English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ Ö ] / Öyle bir şey işte

Öyle bir şey işte traducir inglés

278 traducción paralela
Feda edilmesi gerekiyormuş veya öyle bir şey işte!
- It had to be sacrificed or something.
Öyle bir şey işte.
It ain't like anything.
Müthiş bir tip, 50 yaşında, düzgün kesimli gri saçlar, öyle bir şey işte.
He's this real distinguished type, 50, gray hair, crew cut, sort of like that.
Bu çocuk öyle bir şey işte.
That's what this kid is.
Öyle bir şey işte.
She is something.
O adam Savunma Bakanlığı'nda bok, çok önemli birisi. Veya içişleri bakanlığındandı, öyle bir şey işte.
He's some big shit, shot... at the Ministry of Defense, or the Home Office, or something.
Öyle bir şey işte.
Or something like that.
Öğretmen, ya da öyle bir şey işte.
Teacher, or some such.
- Öyle bir şey işte.
- That's the way it is.
- Evet, evet. Öyle bir şey işte.
Something like that.
Öyle bir şey işte.
That sort of thing.
Öyle bir şey işte.
JUST ITSELF.
Öyle bir şey işte.
Something like that.
- Öyle bir şey işte.
- Something.
Dunning, Sunbury... Öyle bir şey işte.
Similar something with this.
Bunu ummuyordum ya da öyle bir şey işte.
It's like I wasn't expecting it, or something.
İsmi "Yaşayacak" mıydı neydi, öyle bir şey işte,
She's Gotta Live or something like that.
- Öyle bir şey işte.
- Something on those lines
Ya da 8 : 30'da... öyle bir şey işte.
Or 8 : 30... something.
Şu an iktidarda olan hukuk Firması Rhumann, Willian... öyle bir şey işte
The law firm currently in power is Rhumann, Willian... something
Öyle bir şey işte.
Or something.
Öyle bir şey işte...
Well something like that...
- Öyle bir şey işte.
- Yeah, something like that.
İşte o gün bugündür bir daha öyle bir şey yapmadım.
I never done anything like that since.
- İşte öyle bir şey.
- I knew he was something of that sort.
Ben bir çocukken durumumuz öyle kötüydü ki Noel'de herhangi bir şey alsak, benim için büyük sürpriz diye ona denirdi işte.
When I was a kid, we were so busted... that if we got anything at all for Christmas it was a big surprise.
Öyle bir şey yapmayacaksın, işte geldik.
You'll do nothing of the kind. Here we are.
O odaya girer girmez birden düşündüm ki "İşte sebep bu!" Öyle bir şey yok.
The instant she entered the room, I thought, "There it is!"
Savaş boyunca hiç müzik dinlemedim. " diyebilirsiniz. Fakat öyle bir an gelir ki mutlak bir sessizlik olur hiçbir şey duymazsınız işte o zayıf ânınızda, radyoyu açar, müziği dinlersiniz. Hangi dilde olduğunun da bir önemi yoktur.
But if we were one week in house in absolute silence, if nothing did not hear, at a weakness moment we bound the radio e we heard music without wanting to know if she was German or Chinese.
İşte önderlikten öyle nasibi olmayan bir adam ki, bir çocuk gibi elinden tutularak götürülmedikçe hiçbir şey başaramaz.
"Here is a man so lacking in leadership... " that he can accomplish nothing unless he is led by the hand like a child. "
Öyle bir şey dedin. - Onu nasıl aşacaklarını bulmuşlar işte!
- They figured out how to beat that!
Ve bende 20 yıl daha genç olmayı, ya da öyle bir şey, işte.
What do you want me to do? Pretend I didn't know? - See you later, Annabel.
- Hiç bir şey, ama öyle işte.
- Nothing.
Yani yapmamız gereken tek şey denizde bir fırtına bulmak ve işte... hepimiz Einstein'dan daha zeki oluverdik öyle mi?
So all we have to do is move through some storm at sea, and bingo... we're all much more clever than Einstein.
Iste köle olmak da öyle bir sey.
That's what it is to be a slave.
- İşte öyle bir şey.
- Something like that.
Öyle övünülecek bir şey değil aslında, eski bir gemi işte... ama gıkını çıkarmadan görevini yaptı.
Nothing to be proud of, you understand, just an old bucket, but she did her job without complaint.
Tanrim, sürekli birlikteyiz. iste öyle bir sey.
God, we're together all the time, stuff like that.
Adımın Shitou olduğuna ne kadar eminsem, işte size öyle bakacağınız bir şey göstereceğim.
Just as sure as my name is Shitou... I'll give you something to look at.
İşte öyle bir şey.
Like so.
Sanki benim hakkımda çok şey biliyor ya da öyle bir şeyler işte.
It's like, she knows too much about me, or something?
öyle bir şey gelmiş işte limana.
I hear that something called "Myoukou" is in port.
İşte öyle bir şey.
You know what I mean?
İple bağlanmış gibi. Tadı işte öyle bir şey.
Like ropes.
Öyle bir şey yok- - Oturun da konuşalım işte!
I'm not wearing a... Let's talk about this.
- Larry ile özel bir şey var mı? O sadece, bilirsin işte öyle tatlı ki.
He's just, you know so yummy.
bende başka bir şey öyle.. işte
Does that mean there's a French-speaking gene?
İşte öyle bir şey.
Something like that.
Ve sanıyorum sonunda... o nihai adımı atmamızı sağlayacak olan olağanüstü bir şey olmalı. Ve bence Lara'nın Amerikalı olması ya da güvenle ilgili bir şey... ve öyle olunca da... yani, genç olması biliyorsun işte.
And I just think that in the end... it's got to be something extraordinary which makes us go that extra mile... and I think Lara being American or something to do with confidence... and being so... well, young, you know.
Öyle bir şey düşündüm işte.
I thought something like that.
Yaptığım bir şeyden dolayı böyle hissetmiş olmalı, öyle değil mi? "İşte bu kız tam bana göre!" dedirtecek bir şey.
Something about me had to make him feel that, right? Something that made him say "Woof! That's the one for me!"

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]