Orada traducir inglés
193,820 traducción paralela
Biz hala orada güvende olabilir.
We might still be safe there.
var çünkü, en o ailenin beyinleri var umalım Büyük bir kötü orada bir canavar kurt ve sopalarla bir evde yaşıyor.
Well, let's hope she's the brains of the family, because there's a big bad wolf of a monster out there and you live in a house of sticks.
Orada büyük bir savaş büyük savaş, ve biz Romalılar yendi.
There was a great battle, a great battle, and we beat the Romans.
Ölü korkakların çok şey, orada var ve ben onları öldürdüğünü inanmıyorum.
There's an awful lot of dead cowards out there, and I don't believe that you killed them.
Orada bir ikinci bu tarafta zaman güne denk gelmektedir.
A second in there equates to days of time on this side.
- Orada ne olduğunu biliyor musunuz?
Did you know what was in there?
Orada ne olduğunu söyleyeyim mi?
Shall I tell you what's in there?
boyalı barbarlar orada vardır.
There are painted barbarians up there.
Sağ, yukarı üzerimizde orada.
Right up there, up above us.
Dur orada onlar.
Whoa, there they are.
Ama nasıl biz orada duruyorsun?
But how do we keep it there?
Bir Pict orada, birkaç dakika kapalı mücadele, O burada 60 veya 70 yıla kadar ekler...
One Pict in there, fighting it off for a few minutes, that adds up to 60 or 70 years out here -
Orada!
There!
Orada tutun!
Keep it there!
Orada ne oldu öyle?
[grunts] What the hell happened out there?
- Orada değil misin?
- Dad, aren't you there?
Orada.
Over here.
Keşke orada olanları görebilseydik.
Wish we had eyes in there.
Orada hiç yetkimiz yok.
We have no jurisdiction there.
TanKor listesini ele geçirmek için tek şansımız Harem'in onu çalmasını sağlamak ve benim de orada olmam lazım.
Our only shot at recovering the WITSEC list is to have the harem steal it, and I've got to be there.
Ailemin neredeyse % 13'ü orada plananmış.
Approximately 13 % of my family has been conceived there.
Neden o zaman koltuğuma gitmiyoruz, beni orada doldurabilirsin?
Well, why don't we move over to my couch and you can fill me in?
Muhtemelen hiçbir şey ama kulübenin orada bir ahır var.
Probably nothing, but there's a shed at the cabin.
Orada kemeri gizlediği bir yer var.
There's a hiding spot for... the belt.
Tamam, kulübeye gidip orada olup olmadığına bakarım.
All right, so I'll drive up to the cabin and see if it's there.
Orada olabilmeni isterdim.
Wish you were in there?
- Orada her şey yolunda mı?
- Everything okay in here? - Help!
Muhtemelen orada kudurarak oturuyordu.
He probably sits out there seething.
Geçerken ayakkabı hala orada mı diye bak.
See if that shoe's still there when you go by.
Orada oynayabilirsin.
You can play in there.
Ağacın orada park etmiştik.
We were parked just out there by the tree.
Evet, ön kapının orada.
Yes. It's just... It's by the front door.
İkisi de orada.
They're both in there.
Ödül işte orada.
Bounty's out there.
İşte orada!
There she is!
Ganimetim orada yatıyor.
Arr! There be me booty.
Orada olan senin yüzde beşin.
There be your five percent.
Walt, orada mısın dostum?
Hey, Walt, you there, buddy?
Son üç yıldır üstündeki emeğimin boşa gitmediğine inanmak istedim böylece düştüğünde orada olup seni kaldırmama ve üstünü silkelememe gerek kalmadan ayağa kalkabilecektin.
I wanted to believe that my work with you these last three years haven't been wasted, that if you fell, you could get up on your own without me there to pick you up and dust you off.
14 saat sonra Turnuva'da görüşürüz, orada size kurtarma planı hakkında bilgi veririm.
I'll see you at the tournament in 14 hours, fill you in on the extraction plan then.
Tamam, ama bu orada kalacaksın anlamına gelmiyor.
Okay, but that doesn't mean you have to stay there.
İşte orada.
There she is.
Biz bu işi çözene kadar orada tutabilir misin ki?
Can't you hold it until we figure this out?
Orada tek başına olur.
She'll be alone there.
Siz zaten çöp konteynerinde olacaksınız, orada kalın yeter.
You guys'll already be in the Dumpster, just stay there.
Patrick, gece yarısına kadar orada olmamız lazım.
Patrick, we need to be there by midnight.
- Ne var orada? Çöp ekmeği.
What's in there?
Robin'i orada bırakamayız..
Well, we can't just leave Robin.
Orada olmadığımı biliyor olmalı.
She must know I'm not there.
Ben hep orada olacak olan şeyim.
I am all that will ever be there.
- Orada ne yapardın? - Tarım Bakanlığınız için danışmanlık.
I am a consultant to your Department of Agriculture.
oradaki 168
oradaydım 213
orada mısın 598
oradayım 18
oradaydı 145
oradasın 44
oradan 69
orada kimse yok 63
orada dur 223
orada biri var 50
oradaydım 213
orada mısın 598
oradayım 18
oradaydı 145
oradasın 44
oradan 69
orada kimse yok 63
orada dur 223
orada biri var 50
orada ne var 123
oradadır 18
orada olacağım 346
orada neler oluyor 224
orada ne yapıyorsun 161
orada bekleyin 25
orada duruyor 22
orada olurum 25
orada kal 348
orada mı 137
oradadır 18
orada olacağım 346
orada neler oluyor 224
orada ne yapıyorsun 161
orada bekleyin 25
orada duruyor 22
orada olurum 25
orada kal 348
orada mı 137