English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ S ] / Sıkıntı yok

Sıkıntı yok traducir español

1,512 traducción paralela
Cüzdanımı unutmuşum. Sıkıntı yok.
Olvidé mi billetera.
Sıkıntı yok. Teşekkürler.
No te preocupes por ello.
Temelde fermuarın kapalı olup, bir de haç takmazsan sıkıntı yok demektir.
Básicamente, mientras te corten el prepucio y no uses una cruz, estás bien.
Suçlayacak başkası olduğu sürece sıkıntı yok, yapalım hadi.
Bueno, mientras tengas a alguien más que culpar, vamos a hacer esto.
Temelde fermuarın kapalı olup, bir de haç takmazsan sıkıntı yok demektir.
Básicamente, mientras que estés circuncidado y no lleves una cruz, eres bueno.
Sıkıntı yok.
Sí. No hay problema.
Hope ikimize de sahip olduğu sürece, sıkıntı yok.
Y no pasa nada, mientras Hope nos tenga a los dos.
Sen de bir sıkıntı yok.
Parece que tú estás bien.
Sıkıntı yok.
No hay problema.
Sıkıntı yok Lee.
No creo que importe, Lee.
- Bu başıma çok geliyor, sıkıntı yok.
Esto me sucede mucho, está bien.
Sıkıntı yok. İniş yapmanıza gerek yok.
No hallamos peligro, no es necesario desembarcar.
- Yok, bence de sıkıntı yok hacı.
Sí. Creo que está todo bien, amigo.
Bu şerefsizi senin için yakalayacağız Clifford. Sıkıntı yok.
Vamos a clavar a ese bastardo baboso para usted, Clifford, no hay peligro.
Sıkıntı yok, Paul.
No hay problema, Paul, ¿ Sabes?
- Sıkıntı yok.
- Está bien. Sí. Aquí estaremos...
Sıkıntı yok
Eso Io acepto.
Sıkıntı yok.
Está bien.
Sıkıntı yok.
Yo te cubro.
Sıkıntı yok. Son düzlüğe girdik.
Estará bien.
- Sıkıntı yok.
- Estaremos bien.
Başka bir sıkıntı yok ama değil mi?
¿ Lo demás bien?
- Bir kadınla birlikteysen sıkıntı yok.
A menos que estés con una mujer en el momento.
Beyler, hiç sıkıntı yok.
"Señores, no pasa nada". Uf...
Bununla ilgili sıkıntı yok, iç tarafta da yok zaten.
No hay nada malo en él, no en el interior de cualquier modo.
Tamam, sıkıntı yok.
Está bien, está bien.
Konumuz futbol olduğu sürece sıkıntı yok.
Mientras hablemos de fútbol, está todo bien.
Sıkıntı yok.
Estoy bien.
Sıkıntı yok.
No, está bien.
- Evet, sıkıntı yok.
- Sí, está bien.
Sıkıntı yok evlat.
Está bien, muchacho.
Sıkıntı yok.
No hay problema...
Sıkıntı yok.
Sin problema. Sin problema.
Sıkıntı yok.
Estamos bien.
- Bir sıkıntı yok.
- Estoy bien.
Sıkıntı yok.
Está yendo bien.
Şu anda personel sıkıntımız yok,... ama her zaman görüşmeler yaparız,... bu nedenle özgeçmişinizi dosyamızda bulunduracağız.
Bueno, por el momento no necesitamos personal, pero siempre estamos viendo así que mantendremos tu currículo en los archivos.
Zaman konusunda sıkıntın yok.
Tómate tu tiempo.
Bir dakika, Şunumu demek istiyorsun, Senin cenazeni planlıyor ve senin bu konuda bir sıkıntın yok?
Un momento, ¿ me está diciendo que ella planea su funeral y le parece bien?
Bombacılarımın sıkıntısını çektiği benzer kayıplara tahammülüm yok.
No puedo tolerar más pérdidas de las que mis bombarderos han sufrido.
Sıkıntı bir şey yok, değil mi?
Nada mal, que es?
Yani sıkıntısı yok öyle mi?
Entonces, ¿ él va a estar bien?
Şu anda başımızı kaşıyacak vaktimiz yok ama birkaç gün olmaman pek sıkıntı yaratmayacaktır.
Oh, no puedo decir que estoy tirando de pañuelos de mi culo ante la perspectiva pero supongo que algunos dias no nos van a poner muy atras.
Hayır, sıkıntı yok.
Sí.
Sıkıntı yok.
Todo bien.
- Sıkıntı yok.
Olvídalo.
Ve gazeteler finansal sıkıntıya girdiklerinde, ilk yok olacak olanlar, kendileridir. İşte bu yüzden WikiLeaks gibi birinci kalite kaynak sağlayacıları bu kadar önemli.
Y cuando los periódicos hacen recortes, son los primeros en irse y por eso los proveedores de material de primera clase...
Sıkıntı yok, sıkıntı yok.
Está bien.
Sorun yok. Sıkıntı yapmazlar.
Están bien, tranquilo.
Yok be, sadece can sıkıntısı.
No, solo tienes depresión.
Etraflarında onlara sıkıntı verecek kimse yok.
Siempre estaban solos. Nadie entorpecía sus vidas.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]