English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ B ] / Bir at

Bir at traducir español

21,732 traducción paralela
Jack, yerimi aldım ama açık bir atış açım yok.
Jack, estoy lista, pero no logro el tiro limpio.
- Kendine bir at istiyor.
- ¡ Ah! Quiere un caballo.
Yeterince iyi bir atış zamanı vardı.
Tenía un tiro lo bastante bueno.
Hayır bu cennet değil çocuk, Uzun bir atış değil.
No, esto no es el cielo, niño, no por un tiro largo.
Jokeyi olmayan bir atı kovalamanıza artık daha fazla göz yummayacağım.
No permitiré que sigamos al caballo sin jinete por más tiempo.
Ve jokeri olmayan bir atı kovaladıklarını anladığı an hemen yeniden geri Butch'un peşine düştüler.
Y cuando se dieron cuenta de que perseguían un caballo sin jinete... regresaron de inmediato al rastro de Butch.
Ben de dışarı uzandım ve bu tabancayla, bir atışla lastiği parçaladım.
Me asomé afuera con esta pistola, un tiro, y destrocé el neumático.
Bay Jarvis benimleydi. Anneciğim, çok büyük bir at bu!
Mami, es el caballo más grande del mundo
Anlıyorum ama yeni bir atıştırmalık isteseniz bunu kullanır mıydınız?
Entiendo, pero si buscaran un nuevo tentempié para el almuerzo, ¿ es este el que considerarían?
Bir at bir feret ve bir karides arasında hangisi, böceğe daha çok benziyor?
Entre un caballo, un hurón y un camarón, ¿ cuál se parece más a un insecto?
Yunanlar da kocaman tahta bir at yaptılar...
Lo que ellos hicieron fue construir un caballo de madera enorme...
Kocaman tahta bir at yaptılar ve onu şehrin surlarının önüne koydular.
Construyeron un caballo de madera enorme y lo pusieron afuera de las murallas.
Elimi bir atın içine sokmadan önce kaç kursa gitmem gerekti biliyor musun?
¿ Sabes cuántos cursos raros tuve que hacer antes de que me permitieran meter el brazo en el interior de un caballo?
Atık gaz ve ham petrol depolanmış, tuz dolu bir yer.
Un depósito de gas fracturado o petróleo crudo, lleno de sales tóxicas.
Depoya bir göz at istiyorsan.
Revisa el depósito si quieres.
...... arka bahçede bir şeyler atıştıralım " diye mi düşündün?
"Vamos por un bocado al patio".
Marcus, bir el at, lütfen?
Marcus, ¿ me ayudas, por favor?
Madem sen orada çok vakit harcıyorsun bir göz atıversene.
Llevamos tanto tiempo ahí, ¿ por qué no echas tú un vistazo?
- Sağ tarafa doğru uzun bir atış yaptı.
La bateó lejos al jardín derecho.
Numara aktif edilmiş ve yalnız bir sefer kullanılmış. Kullan-at telefon.
El número fue activado y usado una sola vez... un desechable.
- Her bölüşün bir saat geri atıyor bizi.
Cada interrupción me atrasa una hora.
At yarışındaki gizli operasyonunuz için mükemmel bir kıyafet seçer size eminim.
Estoy seguro de que habrá elegido un traje perfecto para usted para una operación encubierta en las carreras.
Lütfen bir göz atın
Eche un vistazo, por favor.
Sonra Axe'a bir haber geldi, bu Warren mülakatta Axe hakkında atıp tutmuş. Axe'ın ona karşı cimri davrandığını söylemiş.
Solo que, Axe se enteró de que Warren había hablado mal de él en la entrevista... dijo que Axe no había sido generoso con él.
Ve bir çeroki... Adam resmen atın toynaklarının kayaya bastığı andaki tepkisinden çıkarımlar yapıyordu.
Y el cheroqui... hombre, él podía leer la profundidad de la impresión que hacían los cascos del caballo.
