Bir de traducir español
1,479,958 traducción paralela
İnsanlarla tüm beyazları, siyahları Kızılderilileri, Avrupalıları öldürmek istememi gerektirecek bir deneyim yaşamadım.
No he tenido esas experiencias de personas que, por ejemplo, quieren matar a los blancos, o a los negros, o a los indios, o a los europeos o a...
Bir kimlik kartı gibidir.
Es como una tarjeta de identificación.
Bu insanların eylemleri oldukça eril bir nitelik taşıyor.
La actuación de esas personas es de una truculencia masculina.
ASLINDA BİR DÖNÜŞ YAPIYOR.
DE HECHO, ESTÁ GIRANDO
Cinsiyet sorununu Tanrının yarattığı bir şey olarak değil kültürel yapıyla ilişkili biçimde daha iyi anladıkça
Entiendo cada vez mejor que esa cuestión de género debería tratarse como una construcción cultural.
Ailenizde, o bir savaşçı ve sen de prenses misin?
En vuestra familia, tú serías la princesa y ella, la guerrera.
Evet. Ama aynı zamanda bir sorun var. Yaşam tarafından fazla korunuyor gibi hissetmek.
Sí, pero tiene sus problemas de sentirte sobreprotegida por la vida.
Eşcinselliğimden bir parça vazgeçtim.
Desistí de mi homosexualidad por mucho menos.
Sanırım, ergenlik yıllarımdan beri olan, bir cinsiyet değiştirme arzusuydu.
Es una forma de deseo transgénero de mi adolescencia.
Hala bir erkek tarafından benzer biçimde ya da bir erkeğin bir kadını arzuladığı biçimde arzulanmayı tecrübe etmedim.
Aún no he vivido la experiencia de ser deseada por un hombre de forma parecida o de forma... mezclada con cómo desearía a una mujer.
Aşık oldum ve bir ilişki mi istedim yoksa nedeni bir ilişkim olması fikri miydi emin değilim.
No estoy segura de si me enamoré y quería una relación, o si era la idea de tener...
Ya da en azından bir bakıma benim olduğum kadına.
De alguna manera, por la mujer que soy.
Ne olursa olsun kaçırmayacağım bir parti!
Es una fiesta que no me voy a perder de ninguna manera.
Benim için tüm aileyi bir arada istediğine ilişkin açık bir işaretti.
de que quería reunir a toda la familia.
Bir dahakine ben de geleceğim.
Yo iré la próxima vez.
Bir CEO, bir parti lideri ve bu sefer de bir Kongre adayı.
Un director ejecutivo, líder de un partido y esta vez, candidato al Congreso.
Toplumun liderlerine karşı bir garezin mi var?
¿ Acaso tienes algo contra los líderes de la sociedad?
Bir numaralı CEO'ların oğulları bile.
Hasta hijos de ejecutivos conocidos.
ŞİDDET SUÇU BİR NUMARALI EKİBİ
EQUIPO UNO DE CRÍMENES VIOLENTOS
Bir araba kazası yüzünden iki yıldır komada.
Hace dos años que está en coma por un accidente de auto.
Ama o kısa cümleyi bir nefeste söyleyemiyor.
Pero no puede decir esa corta oración de un tirón.
Oğlu bir araba kazasında öldü.
Su hijo murió en un accidente de auto.
Bu gerçek bir kan grubu ve Kore'de sadece 20 kişi bu kan grubuna sahip.
Es un grupo sanguíneo real y solo unas 20 personas de Corea lo tienen.
Bunu defalarca kez yaptım ama sen bir kere bile yapmadın!
Hice esto una infinidad de veces, pero ¡ tú no lo hiciste jamás!
Uzun ve boş bir tünelin sonunda bir kapı düşün.
Piensa en una puerta al final de un túnel largo y vacío.
Özel kan grupları üzerine bir araştırma merkezi buldum.
Encontré un centro de investigación sobre grupos sanguíneos atípicos.
Senin sayende, o herifle görüşmenin bir yolunu buldum.
Gracias a ti, encontré una forma de hablar con ese desgraciado de mierda.
