Bir değil traducir español
144,716 traducción paralela
Karnına vuracaksın ve düşüğe sebep olacaksın. Bu düşükle bir değil, iki değil, üç hayat mahvolacak.
La patearás al estómago, vas a causar un aborto que arruinará no una vida, no dos vidas, sino tres vidas en el proceso.
Kulağa sevimli gelen bir şeyi kim yemek ister değil mi?
Quiero solucionarlo.
Evet düşükler ama biraz cilayla düzeltilemeyecek bir şey değil.
Acabas de perder a tu jurado representativo. Eso debe doler.
Bir zamanlar seni onunla aynı odaya sokacak nüfuzum vardı, çok çok eskiden de değil.
Hola. Escuché sobre Boyd. Lo sé.
Sana bir iyilik yaptım değil mı?
Te he ayudado, ¿ no es así?
Adı Doktor Gus olabilir ama gerçek bir doktor değil.
- Lo llaman "Dr. Gus" pero no es médico.
Yüzde 20 çok iyi ama gecenin bir yarısı buraya gelmeyi gerektirecek kadar iyi değil.
El 20 por ciento es bueno. Es genial. Pero no es para que vengas a mitad de la noche.
Geçerli bir sözleşmeyi ihlal etmemi öneriyor olamazsınız, değil mı?
No estarán aconsejándome que viole un contrato, ¿ o sí?
Boyun eğme değil bu, bir takıntı.
Pero esto no es un capricho, es una obsesión.
Harika bir kurum ama, sizce de öyle değil mi?
Pero es una organización increíble, ¿ no lo cree?
Başka bir şekilde bir araya gelseydik... arkadaşa benzer bir şey olabilirdik ama yetenekleriniz ne kadar nadide olsa da artık bu artık mümkün değil.
Bajo otras circunstancias estoy seguro de que hubiéramos sido amigos pero eso no es posible ahora a pesar de sus extraños regalos.
Temiz bir başlangıç değil bu.
Esto no es un nuevo comienzo.
- Çoktan bir hata yaptı, değil mı? - Evet.
- Ya lo hizo, ¿ no lo crees?
Değil mı? Teologları ilgilendiren bir soruyu cevaplayacak değilim.
No pretendo responder lo que corresponde al territorio de la teología.
Böyle yaptığında cesedi kimse bulamıyor, değil mı? Kimse koca bir binayı yıkmak istemiyor. Ama bunu artık yapamazsın.
Nadie quiere echar abajo todo un edificio, pero ya no puedes hacerlo ahora que eres casi respetable.
- Mahsur kalmış bir adam. Ufak çaplı bir firmada çok abartılan bir simsar. İyi para kazanıyor ama eskisi kadar iyi değil.
A un hombre que está atascado en una firma pequeña, a un negociante sobrevalorado ganando buenas sumas, pero menos de lo que solía.
Bu konuda ne hissettiğin umurumda değil ama eğitici bir belgeselin konusu olmak istemiyorsan fısıldamaya bile korktuğun, içinde sakladığın şeyleri anlatmaya başlasan iyi olur. Suçun sende olduğunu düşünsen bile.
No me importa qué pienses de esto pero a menos que quieran terminar como el protagonista de un documental será mejor que me digas las cosas que te da miedo decir lo que has callado porque incluso piensas que es tu culpa.
Yalnızlık hissetmekten fazlası bu, değil mı? Söylemediğin bir şey var.
Esto es más que simplemente soledad hay algo más, ¿ no es así?
Ama daha sonra bir iki gün sonra değil, iki yıl sonra. Okul içi beyzbol maçı vardı. Ben vurucuydum ve elebaşları da tutucuydu.
Pero después, dos años después en un torneo de béisbol yo era el bateador, y el líder era el receptor.
Sana bir şey söylemek istiyorum ve amacım seni rencide etmek değil.
Quiero decirte algo. No quiero que te ofendas.
Ona ilgi duymanın bir sebebi de bu değil miydi?
