Bir anlamda traducir español
1,399 traducción paralela
Bir anlamda, kazandık.
En cierto sentido, ganamos.
Farkına varacağın gibi, bunu "Son Korku Filmi" adında bir kasetin üzerine kaydettim... yani bu filmin adı da bir anlamda bu kasetin adı oldu.
Como sabrás, grabé esto sobre una película... llamada "La Última Película de Horror"... así que de algún modo ese es el título de esta película.
Ben iyi bir kiracı değilim, hiçbir anlamda.
No soy un buen huésped, en ningún sentido.
Oradayken kiliseden tanıdığım bir kız herkese onu öpmeye çalıştığımı söyledi. Bu yüzden ailem beni bir anlamda reddetti.
Esta chica en mi iglesia le dijo a todo el mundo que intenté besarla y mis padres básicamente se desentendieron de mí.
Bence bunun nedeni sadece hayatımda özel, gizli ve utanç verici şeyler olması değil. Bu bir anlamda benim tanıdığım babam ve hakkında bildiğim şeylerin aslında hiçbirini doğru olmadığıdır.
No creo que porque en su vida hubiera cosas... privadas, secretas y vergonzosas, eso significa que... el padre que yo conocí y las cosas que sabía de él, no fueran reales.
Esinlendiğiniz gruplar hakkında ne hissediyorsunuz? Mesela Blondie gibi, sizi bir anlamda ticari olarak gölgede bıraktı. Bu sizi sinirlendirdi mi?
¿ Cómo se sienten con respecto a las bandas a las que inspiraron como Blondie, que en un sentido los eclipsaron comercialmente?
Ve tipik olarak canlı olan kurumlar ve yüksek gücü olanlar bir anlamda bunları bir erdem listesi olarak tanımlarlar.
Típicamente, las instituciones vibrantes y poderosas especificarán ese rol como una lista de virtudes.
Bir anlamda.
Por así decirlo.
Bir anlamda dondurur.
Es como congelarlas.
Sen onu içine bir anlamda konuşmak söyledi.
Dijiste que le harías entrar en razón.
Belki deja vu orada burada, bir anlamda ama çoğu insan gibi, sadece dalgınlık olarak onu geçecek ve, kalan bazı uzak yankıları olabilir hareket.
Puede que permanezcan ciertos ecos quizá una sensación de déjà vu por aquí y por allá pero como la mayoría pensaréis que es una distracción y seguiréis adelante.
Belki biraz hoş ama bir anlamda...
Puede que sea un poco... ¿ bonito?
Evet, sözcüğü fark'ediyorum'. Sözcükler bu ülkede başka bir anlamda.
¡ Entiendo la palabra "sacar", a no ser que signifique otra cosa en este país!
Ama bu bir anlamda çıkmak değil mi?
Pero esto es una cita, ¿ no?
Belki bir anlamda düşündüm çünkü ayrılmak istedikten sonra yıllarca onunla kaldım.
Pero quizá, de alguna forma, yo lo hice, porque me quedé con ella durante años aunque quería irme. Me fui de la casa hace dos semanas.
Bir anlamda ona her zaman âşık olacağım. Ama " Tanrım!
Solo de la manera que siempre estaré, pero no pienso en él y digo :
Bir anlamda öyle.
En cierto modo.
Bir anlamda haklısın ama şu an için sana tek tavsiyem elbette ki biz her zaman haklıyız.
En cierto modo, tienes razón... Este es el único consejo que tengo por ahora : Por supuesto, nosotros siempre tenemos razón.
- İyi bir anlamda. - Evet.
Pero de una buena manera.
Bir anlamda, evet.
Más o menos, sí.
.. ama ben bir anlamda dürüstlüğü deniyorum.
Los amigos de Owen y yo organizamos una intervención. ¿ Qué?
Bir anlamda, kuluçka evresi.
De algún modo una etapa de despertar.
Bir anlamda öyle diyebilirsiniz.
En una forma de hablar, usted podría decirlo.
Bu, bir anlamda, dans müziğinin ne anlama geldiğiydi, gerçekten de.
En la música dance se trata de eso, de hecho.
Eğer reklam almayı kabul edersek, bir anlamda bir patronumuz olacak demektir. Herşeyi sikip atmış oluruz.
Pero Radio Alice nació para no tener dueños si luego los dueños entran por la ventana se va todo a la mierda
Bir anlamda gerçeği değiştirmek...
Algún tipo de alteración de la realidad y...
Yani sen bir anlamda ortadaki yönetimsin?
¿ Así que eres, gerencia intermedia?
Sorun şu ki, hiç kimsenin gerçek anlamda ilginç bir tepki verdiğini görebilmiş değilim.
El problema es que... no he logrado que nadie responda... de una forma realmente interesante.
Klinik anlamda hiç bir anlamı yoktur.
Absolutamente sin significado en el sentido clinico.
Kocanızın anısına ulusal radyoda bir şarkı çalacak olursak insanlara onun değerini hatırlatmış oluruz. İnsanlar bu muhteşem bankeri gerçek anlamda öğrenmiş olur.
