Bir işim çıktı traducir inglés
291 traducción paralela
Özür dilerim, Yune. Acil bir işim çıktı.
Sorry Yoon, I have something urgent to do.
Afedersiniz... bir işim çıktı.
Excuse me, uh... that was business.
Bir işim çıktı.
Somethings come up.
Çok önemli bir işim çıktı.
Something very important came up.
Önemli bir işim çıktı, seni görmek için yukarı dönemeyeceğim.
Uh, listen. Something terribly important has just come up... and I'm afraid I won't be able to get back there to see you.
Bir işim çıktı.
Something came up.
İlgilenmek gereken küçük bir işim çıktı, o kadar.
Just a little business I had to attend to.
Ben de iyiyim, ama bir işim çıktı.
I'm fine, but something came up.
Bir işim çıktı.
Well, something's come up.
Çok önemli bir işim çıktı.
Something very important has just come up.
Her seferinde bir işim çıktı.
I've been about to write a dozen times... but something always comes up.
Daha önce açıklayacaktım ama bir işim çıktı.
I wanted to explain, but I had business in Carson City.
Bir işim çıktı!
I shan't stay here tonight
Buluşacaktık, ama acil bir işim çıktı.
He expects to meet but I have urgent business.
Dün gece okumam gerekiyordu ama acil bir işim çıktı.
I meant to read it last night, but an emergency came up.
Bir işim çıktı ama mutlaka telafi etmek istiyorum.
Something's come up, and I would definitely love a rain check.
Bir işim çıktı.
Something just came up.
- Affedersin, bir işim çıktı.
Sorry, I was detained.
Kusura bakma, sevgilim. Bir işim çıktı. Bu gece gelemeyeceğim.
I'm sorry, darling, something's come up I'm afraid I'll have to skip tonight.
- Bir işim çıktı.
Oh, yeah. I got a bit tied up.
Bir işim çıktı, anlarsın ya?
Something came up, you know?
Bir işim çıktı ve telefonun bende yoktu.
Something came up, and I didn't have your phone number.
Bir işim çıktı.
Something has come up.
Evet hepsi bu. Çünkü çok önemli bir işim çıktı.
Something very important came up.
Ben de yarın dönmeyi planlıyordum ama kahyam ile halletmem gereken bir işim çıktı ve arkadaşlara haber vermeden geldim.
I had planned it so myself, but I found I had business with my steward. I rode on ahead of the rest of the party.
Bir işim çıktı.
- I had to run an errand.
O gün özel bir işim çıktı.
I had some personal business that day.
Dinle, özür dilerim. Bir işim çıktı.
Listen, I'm sorry, something's come up.
- Bir işim çıktı.
- Something came up.
Kusura bakma. Bir işim çıktı.
I'm sorry, I was otherwise engaged.
Bayan Musante, üzgünüm, bir işim çıktı.
Ms. Musante, I'm sorry, I got tied up.
Daha önemli bir işim çıktı.
A prior engagement overcame me.
Önemli bir işim çıktı.
Something important came up.
Bir işim çıktı.
Something else came up.
" Kızlar, bir işim çıktı.
" Girls, something's come up.
- Bak, önemli bir işim çıktı.
- Look, something's just come up.
- Bir işim çıktı.
- An opportunity.
Bir işim çıktı.
I have to go and deal with something.
Ya da belki de belirsiz olup sadece "Önemli bir işim çıktı." diyeceksin.
Or maybe you'll be vague and just say, "Something important's come up."
- Bir isim daha ortaya çıktı.
- Another name cropped up :
Dışarı çıktım çünkü ilgilenmem gereken bir işim olduğunu hatırladım.
There was just something I'd forgotten to do.
O zamandan beri de gidip onları yakalıyorum. Artık bu benim işim olmaktan çıktı hayatımın bir parçası haline geldi.
And I've been going... and getting them ever since... till it's no longer just my job.
Bir işim çıktı ve bir iki saate kadar adadan ayrılmam gerek.
Uh, yeah. Something came up, and I have to leave the island in a couple of hours.
Bir kaç işim çıktı.
Something has come up.
Los Angeles'dan Sydney'de bir işim var diye cuma günü 13.500 kilometrelik yola çıktım. Hafta sonu New York'a döndüm.
I took off from LA 9000 miles to Sydney on Friday then back to New York for the weekend and back to LA on Tuesday.
- Dışarı çıktığımda bir işim olacak?
- Yeah, what?
Evet, belki yeni bir isim de düşünmeliyiz. Çünkü burası Beacon Caddesi Pizzacısı olmaktan iyice çıktı artık.
Yeah, maybe we should think up a new name, because I tell you what it won't be Beacon Street Pizza no more!
Ani bir işim cıktı ve onları göremeyeceğim.
Well, something's come up, and I'm not going to be able to see them.
Bak, edecektim ama sonra bir sürü işim çıktı.
I meant to, and then I just got really busy.
İntihar vakasında bir isim çıktı amirim.
We've got a name on the suicide case.
Tamam, bize bir çıktı ver, sistemde arat ve bize bir isim bulmaya çalış.
All right, print us up a copy, run it through the database, try to get us a name.
bir isim 33
bir işim var 34
işim çıktı 17
çıktı 108
çıktım 33
çıktın 19
çıktı mı 19
bir iyilik yap 46
bir insan 56
bir iki üç 38
bir işim var 34
işim çıktı 17
çıktı 108
çıktım 33
çıktın 19
çıktı mı 19
bir iyilik yap 46
bir insan 56
bir iki üç 38
bir ipucu 16
bir iki 72
bir ihtimal 36
bir ingiliz 36
bir iş buldum 29
bir içki ister misiniz 16
bir işe yaramaz 50
bir italyan 17
bir itirazın mı var 16
bir imzanızı alabilir miyim 23
bir iki 72
bir ihtimal 36
bir ingiliz 36
bir iş buldum 29
bir içki ister misiniz 16
bir işe yaramaz 50
bir italyan 17
bir itirazın mı var 16
bir imzanızı alabilir miyim 23