Gerek kalmadı traducir inglés
1,330 traducción paralela
Daha fazlasına hiç gerek kalmadı.
I never needed more.
Gerek kalmadı.
It's okay, it's not necessary.
Gitmeme gerek kalmadı.
I didn't need to return after all.
O yüzden hediye almama gerek kalmadı.
So I don't have to buy a present.
Gerek kalmadı.
Break the bad news to the wife?
Buna gerek kalmadı.
No need now.
Burada bulunmanıza artık gerek kalmadı.
There's no longer any need for your presence here.
Xindiler'e gitmeye gerek kalmadı.
REED : There's no need to go to the Xindi.
Artık hiçbirşeyle ilgilemmeme gerek kalmadı.
ED : I don't take anything anymore.
Tahmine gerek kalmadı.
Eliminates the guesswork.
Genelde, alıcıların, borçlarına ve vergi iadelerine bakarım. Bu o kadar temiz bir satış oldu ki, onlara bakmama bile gerek kalmadı.
I usually get to look at the clients'loan apps, and you know, tax returns, but this was such a clean deal I didn't have to bother with any of that.
Sakin ol, Gibbs, gerek kalmadı.
Chill, Gibbs, I didn't have to.
- Söylemesine gerek kalmadı.
- She didn't need to.
Böylece Seth Cohen'in... intikam makinesine gerek kalmadı.
So really been no need for the Seth Cohen retaliatory zinger.
Benim açımdansa, hiçbir şey söylememe gerek kalmadı, çünkü biliyordu.
As for me, I didn't have to say anything and he knew.
Oğlum bu tişört işinden iyi para kaldırıyor. Artık bir daha çalışmama gerek kalmadı.
My son's making so much cash in the T-shirt game, that I don't have to work another day in my life.
Aslına bakarsan, kafadan kontak avukatlarım sayesinde bir daha sana tek kuruş vermeme gerek kalmadı.
In fact, thanks to my team of loopy lawyers... I never have to give you another penny.
O filmi tekrar seyretmeme gerek kalmadı.
I didn't need to see that movie again anyway.
Sanırım artık endişelenmeme gerek kalmadı.
Guess I don't have to worry about her anymore.
Hani buluşma gecemde evden çıkıp gitmeni istemiştim ya? Rahatsız olduğuna göre endişelenmene gerek kalmadı.
I know I said I wanted you out of the house for my date tonight, but you're obviously indisposed, so don't worry about it.
Gerek kalmadı.
You don't have to.
İngilizlerin yanlarında getirdikleri nükleer silahları kullanmalarına gerek kalmadı.
The English didn't need to use the nuclear weapons... that were on their ships.
Düşünmemize bile gerek kalmadı.
We shouldn't even need to think about it.
Söylemesine gerek kalmadı.
She didn't have to.
Gerek kalmadı efendim.
That won't be necessary, sir.
Saklanmana gerek kalmadı.
You can stop hiding now.
Tamam buldum, gerek kalmadı.
Got it! Don't worry, don't need it any longer.
Yani, detektif, Darwin'in evrim teorisi için... en iyiyi bulmak için deneyler yaparken artık Galapagos'a gitmeye gerek kalmadı.
You see, Detective, Darwin's theory of evolution and survival of the fittest, based on his little trip to the Galápagos, no longer applies on this planet.
- Gerek kalmadı evladım.
- That won't be necessary, dear.
Her şey halloldu. O da geri döndüğüne göre hapse girmene gerek kalmadı.
Everything's all cleared up, you don't need to go to jail, so she'll go back.
İsteyerek yazdılar. Benim sormama gerek kalmadı.
- They volunteered.
Neden öldüğünü anlamam için açmama bile gerek kalmadı
I don't even need to open him up to guess COD.
- Gerek kalmadı.
- No need.
DNA örneği almak için emir göstermenize gerek kalmadı.
Guess you won't be needing that search warrant for his DNA.
Cesedin kimliğini teşhis ettik zaten. Görmene gerek kalmadı. Bize esas gereken...
This is the absolutely last time that Lisa will die, and we already have a positive I.D. on the body, so we don't need you to see her again.
Gerek kalmadı.
She didn't have to.
Sayende peeling yaptırmama gerek kalmadı galiba.
Think you may have just saved me a fortune on a chemical peel.
Neyse tamam, açmana gerek kalmadı.
Oh, all right. Never mind. No, it's not on.
Tamam, gerek kalmadı.
Oh, never... that's all right.
- Gerek kalmadı diye düşündüm.
I don't see the point to it.
Onu kullanacağımı düşündün ve buna gerek kalmadı.
And persuaded you I'd use it in order that I didn't need to.
Bombaya gerek kalmadı.
Don't need the bomb.
- Beni öldürmene gerek kalmadı mı?
- No need to actually kill me?
Gerek kalmadı.
Never mind.
Birkaç kart getirmiştim Onları kullanmaya gerek kalmadı.
I brought some cards along. I haven't had to use them.
Gerek kalmadı.
I didn't have to.
En az 3 ay daha para konusunda endişelenmemize gerek kalmadı.
We don't have to worry about money for at least 3 months.
- Filmin ortaya çıkmasından endişelenmene gerek kalmadı, parayı ödersen tabii, ki bu da kötü haber.
- You don't have to worry about the movie surfacing as long as we pay him, which is the bad news.
Ne? ! Ryan ona artık gerek kalmadığını, çünkü liseden mezun olmayacağını söylemiş.
Ryan told her that he would no longer be needing her since he won't be finishing high school.
Zaten, kulübe gidip sihrini konuşturduğun için artık böyle bir olayın gerçekleşmesi konusunda endişelenmene gerek kalmadı.
You don't have to worry about that ever happening now that you showed up at the club and worked your magic.
Gerek kalmadı ki.
- He didn't need to.
kalmadı 44
gerekiyor 29
gerek yok 917
gerek 16
gerekli 27
gerekmiyor 26
gerek yoktu 39
gereksiz 31
gerekmez 98
gerekirse 81
gerekiyor 29
gerek yok 917
gerek 16
gerekli 27
gerekmiyor 26
gerek yoktu 39
gereksiz 31
gerekmez 98
gerekirse 81