Ona bir telefon ve araba anahtarı verin.
Denle un teléfono y las llaves de un auto.
Çünkü yeni bir günün şafağı.
Porque es como el amanecer de un nuevo día.
ama bir yandanda kusmak ve yatmak istiyorum.
Pero de alguna manera, me hace sentir la necesidad de vomitar e irme acostar.
Oh, standart bir yangındır lanet olası nuclear bir santralin içinden gelen. Kapak.
Tal vez es un fuego regular enorme saliendo directamente del interior de un maldito reactor nuclear ardiendo.
Tabi iş bir uçağı, uçarmaya gelince, Haksız mıyım?
Excepto cuando se trataba de volar un avión, ¿ o no?
Bilmiyorum, sade bir şeyler kapıp buradan uzaklaşalım.
- ¿ A donde vamos? No lo sé, sólo tomemos lo que podamos y alejemonos de esto.
Taki bir gün, çok yetenekli bir therapist Beni alıp Casa Gallardo'ya götürüp uzun botları ile koltukdan kayana kadar. Zarif ve klass.
Hasta que un día, un terapeuta muy talentoso me llevó a Casa Gallardo, y me hizo ver diapositivas por fuera y por dentro de las botas con elegancia y clase.
Bunu söylemenin kolay bir yolu yok.
No hay manera fácil de decir esto.
Bu, bu eski bir grup'90'larda dinlediğim
Es, es una banda de ska. Solía escucharla en los años noventas.
Orku malzemeleri satan bir yer buldum ve bu yaramaz çocuklardan birini aldım, Jasper, sen buna bir Geiger sayıcı, yada Gizzy kizzy diyebilirsin
Encontré un excedente del ejército, la tieda y yo nos enganchamos con uno de estos pequeños chicos malos ahora, Jasper, esto es lo que se llama un contador Geiger o un Gizzy Kizzy.
Bu kitabı buldum bütün bir medeniyet yok olursa ne olur.
Yo encontré este libro acerca de lo que pasaría si toda la civilización fuera devastada.
Bu bir Gail Klosterman garantisidir. Duydun mu?
Esa es una garantía de Gail Klosterman.
Pekala Pat'e rastlarsak bir palnımız var mı?
Asi que, ¿ tendremos algú tipo de plan por si vemos a Pat?
ve milyonda bir şans halen L.A.'de bir yerde yaşyıordur.
Y es una oportunidad en un millón, que este vivo y en Los Angeles.
Bir adım daha ilerleyeceğim bu iğne saman renkli.
Vamos un paso más allá. La aguja es de color del heno.
Doğal bir harmonika.
Horchata de la naturaleza.
Bu geceyi, J-Bak Yatırım olarak ne kadar başarılı bir yıl geçirdiğimiz ve dünya çapında nasıl da ilk beş finans şirketi arasına girdiğimiz hakkında sıkıcı bir konuşma yaparak mahvetmeyeceğim.
No arruinaré la noche con un discurso aburrido sobre el año increíble que tuvimos, con la inclusión de J-Bak Investments entre las cinco principales empresas financieras globales.
Bu ailenin bir parçası olduğunuzu ve size bakmak için elinden geleni ardına koymayacağını bilirdiniz.
Sabías que eras parte de esta familia y que él haría lo que fuera para cuidar de ti.
Sende bir yavru kuşun kalbi var.
Tienes el corazón tan tierno como el de un pichón.
Bir an bile sıkılmadığımız kesin.
No hay tiempo de aburrirse.
Yarım akıllı bir duyusal bile halka açık bir toplantıya önleyici almadan gitmez gerçi, ama yine de geldik.
Aunque ningún sensate con dos dedos de frente iría a un evento público como tu discurso sin antes tomar un bloqueador... Fuimos.
Gecikmiş bir düğün hediyesi dedi.
Un regalo de boda tardío, dijo.
Bu bir müze parçası gibi görünüyor.
Parece salido de un museo.
Ona bir teşekkür notu göndereceğim.
Le enviaré una tarjeta de agradecimiento.