¿ No es eso lo que te atrajo de él?
Ama zaten bunu biliyordun, değil mi bir kaç gündür geç saatlere kadar çalışıyorsun.
Pero supongo que ya lo sabías, ¿ no? , con tanto estudiar hasta tarde dos noches seguidas.
... ve tereyağımız var. ... bu sahte bir şey değil.
Y tenemos mantequilla, y no es de la de mentira.
Bir daha asla normale dönmeyeceğiz, değil mi?
No volveremos a ser normales, ¿ verdad?
Ve sen şimdi onun bir parçasısın değil mi?
Y ahora eres parte de ella, ¿ verdad?
Bu bir çelişki değil mi?
¿ No es una contradicción?
Hayır, bu bir oyun değil.
No, no es un juego.
Bu şok değil, bu bir sürpriz.
No es un susto, es una sorpresa.
Halledemeyeceğimiz bir şey değil.
No es nada que no podamos afrontar.
Bu pes etmek için iyi bir zaman değil, Daley Hanım.
No, no es buen momento para eludir, Sra. Daley.
Ciddi bir şey değil.
No es nada serio.
Aşık olmak. Böyle bir şey değil.
Ya lo he estado y no es esto.
Walker'la konuşmak şu an iyi bir fikir değil.
Hablar con Walker ahora no es buena idea.
Bu gitmemem için bir sebep değil, aksine gitmemi daha önemli yaptı.
Esto lo vuelve más urgente, hay más razones para ir, no menos.
- Bu bir sohbet değil.
- Esta no es una conversación.
Dinlemeyenler bir gün... ayaklar altına alınmalı değil mi?
A los que no escuchan algún día hay que hacerlos obedecer.
Bobby'nin gündüz buluşmak istemesinin kötü bir işaret olduğunu biliyorsun değil mi?
Sabes que el hecho de que Bobby te lleve a una cita de día es mala señal, ¿ verdad?
Uykusunda koşan bir köpek kadar değil ama idare ederim.
No tan mono como un perro corriendo dormido, pero estoy bien.
Max sırt üstü yatmış ve bir erkeğin altında da değil.
Max está de espaldas y no está debajo de un chico tortuga.
Biliyorsun, seni çok önemseyen bir anneye sahip olmak kötü bir şey değil.
¿ Sabes? No es malo tener una mamá que se preocupe por ti.
Eğer sevseydim, sanırım bu senin bir sorununun olduğu anlamına geliyor, benim değil.
Y si soy capaz de amar, eso quiere decir que hay algo mal contigo, no conmigo.
Bu senin gibi bir psikopat için zor değil de.
No es tan difícil con un psicópata como tú.
Bak dostum. Ortak bir düşmanımız var değil mi? Onlar, kemirgenler.
Mira, amigo, tenemos un enemigo mutuo aquí, ¿ de acuerdo?
Bir şey değil.
De nada.
Sana bir nükleer bomba getireceğime söz verdiğimi biliyorum ve sözümde duracağım ama bu iş o kadar basit değil.
Sé que prometí que le conseguiríamos una ojiva y... lo cumpliré, pero... no es exactamente que vamos a la tienda de la esquina por una hogaza de pan.
Aldığım bu beden anlık bir gereklilikti sadece, seçim değil.
Este recipiente lo tomé en un momento de necesidad, no por elección.
Sana başka bir iş verdim, değil mi?
Te di otro trabajo, ¿ no?
Puştluk yaptığını biliyorum ama bu gerçek bir sahne olsaydı içerik, detay, karakterler olurdu, değil mi? Soylu kız?
Sé que solo te portabas como una imbécil, pero si fuera una escena real, habría contexto, habría circunstancias, habría personajes, ¿ verdad, Legado?
Bu uzun bir gezinti değil, yürüyüş.
Ya no sería pasear, sería correr.
Başka bir şey lazım değil usta.
Estoy bien, Slick.
Bir bardak değil.
Ni una copa.
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56