
Gerçeği bilmek istiyor musun?
Тогда мы заставим их увидеть правду!
- O zaman gerçeği görmelerini sağlarız!
В конечном итоге вы узнаете правду, так вот она.
Nasılsa sonunda gerçeği öğreneceksiniz, o yüzden hemen söyleyeyim de yolunuza gidin.
Двухцветная ведьма говорила правду.
İki renkli cadı doğruyu söylüyormuş.
Я говорю правду только один раз, чувак.
Sadece bir kez içten konuşurum.
Ну, ну, ребята, я просил голую правду.
Hadi millet, çıplak gerçeği istemiştim.
Мы никогда не уверены, что другие люди говорят нам правду.
Diğerlerinin doğruyu söyleyip söylemediklerinden emin olamayız hiç.
Но одна вещь, которая у нас есть с папой — мы говорим друг другу правду.
Babanla tutunduğumuz tek dal birbirimize doğruyu söylüyor olmamız.
Так, значит, он говорил правду?
O halde doğruyu mu söylüyor?
Хорошо, допустим, он говорит правду.
Pekala, hadi diyelim doğruyu söylüyor.
Режиссер говорил правду.
Yönetmen doğruyu söylemiş.
Правду.
Gerçeği.
Но мне ты правду доверить не можешь?
Ama gerçeği söyleyecek kadar bana güvenmiyorsun?
Если ты потребуешь узнать правду, я должна показать тебе это.
Eğer gerçeği öğrenmeyi talep edersen sana bunu gösterecektim.
Послушай, я говорю правду.
İnan yalan söylemiyorum.
Ничего. Но, похоже, этот парень говорит правду.
Sorun değil ama bu adamın yalan söylediğini sanmıyorum.
Я считаю, что тебе нужно рассказать ему правду, Норма, что... мы вместе, и что мы любим друг друга, и это не изменится.
Bence doğruyu söyle ona. Birlikte olduğumuzu, birbirimizi sevdiğimizi ve bunun değişmeyeceğini söyle.
Я... я... проливаю свет на правду, хочешь ты её знать или нет.
Ben gerçeği gösteriyorum görmek istersin istemezsin sana kalmış.
Не понимаю, почему Хелен предпочитает рисковать тем, что ее родители узнают обо мне случайно, чем просто сесть с ними и рассказать им правду.
Benim durumumda ise, Helen'ın ailesinin karşısına oturup onlara gerçeği söylemek yerine neden beni kazara öğrenmeleri riskini aldığını anlayamıyorum.
Она скажет им правду, когда будет готова.
Hazır olduğunda gerçeği söyleyecektir. Ona biraz zaman ver.
Ты должна сказать им правду.
Onlara gerçeği söylemek zorundasın.
Я рассказала им правду о себе, о тебе и о ребенке.
Ben onlara kendimle, seninle ve bebekle ilgili gerçeği söyledim.
- Я рассказала им правду.
- Onlara gerçeği söyledim.
Потому что вы сказали правду.
Çünkü söylediğin çok doğru.
Я уверена, что вместе мы можем вытащить из него правду.
Ben onu birlikte tatlı dille ikna edebileceğimize gerçekten inanıyorum.
Я говорю тебе правду.
Hayır Art, sana karşı dürüst davranıyorum.
Они говорят правду?
Söyledikleri doğru mu?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]