English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ E ] / Elimi sık

Elimi sık traducir español

326 traducción paralela
Sadece elimi sıkıca tut.
" Sólo sujétate fuerte a mi mano.
- Acıyınca elimi sıkıca tutun.
- Apriete mi mano, si no le importa.
Elimi sıkıyor.
Me está apretando la mano.
Elimi sık.
Toma mi mano.
- Sol elimi sıkın, kalbe daha yakın.
Deme la izquierda, es la más cercana al corazón. Un placer.
Baba, elimi sık
Papá, dame la mano
Sevgili Tanrım, önünde diz çöküyorum Elimi sıkıca tut Bana yol göster, sevgili kurtarıcım
Te suplico, Señor... que tomes mi mano en Tu mano... y me guíes siempre, oh Padre, a tu Reino de alegría... donde ya no hay sufrimientos... y reina la esperanza.
Eğer duyuyorsan, elimi sık.
Si me oyes, apriétame la mano.
Neden elimi sıkıp hoşça kal dedi?
¿ Por qué me da la mano y me dice adiós?
Eğer duyuyorsan, elimi sık.
Si puedes oírme, aprieta mi mano.
# İleri doğru yürü Elimi sık #
Ven aquí Dame la mano
# Beni kutlayın, ileri doğru yürü # # Elimi sıkın #
Felicítame, ven aquí Dame la mano
# Elimi sıkın # Özür dilerim. Şerif'in ofisine nasıl gidebilirim?
Disculpe. ¿ Dónde es la oficina del Alguacil?
Endişeli endişeli bakma artık. Elimi sık.
Quiero que dejes de mirarme cuando me vaya y me aprietes la mano, ¿ sí?
Elimi sık.
Apriétame la mano.
Ormandaki son günümüzde bu ikisi ortaya çıktılar başardıkları bu güzel işten dolayı elimi sıkıp bana teşekkür ettiler.
Y el último día apareció la pareja, me dieron la mano... y agradecieron el trabajo que habían sido capaces de hacer.
Elimi sık!
¡ Deme la mano!
Şimdi elimi sıkıca tutar mısınız lütfen?
Ahora sostendrías mi mano con fuerza, ¿ por favor?
Dwight bana 600 dolar harçlık verdi ve kuvvetlice elimi sıktı.
Luego, Dwight me dio $ 600 para gastos... - Gracias. - y me dio un fuerte apretón de manos.
Buradayım. Elimi sık.
Aquí estoy.
Elimi sıkın.
Apriete mi mano.
Vickie, elimi sık.
Vickie, apriéteme la mano.
Elimi sıkın.
Bien, apríeteme la mano.
Elimi sık. Daha sert.
- Aprieta mi mano.
Beni duyabiliyorsanız elimi sıkın.
Si me escucha, apriete mi mano.
Beni duyabiliyorsanız elimi sıkın.
Si me oye, apriéteme la mano.
Zamanla sağ elimi daha sık kullandım.
Pero desde niña casi todo lo hago con la mano derecha.
Elimi cebime atıp karşılıksız, güzel olduğun ve üstün yanları olan bir çocuk olduğun için karşılık beklemeksizin, sırf vermek istediğim için sana bir yakut, milyon dolarlık bir yakut versem hani fena mı olurdu?
Un rubí de un millón de dólares. Porque eres preciosa. Una niña ingenua.
Elimi kapıya sıkıştırdım.
Me he hecho daño con una puerta.
Öyle dengesiz biriydim ki, solo çalma fikri aklımdan çıksın diye elimi pencereye sıkıştırmıştım.
Era tan caprichoso que atravesé una ventana con la mano... para dejar de soñar con ser un solista.
Dolap kapısını kırdım ve sanırım elimi de kırdım. Bunu imzalarsanız- -
Rompí la puerta del armario y creo que la mano también pero si firmaran...
Gölgede yürürken elimi tutuyorsun ve ışık huzmeleri gözlerinden geliyor.
El sol me llega desde tus ojos.
Bir dolarlık banknot için insanların ceplerine elimi sokmaktan bıktım,... bundan sıkıldım, Bud.
Estoy harto de meter las manos en los bolsillos de la gente... por un billete de un dólar o... Estoy harto de eso, Bud.
Benim de ayağıma saçmalar saplandı ve bir tür sıyrık, sıyrıklar elimi kesti.
y yo tenía fragmentos en mi pierna y en mi mano que de alguna manera despellejaron mi piel.
Şimdi, ne zaman kontrolünü kaybettiğini hissedersen sadece elimi tut ve biraz sık.
Cuando pienses que vas a perder el control, coge mi mano y dame un pequeño apretón.
Sık elimi!
- Dame la mano, chico.
El sıkışalım, baba. Sana elimi vermem.
- ¿ Me das la mano, papá?
Elimi sıkıyorsun.
No tan fuerte. ¿ Qué pasa?
Daima elimi sürmemeye çalışacağım. Ama alışık olduğum şeyi yapmayacağım.
Intentaré que no me falle el pulso, pero ya no soy el que era.
Elimi çok sıkıyorsun.
No aprietes tanto mi mano.
Bu ay elimi çok sıkı tutmam lazım.
Tengo que economizar y salvar este mes.
Asıl ben çığlık atacaktım, elimi öyle bir sıktın ki!
¡ Por poco grito yo de Io fuerte que me agarrabas la mano!
- Sık elimi, dostum.
- Chócala, tío.
Babam çok sıkıştırdı, o kadar sıkı ki... elimi ayağımı oynatamıyorum.
¿ Puedes aflojar mi frazada? Papá me la ajustó mucho... y me está cortando la circulación de los brazos y las piernas.
Elimi nasıl sıkıca tuttuğunu asla unutmayacağım.
Y yo nunca voy a olvidar lo fuerte que me apretaba la mano.
Elimi tutun, sertçe sıkın. Tamam, tamam, işte oldu.
Tome mi mano, aprete, aprete todo lo que quiera Bien, bien.
Sonra efendim, elimi tutup sıktı ve "Tatlı yaratık!" diye bağırıp öptü beni sımsıkı yapıştı dudaklarıma sonra da bacağını üstüme attı iç çekti, öptü ve şöyle bağırdı :
Luego con fuerza me apretó la mano y me besaba con tal ardor cual si arrancar quisiera por la raíz los besos de mis labios. Me cruzó con la pierna el muslo y suspiró, me besó y gritó luego :
Bu sıcaklığın çok faydası olmayacaktır bu sıcaklıklar beni arkadaşım James ile derede yüzmeye yöneltiyor o üstündeki her şeyini çıkarır, benim külotum da dahil ki zaten görebilirsiniz ve pembe, yumuşak dilimi ağzına sokar ve elimi bacaklarının arasından kaydırırım ta ki çok şehvetli olana dek üstümde dalgalanır ve ben "James" diye çığlık atarım.
No será de mucha ayuda con este calor, el tipo de calor... que hace que quiera ir hacia la piscina con mi amigo James... desnudarme toda, incluyendo mis pantaletas... aunque se puede ver todo a través de ellas... y meter mi suave y rosada lengua en su boca... y deslizar mi mano bien arriba entre sus piernas... hasta que esté tan caliente que ruede encima de mí... y yo esté gritando, "James," su nombre.
- Elimi sık.
- Apriétame la mano.
- Elimi tut elimi sıkı sıkı tut tatlım.
- Agarrate fuerte de mi mano mi vida. Agarra mi mano.
Sık şu elimi.
Choca esa mano.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]