Olmasï traducir inglés
474 traducción paralela
Arastïrma için fikirlerin olmasï iyi.
Ideas for research are good to have around.
Cinayetin tanïk olmadan olmasï artïk imkansïz.
Impossible for murder to happen without witnesses.
Sïrtïnda bu varken, ölmüs olmasï uzun vadede iyi.
With that in him, in the long run he's better off.
Iki kiz kardesin olmasi gerektigi kadar yakin olmadik hiç.
We've never been as close as sisters ought to be.
Yani bu gece otelde bir adamimizin olmasi yeterli. Onu takip edersek bizi kardesinize götürür.
Now it's simply a matter of having a man at the hotel tonight to shadow him when he leads us to your sister.
Henüz çok genç ve buraya getirilmis olmasi çok ciddi.
She's young, and his bringing her here is a serious....
Tarihi arastirmalarina devam ederken güvenlikte olmasi için... Charilaos kusu yeniden cilayla kapladi.
Well, sir, to hold it safe while pursuing his researches into its history Charilaos re-enameled the bird.
Onun da evde olmasi gerekirdi.
She should be home, too.
Olmasi gerekeni, kimse degistiremez.
What must be, no one can change.
Eger o Paris ise, eldivenleri iyi kullaniyor olmasi gerek.
If he's Paris, he should have some skill with the cesti.
Oglumuzun bize geri verilmis olmasi yeterlidir, senin sayende, hayatim.
It's enough that our son has been given back to us by you, my dear.
Evet, cok guezel olmali her sabah birlikte ata binecegin oeyle iki oglun olmasi.
Yeah, must be real nice having a couple of boys like that to ride out with every morning.
Büyük ihtimalle otelde olmasi lazim.
Over at the hotel, more than likely.
Doktorun hakli veya haksiz olmasi umurlarinda degil.
Don't make no difference whether Doc is right or wrong.
Tek farkimiz senin rozetinin olmasi.
The only difference is that badge.
AsiI önemli olan sözünün eri olmasi.
What's more, he's a man of his word.
- Sorun, fazla olmasi.
- Trouble is I got too much.
Thionville'de olmasi gerekiyor.
It's supposed to be in Thionville.
Patates olmasi mi gerekiyor?
They're supposed to taste like potato soup?
Partime gelmek için silahin olmasi yeter, o da sende var.
All you need to come to my party is a pistol, and you got one.
Bilmeniz gerektigini düsündüm. Çünkü Jake'in, karisiyla iliskisi olmasi Bubber'in hosuna gitmeyecek.
I thought you ought to know because Bubber ain't gonna like Jake having an affair with his wife.
Sana bir saat veriyorum. Bubber'i bul ve teslim olmasi için ikna et.
I'm going to give you one hour to find Bubber and talk him into surrendering.
Belki böyle olmasi benim suçum.
Maybe I'm to blame for how he is.
Öyle olmasi lazim degil zaten.
It's not supposed to be like Mary's.
Onlari olmasi gerektigi gibi kagida aktaramiyorum.
And I can't get em'down on paper, like they're supposed to be.
Modern toplumdaki pratik iktidarin kendisini... toplumdan ayirmasi ve gösteri içinde bagimsiz bir ülke... kurmus olmasi yalnizca, o iktidar pratiginin uyum eksikligi çekmeye devam etmesi ve... kendisiyle çeliski içinde bulunmaya, devam etmesi ile açiklanabilir.
The fact that the practical power of modern society... has broken off of its own accord... and established an independent realm in the spectacle... can only be explained by this additional fact... that practical power continued to lack cohesion, and had remained in contradiction with itself.
hem biçem hem içerik olarak diyalektik olmasi gereken çeliski dilinde.
It is the language of contradiction, which should be dialectical in its form, as it is in its content.
Fakat bunun gerçeklesmesi için oldukça büyük insan gruplarinin tarihe gerçek anlamda katilim göstermis olmasi gerekiyordu.
it has been necessary for real participation in history... to be lived by extended groups.
Albay Walter E. Kurtz'un hafizasiyla ilgilenenin ben olmasi kaza eseri degildi... Saigon'da olmanin disinda hersey kazaraydi.
It was no accident that I got to be the caretaker of Colonel Walter E. Kurtz's memory... any more than being back in Saigon was an accident.
Bu g ¡ ys ¡ ler ¡ n tekrar moda olmasi ne kadar ¡ Ig ¡ nç.
It's amazing how those clothes have come back into style.
Bu, büyük zorluklarla bilim sayesinde elde ettigimiz bilgilerin tehdit altinda olmasi anlamina geliyordu.
The wealth and scientific ingenuity of our civilization was being squandered on a runaway arms raise.
Tabii ki Eratosthenes'in 21 Haziran günü, tam ögle saati Iskenderiye'de yasadigi, sopanin hiç gölgesiz durumda olmasi tecrübesinin aynisini,
Because Eratosthenes had the presence of mind to experiment to actually ask whether back here, near Alexandria a stick cast a shadow near noon on June the 21 st.
Oh, hayir. 5 yil olmasi gerekiyordu.
Oh, no. It was supposed to be five years.
Kalbimi kiriliyor : genc bir cocugun kötü yola dogru gidiyor olmasi.
Breaks my heart : a boy that young going bad.
Hapiste olmasi gerekir.
He ought to be in prison.
Yasamayacak olmasi çok yazik.
It's too bad she won't live.
Öyle olmasi gerekiyordu saniyordum.
I thought that's the way it was meant to be.
Benim olmasi lazimdi...
I was supposed to be up...
Sert olmasi gerekiyormus, degil mi?
She's supposed to be tough, right?
Artik Emily Kimberly'nin burada olmasi da sart degil.
It's not necessary now that Emily Kimberly's here.
Onlara saatlerin esnek olmasi gerektigini açikla. Hayir...
Explain to them that the hours have to be flexible.
Tatil dönüsü evde sepetinden çikip, asina oldugu yerleri yoklamaya baslayan bir kedi gibi herseyin olmasi gereken yerde durup durmadigini görmeye kosmustu :
like a cat who has come home from vacation in his basket immediately starts to inspect familiar places. He ran off to see if everything was where it should be :
Buna karsin onlarin da bizim gibi olmasi gayet normaldi :
It was normal that in their turn they should be like us :
Bütün izleri takip etmisti. Hatta, Madeline'nin uzun zaman önce ölmüs bir kadinin, hani su tanimiyor olmasi gereken, kabrine dua etmek için geldigi Dolores Misyon'undaki mezarliga kadar...
He had followed all the trails, even to the cemetery at Mission Dolores, where Madeline came to pray at the grave of a woman long since dead, whom she should not have known.
Madeline'nin izini sürmüstü – Scotty'nin yaptigi gibi - seref Lejyon'undaki müzede, ölmüs bir kadinin, hani su tanimiyor olmasi gereken, portresi önünde durana kadar.
He followed Madeline — as Scotty had done — to the Museum at the Legion of Honor, before the portrait of a dead woman she should not have known.
Karargâhin bos olmasi gerekiyordu.
That camp was supposed to be empty.
Hala hiçbir yerin yanmamis olmasi büyük bir mucize.
It's a miracle the place hasn't caught fire yet.
Sana yardimci olmasi için bir avukat ayarladim.
I've called a lawyer.
- 100 % olmasi zor.
- It's hard to be 100 %.
"Hemen hemen tüm esyalarini satmis olmasi..."
"That she has sold almost all her furniture..."
Çok saçma gözükebilir, ama bu olmasi gereken sekil.
It might seem ridiculous, but that's the way it is.