Bir ne traducir español
132,629 traducción paralela
Bunun sizin için ne kadar travmatik... bir deneyim olduğunu ve şimdi de... aileniz ve dostlarına dönmeye çalıştığınızı biliyoruz.
Sabemos que ha sido una experiencia traumática para usted y sabemos que está ansioso de volver con su familia y amigos.
Bir an önce o diskte ne olduğunu öğrenmem gerek.
Tengo que saber qué hay en ese disco, lo antes posible.
Bir annenin kızını bulmasından daha önemli ne olabilir?
¿ Qué es más importante que una madre encontrando a su hija?
Evet, atlamadan önce biz burada tam anlamıyla ne yaptığınızı daha iyi bir fikir edinmek istedik.
Sí, solo queremos, tener una mejor idea de qué hace aquí antes de saltar dentro.
Alex'e ne olduğunu anlat ve arkamdan bir ekip geldiğinden emin ol.
Dile a Alex lo que pasó y asegúrate de que un equipo de asalto me siga.
Tanıdığım bir muhabir arkadaşım var ve annen onu sana ne olduğunu bulması için ikna etti. Ve bana söyledi, bu yüzden buradayım.
Mi amiga es reportera y tu madre la convenció para que averiguara lo que había pasado contigo.
Bir dakika, ne?
Espera, ¿ qué?
Parçalardan birinin yerini ne kadar çabuk bulursak o kadar çabuk bir tuzak kurup onu kurtarabiliriz.
Cuanto antes podamos localizar otro fragmento de la Lanza, antes podremos tender una trampa y rescatarle.
- Fareler kırıntıyı takip eder. Sende ne zaman bir şey yesen kırıntı bırakıyorsun.
Porque las ratas siguen las migas, migas que tú dejas cada vez que comes algo.
Ne var, suratımda bir şey mi var?
¿ Qué, tengo algo en la cara?
JSA'nın bir üyesinin bu kadar ileri gelecekte ne işi var?
¿ Qué hace un miembro de la SJA en un futuro tan distante?
- Ne yapıyorsun? - Hırsızlar. Belirli bir kokuları vardır.
- Los ladrones... tienen cierto olor.
Aynen, bir daha ne zaman Camelot'ta ziyafet çekebiliriz ki?
¿ Cuándo será la próxima vez que estaremos en un banquete en Camelot?
Asil bir fikirle ilgili. Ne pahasına olursa olsun hepimizin doğru olanı savunabileceği fikri.
Trata de una noble idea... que todos podemos alzarnos en defensa de lo que es justo, pase lo que pase.
Ne kadar fena bir bayan.
Qué mujer más asquerosa.
Yapmak zorunda olduğu ne kadar berbat bir durum.
Es realmente horrible que tenga que hacerlo.
Ama ne zaman önemli bir şey olursa yazarız.
Pero cuando teníamos algo de verdad importante para decir, solíamos anotarlo.
Demek istediğim ne kadar da iyi bir yetenek.
Quiero decir, es como un regalo.
Bizden ne çaldığı konusunda herhangi bir fikir var mı?
¿ Alguna idea de lo que nos robó?
Jeremiah'ın bizden ne çaldığı konusunda herhangi bir fikir var mı?
¿ Alguna idea de lo que nos robó Jeremiah?
Bir avuç uzaylı istilacı, Daxamlı bir muhafızdan ne istesin ki?
¿ Qué querrán unos invasores del espacio de un guardián de Daxam?
Bu randevu boyunca oğlumla aranda her ne bağlantı bulduğunu düşünüyorsan bir yalandı.
Cualquier conexión que creas haber hallado con mi hijo durante este idilio es una mentira.
İşle alakalı ne olursa olsun, içimde arkadaş olacağımıza dair bir his var.
¿ Sabes? Independientemente de lo que suceda con los negocios, tengo el presentimiento de que seremos amigas.
Her gece annenin sana bir pislik olduğunu söylemesinin ne demek olduğu hakkında bir fikrin var mı?
¿ Tienes idea de lo que es que tu madre te diga que eres basura cada noche?
Ne zaman yanlış fikrin olsa vurulan bir kemer?
¿ Un azote con la correa cuando tuviese una opinión equivocada?
Böyle bir değişime ne sebep oluyor ki?
Pero ¿ qué causa un cambio así? Vale.
Yanan her şehirde, çöken her ulusta ne zaman Dünyalı bir çocuk, "Bunlar neden oluyor?" diye ağlasa...
Cada ciudad que arda, cada nación que caiga, por cada niño en la Tierra que grite : "¿ Por qué está pasando esto?".
