Gerekli değil traducir inglés
928 traducción paralela
Gerekli değil.
That won't be necessary.
Gerekli değil.
It's not necessary!
Bu gerekli değil.
- It is not necessary.
Bu gerekli değil.
That's not necessary.
Gerekli değil.
That isn't necessary.
Aslında çok da gerekli değil. Sana hüner gösteriyorum.
- It's just virtuosity.
Çünkü sizi hesaba katmak gerekli değil, Count de Brancovis.
Because it has not been necessary to consider you, count de Brancovis.
Başka bir oda ister misiniz? - Hayır, gerekli değil.
- Do you want to go into another room?
Bu yüzden üzerinize isnat edilmeyen şeylere karşı suçsuzluğunuzu iddia etmeniz gerekli değil.
It is quite unnecessary for him to make protestations of innocence concerning actions with which he has not been charged.
- Gerekli değil.
That won't be necessary.
Hayır, Anita, bence bu gerekli değil.
Oh, no, Anita, I don't think that's necessary.
Yorum gerekli değil.
Never mind the comment.
Bu gerçekten hiç gerekli değil!
That's really not necessary!
- Gerekli değil.
- It isn't necessary.
Bu gerekli değil, ama eğer güzel bir kız olursa.. .. durdur ve onunla konuş. Görev gereği..
It is not necessary, but if find a pretty girl, the stop and talk to her.
- Gerçekten, gerekli değil. - JD ve Kola, ve...
- Dad, visitors.
- Bu Gerekli değil.
- Not necessarily.
- Gerekli değil, zorunlu.
- Not necessary, mandatory.
Gerekli değil, Mrs. Hudson.
That's not necessary, Mrs. Hudson.
- Bu gerçekten gerekli değil.
Really, this isn't necessary.
Gerekli değil.
It isn't necessary.
Tüm bunlar gerekli değil.
They are not necessary.
Aslında gerekli değil.
It really isn't necessary.
İstemiyorsan, çok gerekli değil.
It isn't absolutely necessary, if you'd rather not.
Bu gerekli değil, Bay Bonney.
I knew you weren't dead.
- Gerekli değil.
- It's not necessary.
Size birkaç soru sormalıydım. Ama yapmadım. İtiraf etmeniz gerekli değil.
I should've asked you a few questions.
Billy, ayaklarımı yıkamak için gerekli değil.
Billy, I'm not taking a foot bath.
Bu gerekli değil, öyleki uzun zamandır Bay Duggan kendisini temsil ediyor.
That won't be necessary, so long as Mr Duggan is here to represent him.
Gerekli değil.
Unnecessary.
Bu gerekli değil.
It's not worth it.
- Gerekli değil.
- That won't be necessary.
Ama... plana göre kız gerekli değil ki.
But the plan does not call for the presence of a girl.
Hayır, gerekli değil.
No, it won't be necessary.
Artık gerekli değil, şimdi senin hakkın.
It's no longer necessary, for now it is rightfully yours.
Elbette, işbirliğin işleri daha da kolaylaştırır, ama gerekli değil.
Of course, your co-operation would have made things easier, but it isn't essential.
Önce muayene etmen gerekli değil mi?
Well, you got to, ain't you, before you do it?
Onlar gerekli değil miydiler?
Isn't it necessary?
- Bu gerekli değil.
- That isn't necessary.
Biz üretmek istiyoruz... sadece traktörler değil... ama aynı zamanda makineler, üretmek için gerekli traktörler
We want to produce... not only tractors... but also the machines, needed to produce tractors
Kesinlikle gerekli bir şey değil.
It's not an absolute necessity ;
Arkamızda kano yapmak için gerekli malzemeyi bırakmak da... büyük bir hata olurdu, değil mi?
It would be a grave error to leave behind the implements for building another canoe, wouldn't it?
Hayır, gerekli değil.
No, it does not matter. That's all.
Değişmek kolay değil ama bazen gerekli.
It is not easy to change but sometimes it is required.
Eğer ceza alacaksa, bunu gerekli yerlerden alacak, sizden değil.
He'll get his punishment in the right way, and not from you.
"Elgin, otorite isteyen rol için gerekli otoriteye sahip değil." diyor.
She says, "Elgin lacks authority in a role that cries for it."
Sizi böyle bir zamanda sorgulamak hoş değil ama ama bunun gerekli olduğunu anlamalısınız.
I hate to have to keep questioning you at a time like this... but you understand it's necessary.
Bizim dünyamızda gerekli, değil mi?
But isn't it necessary in our world?
O kadar da değil, çünkü ben bu görüşmeyi gerekli bulduysam...
Hardly, if I felt it necessary
Gerekli olan malzemeleri gökten indiremezsin, değil mi?
You can't just whisk up men and material out of thin air, can you?
Bana yöneltebileceğiniz suçlamalara gelince... maalesef çok zayıf düştüğüm için, ne zihnim... ne de hafızam... gerekli cevabı verecek durumda değil.
As for the matters you may charge me with... I fear from my present weakness, that neither my wit... nor my memory will serve... to make sufficient answer.
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56