Ben de üzgünüm traducir inglés
738 traducción paralela
Ben de üzgünüm çünkü bu odayı sizin gibi bir centilmene kiralamak isterim.
I'm sorry, too... because I'd like to rent this room to a gentleman like yourself.
- Ben de üzgünüm.
I'm sorry, Penny.
Ben de üzgünüm ama gülüyorum.
I feel sad, but I laugh.
Her şeyin içine ettiğim için üzgünüm. Ben de üzgünüm.
Everyone's supposed to know what they had on, or off... when they were invited.
Evet, ben de üzgünüm.
Well, I'm sorry too.
Ben de üzgünüm.
Accept mine.
- Ben de üzgünüm.
- Yes, I'm sorry too.
- Ben de üzgünüm.
- I'm sorry too.
Ben de üzgünüm.
I'm sorry too.
Canım benim, Dannreuther için senin kadar ben de üzgünüm ama eski arkadaşlarımızdan biriymiş gibi üzülmüyorum yani.
Go away. My dear girl, I'm as sorry about Dannreuther as you are. But after all, it isn't as if he were one of our oldest friends.
Ben de üzgünüm. Yaz hadi Başçavuş Antonio Carotenuto şövalye...
Write, "The writer.." No, better write, "Warrant Officer, Antonio Carotenuto.."
Ben de üzgünüm.
It makes me sad too. Fine, fine.
Olduğunu biliyorum. Seni incittiysem ben de üzgünüm.
I know you are, kid, and I'm sorry, too, if I hurt you.
- Ben de üzgünüm ama bu kargaşaya katlanamam.
- I'm sorry too, but I can't have this.
Milto için ben de üzgünüm, ama Stella'nın önünde şapka çıkarıyorum.
I'm sorry for him too, but I take my hat off to her.
- Ben de üzgünüm.
- I'm sorry too...
Ben de üzgünüm.
I'm sorry, too.
Ben de üzgünüm.
Well, I'm sorry, too.
Ben de üzgünüm, Bay Hatcher.
Baby, it's just the beginning for us.
Ben de üzgünüm, Dimitri.
I'm sorry too, Dimitri.
Tamam, sen benden daha çok üzgünsün, ama ben de üzgünüm.
All right, you're sorrier than I am, but I'm sorry as well.
Ben de üzgünüm Shooter çünkü bana başka seçenek bırakmıyorsun : Elimde senin borç kayıtların var.
Well, I'm sorry too, Shooter, because you leave me no alternative... but to remind you of the fact that I'm carrying these markers on you.
- Ben de üzgünüm.
- And I'm sorry also.
Ben de üzgünüm.
I'm sad, too.
- Ben de üzgünüm. O öncelikle ailesine aittir.
- He belongs to his family first.
Ben de üzgünüm Trout.
I'm sorry too, Trout.
Ben de üzgünüm.
I, too, am sorry.
Evet, ben de üzgünüm.
Yeah, so am I.
Ben de üzgünüm, ama fabrikayı terk etmenizi istemek zorundayım.
And I'm sorry, but I must ask you to leave the factory
Ben de üzgünüm.
- Yeah. I'm sorry, too, you see.
Ben de üzgünüm.
And I'm sorry too.
Ben de üzgünüm ama hastalarımın mahremiyetine saygı göstermeliyim.
I'm sorry too but I feel I must protect the confidentiality of my patients.
Ben de üzgünüm.
But that's alright.
Üzgün olmanı anlayabiliyorum çünkü ben de üzgünüm.
I can understand your being sad, because I am, too.
Sanırım seni anlıyorum hayatım. Ben de çok üzgünüm.
I think I understand, my dear, and I'm sorry, too.
Bir şey satın almak istemiyorum... ve işinizi de böldüğüm için üzgünüm... ama ben çok ciddi bir hata yaptığınızı size söylemek istiyordum. - Ha?
I don't want to buy anything, and I'm sorry to interrupt you, but I wanted to tell you, you're making a serious mistake.
- Ben de senin kadar üzgünüm.
- I'm as sorry as you are.
Ben de otele gelip kocamı sizinle gitmeğe ikna ettiğiniz gün orada bulunmadığıma üzgünüm.
Perhaps, if I had been, he wouldn't have gone.
Olanlardan pişmanız... Ve ben de çok üzgünüm... Bir şekilde biz de sebep olduk...
How much we regret... how sorry I am... that in some way we were the cause of...
Ben de senin kadar üzgünüm, inan bana.
I'm as miserable as you are, believe me.
- Ben de Sandy için üzgünüm.
I'm sorry too... about Sandy.
Ben de, " Bakın, üzgünüm ama 5000 hatta 6000 kilometre sürdüm, sırf onu görmek için.
I'll answer, " Look, I'm sorry, but I've just driven 5000 kilometers in fact, 6000 kilometers to come and see her.
Kısa süre önce haber verdiğim için üzgünüm fakat devamlı çalıştığım yerin orduda bir oğulları vardı o da 48 saatliğine gelmiş, ben de onlara izin vermek zorunda kaldım.
I'm sorry about the short notice, but my regular couple, they got a son in the Army, and he got a 48-hour pass, so I had to let them go.
Ben de bu yüzden üzgünüm.
That's why I'm sorry.
Ben de senin için üzgünüm.
And I'm sorry for you, buddy.
Seni de bu konuya dahil ettiğim için üzgünüm, Frieda, ama seninle bir kan bağımız yok ve ben de babamı yalnız bırakamam.
I'M SORRY TO BRING YOU IN ON THIS, FRIEDA, BUT YOU'RE NOT BLOOD FAMILY AND I DON'T SEEM TO BE ABLE TO GET DAD ALONE.
Ben, bilirsin, ikiniz için de üzgünüm.
Me, you know, I'm sorry for both of you.
Üzgün olduğunu söylememi istedi sana, ben de çok üzgünüm.
He said to tell you he's sorry, and so am I.
Abner, beni ıvır zıvırına bakmak üzere aldığı için üzgün, ben de hala batakhanesinde olduğum için üzgünüm.
Abner was sorry for taking me to look for his junk, I'm sorry to still be stuck in this dive.
- Ben de sizler kadar üzgünüm.
Don't kill yourself with grief.
- Ben de çok üzgünüm.
- I'm the one who's sorry.
ben de seni seviyorum 508
ben de seni özledim 83
ben de seni 212
ben de memnun oldum 71
ben de 4552
ben de istiyorum 74
ben de öyle 1115
ben de senin 21
ben de gidiyorum 77
ben de seninkini 17
ben de seni özledim 83
ben de seni 212
ben de memnun oldum 71
ben de 4552
ben de istiyorum 74
ben de öyle 1115
ben de senin 21
ben de gidiyorum 77
ben de seninkini 17