Çok kötü durumda traducir inglés
398 traducción paralela
Gerçekten çok kötü durumda.
She's in a really bad state.
- Bacağı çok kötü durumda efendim.
Well, his leg looks pretty bad, sir.
Çok kötü durumda olmasına rağmen devam ediyor..
He was in pretty bad shape. He's still going.
Bu adam çok kötü durumda.
This man's in very bad shape.
Çok kötü durumda.
She's having a bad time.
- Çok kötü durumda.
- He's in a very bad way.
Kız çok kötü durumda ama yakında anlarız.
It's hard to tell. She's a very s ick Little girl,
Annen çok kötü durumda.
Your mother is in a very bad state.
Çok kötü durumda.
Terrible.
- Çok kötü durumda.
- Oh, he's terrified.
Kont Bezukhov gerçekten çok kötü durumda olmalı...
Count Bezukhov must be in a really bad state.
Van Gelder çok kötü durumda ve sizin tehlikede olduğunuzu söylüyor.
Van Gelder is extremely agitated and warns that you're in danger.
- Maalesef çok kötü durumda.
Unfortunately in a bad state.
Bacağım çok kötü durumda, Julia da dans etmeye bayılır.
I got a bad leg, it's very bad, and Julia's dying to dance.
Çok kötü durumda.
It's a bad situation.
Patsy Wheelan çok kötü durumda.
Poor Patsy Wheelan's in a bad way.
Çok kötü durumda.
He seems to be badly shaken up.
O gerçekten çok kötü durumda! - Tırmanış mı yapıyor?
- He's a mountain climber?
Bacağı çok kötü durumda ve enfeksiyon çok hızlı yayılıyor.
The situation with his leg is bad. The infection spreads rapidly body.
Çok kötü durumda.
He's very poorly.
Çok kötü durumda.
She's in a very bad way.
Çok kötü durumda olabilir.
Well, I don't know, it might be in real bad shape.
Bir şey yapmalısın. Gerçekten çok kötü durumda ve bu senin suçun.
- Well, you have to do something.
Sanırım o çok kötü durumda.
He's real bad, I think.
SOUYA çok kötü durumda ve yakıtımız da kalmadı.
Soya is in a bad shape, and there is no more fuel.
O adamlar çok kötü durumda olacak. Bunlar gibi.
The men we're going after will be in rough shape... something like these men.
Isabel çok kötü durumda.
Isabel's in pretty bad shape.
Çok kötü durumda, değil mi? - Ama çok büyük ve pahalı da değil.
It's in terrible condition, but it's dirt-cheap at least.
Çok kötü durumda.
She's really a mess.
Çok kötü durumda bir oda istiyoruz.
We require a room that is very poor.
Hastaneden aldığım son bilgilere göre çok kötü durumda. Eğer hemen ameliyat olmazsa muhtemelen...
I just heard from the hospital that she's in bad shape and if they don't operate soon, she might....
Zavallı adam, çok kötü durumda.
Poor fellow is really gone.
Bu iş çok kötü bir alışkanlığa dönmüş durumda!
This is developing into a very bad habit!
Hiç suyu kalmamış durumda. Düne kadar çok kötü değilmiş.
She had a little water, so it wasn't so bad till yesterday.
Beni çok kötü bir durumda bıraktın.
You caused me a great deal of embarrassment.
Bugün o, iki yıl öncekinden çok daha kötü durumda.
This woman is in worse condition today than when she walked into this office two years ago.
Bu dünyada senden çok daha kötü durumda olan bir çok insan var.
There are a lot of people in this world worse off than you are.
Bakın, göz bandım olmadan, çok sağlam bir gözüm ve aşırı miyop durumda kötü bir gözüm var.
See, without my patch, I have one good eye with 20 / 20 vision and one bad eye uh, in case of extreme myopia, you see.
Bu beni çok kötü bir durumda bırakıyor.
It puts me in a terrible spot.
Doğrusu pek ateşli değiliz. Bizden çok daha kötü durumda olanlar da var.
We're not as passionate nowadays, but it could be worse.
Taşra buralardan çok daha kötü durumda.
It's nothing like in the countryside.
Çok kötü bir şekilde korkmuş durumda.
I THINK SHE WOULD ALMOST DO ANYTHING
Çocuğun çok kötü bir durumda olduğu apaçık..
He's obviously abominable.
Çok kötü durumda.
Hurt awful bad.
Onu çok kötü durumda bıraktık.
We handled him badly.
— Dağılmış durumda. Orada dostum. Çok kötü dağılmış.
Over there, man, he's really fucked up bad.
Onları bazen derileri olmadan, ve bazen çok, çok daha kötü durumda bulduk.
We found them sometimes without their skin, and sometimes much, much worse.
Bazen bahtsız bir insan bir hayaletten çok daha kötü durumda olabilir.
In there times, an unlucky man may fare worse than a ghost.
Sen çok da kötü bir durumda değilsin.
You're not in such bad shape.
Ekonomiden anlamam ama sizi Birleşik Devletler dâhilinde çok daha kötü durumda ki yerlere götürebilirim.
I don't know much about the economy, but I can take you to places in the U. S... much worse off than Flint, Michigan. I don't think it's such a bad town.
Evet, biliyorum. Ama o gerçekten çok kötü bir durumda, efendim.
Yes, I know, but he's really in bad shape, sir.
çok kötüyüm 33
çok kötüsün 99
çok kötü 847
çok kötü bir şey 17
çok kötü hissediyorum 33
çok kötü kokuyor 16
çok kötü görünüyor 21
çok kötü bir şey oldu 27
çok kötü değil 64
çok kötü görünüyorsun 23
çok kötüsün 99
çok kötü 847
çok kötü bir şey 17
çok kötü hissediyorum 33
çok kötü kokuyor 16
çok kötü görünüyor 21
çok kötü bir şey oldu 27
çok kötü değil 64
çok kötü görünüyorsun 23
çok kötüydü 74
çok komiksin 151
çok komik 891
çok kibarsın 55
çok korkuyorum 271
çok kibar 31
çok küçük 77
çok karışık 33
çok kibarsınız 94
çok karanlık 65
çok komiksin 151
çok komik 891
çok kibarsın 55
çok korkuyorum 271
çok kibar 31
çok küçük 77
çok karışık 33
çok kibarsınız 94
çok karanlık 65
çok korktum 176
çok kısa 47
çok komiksiniz 18
çok kolay 330
çok kalabalık 43
çok kızgınım 30
çok komikti 68
çok kolay olacak 36
çok korkutucu 28
çok kolaydı 43
çok kısa 47
çok komiksiniz 18
çok kolay 330
çok kalabalık 43
çok kızgınım 30
çok komikti 68
çok kolay olacak 36
çok korkutucu 28
çok kolaydı 43