- Gel şuna bir el at.
- Ven a darme una mano.
Şu anki canlıları ortadan kaldırma pahasına bir sonraki adım atılamaz.
El siguiente paso no se puede dar a expensas del presente.
Sizi bu görüşmeye çağırmamın sebebi kocanızın oğlunun büyük bir sorun haline geldiğini ve okuldan atılmasını istediğimi bildirmek.
La pedí para decirle que el hijo de su esposo... se ha convertido en un problema tal que pediré a la junta escolar que lo expulse de inmediato.
Evet, büyük bir adım at.
Ahora viene un paso largo.
Atına bin, Heorot'u terk et ve bir daha geri dönme.
Te montas en tu caballo, te marchas de Herot, y no vuelvas nunca.
Bak, bütün bu yaşananları... bir süreliğine ikinci plana atıp... her zamanki gibi bir Noel geçiremez miyiz?
Escucha. ¿ Podemos olvidar nuestras diferencias por unos días y disfrutar de la Navidad como siempre?
Üstüme bir çizik atıp, herkes kötü bir tek sen iyiymişsin gibi davranmaya devam etmek çok kolay.
Es la manera más fácil de darme por perdido, y luego volver pretendiendo que eres la buena y todos los demás son malos.
Sizinle konuşmak için nasıl can atıyordum bir bilseniz.
Me moría de ganas de hablar con usted.
Bir göz at.
Revisa.
" On katlı bir binadan iki elma atılıyor.
" Si arrojan dos manzanas desde un edificio de diez pisos.
Bir de Paleta hesabıma girip beni, atıştırmalığı çok olan menüye yazdırır mısın?
Además, entra en mi cuenta de Paleta y asegúrate de que tenga el plan con más tentempiés.
Farklılıklarımızı bir kenara atıp gecenin geri kalanını iyi geçirmeye hazır mısın?
Entonces... ¿ Olvidamos nuestras diferencias y la pasamos bien?
Georgia ya dönmek zorunda kaldım bu zamana kadar başardığım her şey bir çırpıda silinip atıldı, ve bu sana göre hiç bir şey, niye çünkü kötü adamı yaklayamadık.
Todo lo que había logrado hasta ese momento fue eliminado... y según tú, fue para nada... porque no conseguimos al tipo malo.
Bir bakış at bakalım, Maimouna!
¡ Posa para mí, Maimouna!
Hadi bir öpücük at.
Tírale un beso.
Slean'in atı buradan geçerken üzerinde hala bir sürücü varmış.
El caballo de Slean aún tenía jinete cuando pasó por aquí.
Evvel zaman içince, Kral'ın küçük bir... atı varmış.
Érase una vez, un pequeño caballo del rey.
Sadece bir kaç başıboş at.
Solo un par de caballos sueltos.
At binme günlerimden bir hatıra.
Te mostraré un recuerdo de mis días en los rodeos.
At gitsin, bir şey yok.
- Adelante. - Ya lo tengo.
Ölüler için bir lokmalık atıştırmalık oluyorlar işte.
Hacemos bocadillos para los muertos.
Şöyle bir göz atın, çabanıza değecektir.
Écheles un vistazo. Merecen la pena.
Size yalvarıyorum, bu atışmalarınıza bir son verin.
Os lo ruego, detened vuestras discusiones.
Daha yeni kocamın büyük bir tehlikeye doğru at sürüşünü izledim.
Acabo de ver a mi esposo cabalgar hacia el más grande de los peligros.
Bir kalp atışında gidebildiği yere kadar.
Tan lejos como pueda ir en un latido.
Sürekli meraklı olan iki kişi, hayatlarını değiştirecek ve nereye gideceğini bilmedikleri bir ilişkiye atılmak üzereler.
Dos personas, infinitamente inquisitivas... a punto de embarcarse en una relación... que cambiará sus vidas... pero no saben a donde les llevará.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]