Bundan sonra ne olursa olsun, bir daha asla kendinden şüphe etmemeni istiyorum.
Sea lo que sea que pase después, quiero que recuerdes que nunca debes dudar de ti misma.
Bu ne biçim bir ailevi durum?
¿ Qué clase de asunto familiar es ese?
Ne tür bir enfeksiyon? Menenjit.
¿ Qué tipo de infección? Meningitis.
Yani ne tür bir yaratık 25 insanı öldürür ve durdurulamazdı?
¿ Y qué clase de criatura era esa que pudo matar a 25 hombres y nadie se lo impidió?
Bir şey yapacak olsan ne yapardın?
Si pudieras hacer todo lo que quisieras, ¿ qué harías?
Elinde ne Axe Capital'a karşı ne de bana karşı bir şey var.
No tienen nada contra Axe Cap, menos aun contra mí.
- Bir fincan kahveye ne dersin?
¿ Dónde podría prepararme un café?
Ama biz Amerikalılar her yıl eğlencesine kendimizi korkutmayı seçiyor olsak da bunun dışında hiç kimse bir Amerikalıya ne zaman tir tir titreyeceğini söyleyemez.
Pero aunque los estadounidenses decidamos asustarnos por diversión una vez al año nadie más le dice a un estadounidense cuándo debe tener miedo.
Ama şimdi ne kadar korkunç bir baskı altında olduğunu anlıyorum, güçler...
Pero ahora entiendo la terrible situación en la que estabas, las fuerzas...
- Ne için bir kelime olmalı, Patrice?
- ¿ Una palabra para qué, Patrice?
Ne yapabileceğime bir bakarım.
- Veré qué puedo hacer.
Ne kadar güzel bir sürpriz.
- Qué agradable sorpresa.
"Gözünün önündeki bir şeyi görememek için ne kadar kör olabilirsin?"
"Qué ciega tienes que estar para no ver lo que tienes delante".
Artık kardeşimiz asil bir hedef bulduğuna göre, sen ne yapacaksın?
Ahora que nuestro hermano ha encontrado su propósito noble, ¿ qué hay sobre ti?
Yani artık Nik'in ruhunu kurtarmak gibi bir yükün olmadığına göre, ölümsüzlüğünle ne yapacaksın?
Así que... ¿ qué vas a hacer con tu inmortalidad ahora que no tienes la carga de salvar el alma de Nik?
Rebekah bana bir şey sordu, eğer Niklaus'un bana ihtiyacı kalmazsa ne olacağıma dair.
Rebekah me ha preguntado algo, quién sería yo si Niklaus ya no me necesitara más.
İzin ver ne yapabildiğime bir bakayım.
Déjame ver lo que puedo hacer.
Bu güç seni ne kadar tutarsa tutsun, senin gücüne kıyasla o bir hiç.
Sea cuál sea la fuerza con que te retiene este poder, no es nada comparado con tu fuerza.
Ormanda eğer Vincent bir boşluk bulmasaydı o çocuklara ne yapardın?
En el bosque, si Vincent no hubiera encontrado esa escapatoria... ¿ Qué les habrías hecho a esos niños?
On dakika, bir dakika, ne kadar çalabilirsem. çatiya çikar, gök yüzüne bakip sadece nefes alirim.
Diez minutos, un minuto, lo que pudiera sacar, subir al techo, mirar hacia arriba al cielo y solo respirar.
Eger kullanamiyorsan bir silahinin olmasinin ne faydasi var?
¿ De qué sirve tener un arma si no vas a usarla?
Bir şeyleri patlatmayı ne kadar sevdiğimi bilirsin.
Sabes cómo me encanta hacer volar las cosas.
Yarım günde şehri silip süpürür ve ne sen ne de başkası bir şey yapabilir.
Acabará con esta ciudad entera en una tarde, y no hay nada que tú o nadie de aquí pueda hacer.
Ne? Bal kabaklarıyla, meyvelerle poz vermiş tombul bebeklerle dolu bir takvimi ne yapacağız?
¿ Para qué queremos un calendario de bebés gordos posando con calabazas y frutas?
bir nedeni yok 30
bir nevi 51
bir nedeni olmalı 22
ne yapıyorsun 7063
ne yapiyorsun 66
nerdesin 184
neden 17190
neyi var 56
neon 28
new york times 63
bir nevi 51
bir nedeni olmalı 22
ne yapıyorsun 7063
ne yapiyorsun 66
nerdesin 184
neden 17190
neyi var 56
neon 28
new york times 63