Korkmuştu traducir inglés
988 traducción paralela
- Korkmuştu ama yine de bunun havalı olduğunu düşünüp heyecanlanıyordu.
So he's scared, but also it's sort of cool, so he's also kind of excited.
Annesinin Scott'ı kurtadam iken gördüğü sahnede bence üzgündü, korkmuştu, kafası karışmıştı ve paniklemişti.
The scene where Scott revealed to his mom that he is a werewolf, I think she was, you know, sad, scared, freaked out, confused.
Nasıl olduğuna bakmaya gelmiştim çünkü üstünde çizikler filan olduğunu biliyordum. - Benim kadar korkmuştu o da.
I wanted to go check on her to see how she was doing'cause I knew she had scratches and stuff on her, and she was sure freaked out like I was.
Hayaletlerden bahsettiğim için Kang Woo çok korkmuştu.
Because of me talking about ghosts, Kang Woo got really scared.
Korkmuştu.
He was frightened.
Whitey Barrow korkmuştu.
Whitey Barrow was scared.
Diane korkmuştu.
Diane was frightened.
Shelby korkmuştu, bu yüzden olabildiğince hızlı bir şekilde dışarıya kaçtı.
Shelby was scared, so he ran out as fast as he could.
Mariott korkmuştu çünkü meraklı bir detektifi öldürmeyi kabul etmişti bayan Florian'ın kendisine telefonda bahsettiği detektifi.
Marriott was scared because he'd agreed to help you kill a nosy detective... the one Mrs. Florian phoned him about.
Lord Henry'nin düşüncelerinden korkmuştu, ve korktuğu için utandı.
He felt afraid of lord henry's ideas and ashamed of himself for being afraid.
Neden korkmuştu baba?
What was he scared of, Papa?
Atlama eğitimindeki çocuklar gibi korkmuştu.
I hadn't seen a guy look that scared since jump training.
O sakat bayağı korkmuştu ha?
That cripple was really scared to death.
Çok korkmuştu, her şeyi yapabilecek halde idi... Kendisini ya da bir başkasını daha öldürebilirdi.
He was so terrified, he might have been capable of anything... he might have killed himself or someone else.
Korkmuştu.
She was frightened.
Korkmuştu.
He was scared.
Hadi gidip birer içkiyle olanları unutalım. Çok korkmuştu.
Let's go and forget it with a drink.
Yüzünü görseydin. Nasıl korkmuştu.
And the way she looked.
Korkmuştu.
She was scared.
Çok ama çok korkmuştu.
She was more and more scared.
Almanlar senden korkmuştu.
Them Krauts was scared of you.
Kaptan öyle korkmuştu ki!
The captain was so scared.
Ben, çok korkmuştu.
Ben, he was so scared.
" Geraldine korkmuştu ama Julia gidip bir bakacağını söyledi.
" Geraldine was frightened, but Julia said she was going to investigate.
Biliyorsun, o fena helde korkmuştu, Bay Halloran.
You know, he was mighty scared, Mr. Halloran.
Ondan daha kızgındı ve daha fazla korkmuştu.
She was madder than he was and scareder.
Skipper korkmuştu.
Skipper was scared.
Korkmuştu. O gün maçta olanlar onu korkutmuştu.
Scared about what happened that day on the football field.
Onu suçlayıp... bırakacağımdan korkmuştu.
That I'd blame him. Scared that I'd walk out on him.
Gerçekten o kadar korkmuştu ki... kendini tutamayıp dağılıverdi.
I mean, inside he was real deep-down scared and he broke like a rotten stick.
Çok korkmuştu.
She was very distressed indeed.
Belki de yorulmuştu yada korkmuştu.
Maybe he was tired or afraid.
Çok korkmuştu, açıkçası ben de öyle.
She was terribly frightened, and frankly, so am I.
- Peki, çok korkmuştu.
You'll admit Mr. Lynch is a very capable fellow when it comes to scaring people.
Korkmuştu ne yapsın?
Well, she was scared.
- Namaroff'tan korkmuştu.
- She was frightened of Namaroff.
Benden korkmuştu.
He was scared of me.
Sadece ona yardım ettim. Çünkü çok korkmuştu.
I just helped him because he was so scared.
El bombasından korkmuştu, sanırım.
He'd been frightened by a hand grenade, I think.
Korkmuştu ve nereye gittiğini bilmiyordu.
She was scared and didn't know where she was going.
O, korkmuştu. Sana bir şey olacak diye korkmuştu.
You know she was frightened, frightened for your safety.
Gerçekten korkmuştu.
She really was frightened.
O sokakta, camlardan birinde çıplak ve güzel bir beyaz kız göreceğimden korkmuştu.
He was afraid I'd see some naked white girl down the block.
Sanırım korkmuştu.
He was scared, I think.
Dışarıya çıktı ve korkmuştu.
He saw the dead body. And he ran out of the building and he was scared to death.
Emperyalizme itaat etmekten çok proletaryanın isteklerinden korkmuştu.
It was more scared by the proletariat's demands than by submission to imperialism.
Korkmuştu.
He was afraid.
Bir nebze de karanlıktan korkmuştu.
Scared of the dark in a way.
Çok korkmuştu, biliyorsunuz.
He's run away.
Korkmuştu. Bir ceset görmüştü.
He was scared.
Korkmuştu.
Frightened, scared.
korkmuştum 106
korkma 1266
korkmuyorum 335
korkmak 19
korkmayın 368
korkmana gerek yok 112
korkmak mı 66
korkmadım 36
korkmanıza gerek yok 47
korkmuş 39
korkma 1266
korkmuyorum 335
korkmak 19
korkmayın 368
korkmana gerek yok 112
korkmak mı 66
korkmadım 36
korkmanıza gerek yok 47
korkmuş 39