Si pudiéramos montar un tributo musical en su honor, en la radio internacional, la gente recordaría lo que él significó, y los oyentes que no lo conocieron sabrían del gran espíritu de este maravilloso banquero.
Onlar gerçek anlamda bir şeyler yaparken, ben cigaralık sarıyorum.
- Ellos son mejores que yo que estoy en un parque fumándome un porro.
Doğal anlamda Tanrı'nın çocukları olmadılar bu, insan bir babadan olma çocuklardı.
Ellos no se convirtieron en Hijos de Dios por medios naturales Eso es, por haber nacido como hijos de padres humanos
Gerçek şu. O anlamda bir şey söyledi.
Lo cierto es que me ha insinuado algo.
Yanma yok. Tıbbi anlamda muhteşem bir tasarı. Kim bizden çok diş hekimine ihtiyaç duyuyor?
No ardemos, un seguro médico genial, ¿ y quién necesita más un dentista?
- Bir şey anlamda misiniz?
- ¿ Puedes sentir algo?
Tamam, neden oraya gidip bir şey kötü anlamda eğer görmüyorum.
Vale, ¿ por qué no te acercas a ver si sientes la maldad por algún lado?
L Bu anlamda bir çok size yapacağım değil biliyorum ama ben bu dünyada biliyorsunuz gerçek, olduğunu düşünmüyorum?
Esto no tendrá sentido para ti, pero no creo que este mundo sea real, ¿ sabes?
Bu yüzden, gerçek anlamda bir kutlamayı hak ediyorum.
Por ello me merezco una celebración a todo dar.
Bu kadar önemi olan belli başlı bir anahtar bulamadığımı söylüyorum. Ne gerçek ne de "şehirdeki" gibi mecazi anlamda.
Sólo digo que no puedo encontrar ninguna llave en particular, que pudiese ser enormemente importante, no llaves literarias, tampoco llaves metafóricas.
Hiçbiriniz artık gerçek anlamda bu evde yaşamadığınıza göre beni gece yarısı öldürebilecek bir yabancıyla aynı yerde yaşamak zorunda olan benim.
Después de todo, como no vivís aquí, voy a ser yo la que se vea obligada a cohabitar con un extraño que podría matarme.
Bir gün beni gerçek anlamda tanıyacaksın ve...
De que algún día me des una buena mirada y...
Eğer, yapılan bir suç varsa, biz sadece, bu biri ile ilgilenecektik yani söylemek istediğiniz birşey varsa, her anlamda, söyleyin iyi, söyleyeceğim
Si hubo un delito cometido, sólo estaría interesado en éste, así que si hay algo que quieras decir, por todos los medios, es decir Bien, lo haré
Değer gerçek anlamda ödüllendirilse bir düşes olmanız gerekirdi.
- Sí. Si el mérito tuviera su justa recompensa, Ud. debería ser una duquesa.
Teknik anlamda bir zarar görmedin.
Técnicamente, tú no sufriste daños.
... bu gerçek anlamda muhteşem bir şey!
... ¡ ésta es una verdadera belleza!
Tabii, artistik anlamda değil. Bir tür patron olarak.
No en el sentido artístico, claro... sino como... un patrón.
Yok canım, seçimler son derece adil gerçekleşiyor ama seçimlerden önce gerçek anlamda bir değişim isteyen her aday otomatikman öldürülüyor.
- No, no..., de hecho las elecciones son increíblemente honestas, Lo que pasa es que en los años en que se hacen las elecciones... cualquier candidato que proponga un cambio genuino... es automáticamente asesinado.
Ve... bir suçta da gerçek anlamda ortağım oldu.
Una verdadera "compañera de delito".
Teknedeki ilk günde bir sürü garip şey yaşandı... ve bana orada çalışırken... kafa karıştırıcı bir yapboz gibi görünmüştü... fakat gün sonunda, bir şekilde her şey yerli yerine oturdu... ve ben... ciddi anlamda ters giden bir şey olduğunu anladım.
Ocurrieron cosas muy extrañas el primer día en el barco... y para mí era como un rompecabezas muy confuso... mientras trabajaba allá... pero al final del día, de alguna forma, todo parecía encajar... y sabía... Sencillamente, sabía que había algo que estaba muy mal.
Yaratıcılık açısından duygusal anlamda zor bir dönemimdeyim.
Paso un momento creativo emocionalmente difícil.
Babamın yerini dolduruyorum... Gerçek anlamda, bir tek ayakkabıları olmadı.
Literalmente, me calcé sus zapatos pero me quedan grandes.
bir ay sonra 33
bir anda 56
bir adam var 42
bir avukat 38
bir alman 26
bir ara 40
bir ay 77
bir an 49
bir at 67
bir adam 202
bir anda 56
bir adam var 42
bir avukat 38
bir alman 26
bir ara 40
bir ay 77
bir an 49
bir at 67
bir adam 202