Fakat o traducir español
6,326 traducción paralela
Fakat o dönen gazın içinde seyahat ediyor olsaydınız... - ki bunu kimseye tavsiye etmem -... olay ufkunu saniyeler içinde geçer ve kendinizi hiçbir yolcunun geri dönmediği, keşfedilmemiş topraklarda bulurdunuz.
Pero si montaran esa espiral de gas, y no lo recomiendo cruzarían el horizonte de eventos en cuestión de segundos hacia un terreno desconocido del cual ningún viajero regresa.
Fakat o tedaviler Çin'de yok.
Pero no existen en China.
Hayır. Fakat o bunu yapacak.
No. pero esto lo hara.
İnternet'te tanık olduğu fantezileri ondan isteyemezdi, fakat o fantezilere fazla alışmıştı.
No se imaginaba sugiriéndole las fantasías explícitas que había visto en línea y temía haberse vuelto dependiente de ellas.
Kullanılabilir bir kanıt bırakmayacağım fakat o bir şeyler buldu.
No dejaré ninguna prueba útil... Pero ella encontró algo...
Will'in en iyi tarafını görüyorum. Fakat o yalan söylüyor.
Veo lo mejor que hay en Will.
Hayır, farklı bir yol izlediğim için gazeteciler arasında dışlanmış durumdayım fakat o yol senden geçiyor.
No, soy un paria entre los periodistas porque tomé una fe diferente, pero estoy poniendo esa fe en ti.
Fakat o zaman, Tanrı ne kadar fedakârlık etti?
Pero, cuánto ha sacrificado Dios?
Fakat o noktadan sonra cinayetti.
Pero más allá de ese punto, fue un asesinato.
Fakat o ahlaksızlıkla yoğrulmuş puslu havanın içinde bir yerde ışığı gördüm.
Pero en medio de la niebla de la depravación, vi la luz.
Fakat o değil.
No él.
Sanki Aaron her kibrit çaktığında birisi söndürüyordu. Fakat o çaktıkça çıkan kıvılcımlar alev aldı ve koca bir ateş topuna dönüştü.
Parecía que Aaron hubiera estado encendiendo un fósforo, y que este se apagara luego encendiera otro, y se apagara también hasta que finalmente se las arregló para encender una llama que comenzó a propagarse y se volvió una llamarada rugiente.
Dışarıdan öyle görünmediğini biliyorum fakat o harika bir adamdır.
Sé que tal vez no lo parezca por fuera pero, es un gran hombre.
Burada bir sürü şirin kız olduğunu düşündüğünü biliyorum. Fakat o sürtüklerin bazıları canavar.
Sé que crees que solo hay niñitas aquí dentro, pero algunas de estas perras son monstruos.
Robert durdurmak için denemeye geldiğimizde, fakat o çoktan gitmişti... ve oda arkadaşını zehirlenmiş bulduk.
Bueno, así que intentamos venir y parar a Robert, pero ya se había ido... y encontramos a su compañero de piso envenenado.
Fakat o ürkünç küçük velet dağdan inmeden önce bir hafta cesedin yanında kalmış.
Pero... esa espantosa niñita permaneció junto al cadáver durante una semana... antes de bajar de las montañas.
Tanrı beni durdurması için bir Tanık gönderdi fakat o yeterince güçlü değildi.
Dios envía un testigo para intentar detenerme, pero ella aún no es lo bastante fuerte.
Oğlun konuşmadı, fakat o aldatılmış.
Tú hijo fue tonto, pero él es una victima.
Fakat o çok hayal kırıklığına uğradı.
Pero él estaba... terriblemente decepcionado.
Fakat Taliban tarafından bir medresede eğitim görmemişse bunu atlayabiliriz o zaman. Hmm?
Pero podemos pasar de eso, a menos que el perro haya sido entrenado por los talibanes en la Madrasa de los perritos.
Niyetim böbürlenmek falan değil fakat virüsten sonra liderlik koltuğunda büyük bir boşluk oldu. Ben o boşluğu doldurdum. - Bu işlerin nasıl olduğunu bilirsin.
Bueno, no quiero presumir de nada pero después del virus se produjo un cambio de liderazgo.
O belki sizin dünyanızı kurtarmış olabilir fakat ya buna ne olacak?
Él pudo haber salvado su mundo, pero ¿ qué pasa con este?
O zamandan beri, iyiliksever birisi olduğum için yeni bir sayfa açtım fakat görünen o ki, sizin saygınızı ve bağlılığınızı kazanması gereken kişinin ben olduğumu düşünüyorsunuz.
Desde entonces, en mi benevolencia, he hecho borrón y cuenta nueva, y aun así parece claro que piensan que soy yo quien necesita ganarse su respeto, su lealtad.
Fakat Meryem, ya seçilmiş kişi o değilse?
Pero.. Maria ¿ Qué sucede si Él no es el Elegido?
Fakat... O bunu aşmamı söyledi.
Pero... él me ayudó a superarlo.
Sevilen bir rahibe olarak görüldüğünün farkındayım fakat aynı zamanda iki bira patlatınca eğlenilecek kız da olmuyor muydu?
Se que se le veía como una especie de hermana querida, ¿ pero no parecía también una chica de compañía con una o dos cervezas dentro?
Fakat ancak o zaman o kadar çok öğrenerek yaşayabilirsin.
Pero sólo se puede aprender mucho y vivir.
Yazdığı katilin ikinizden biri olmadığını fakat birlikteyken o kişi olabileceğinizi.
Que ninguno de ustedes es el asesino sobre el que está escribiendo, pero que juntos, podrían serlo.
O benim çocuğum değildi ; fakat benim sorumluluğumdaydı.
No era mi hija, pero fue mi carga.
Hala anlamadım, fakat, o değil de,
Sigo sin entenderlo, pero, honestamente, pongámonos serios un momento.
O garip fakat kötü biri değildir.
Es extraño, pero es malo.
Şıpsevdidir. Ama o seni seviyor. Fakat senin kinci davranışların onun kalbini kırdı.
Se enamora rápidamente, pero te quiere, pero tu trato mezquino le ha roto el corazón.
O da bir doktor olmak istiyordu. Fakat kan görmeye dayanamıyordu.
Él... quería ser doctor y no toleraba ver la sangre.
- O da ne? - Beynin viral enfeksiyonudur ve ense sertliği de sık görülen bir bulgudur. Fakat emin olamıyorum.
Una infección viral del cerebro y el cuello rígido es un síntoma pero no estoy seguro.
Fakat eğer Tanrı varsa asıl kefaret ödemesi gereken o. Sen değil.
Pero si él existe, es quien debiera estar haciendo de chivo expiatorio, no tú.
Bu akademik yayınlar ve makaleler, insanlığın tüm bilgi birikiminin depolandığı online bir kütüphane. Ve çoğu, vatandaşların vergisiyle ya da devletin ayırdığı bütçeyle ortaya çıkan şeyler. Fakat bunları okuyabilmek için Elsevier gibi yaımcılara çoğu zaman tekrardan ödeme yapmanız gerekir.
Estos documentos y artículos son esencialmente la riqueza del conocimiento humano en línea y muchos ya han sido pagados con el dinero de contribuyentes o subvenciones del gobierno pero para leerlos, generalmente debes pagar de nuevo un alto precio a editoriales como Reed-Elsevier.
Aaron kazandı mı, kaybetti mi bilemiyorum. Fakat şu açıktır ki, O'nun mücadelesinde kullandığı ellerle şekillenenleriz biz.
No sé si Aaron fue derrotado o salió victorioso pero ciertamente estamos moldeados por la mano de las cosas contra las que él luchó.
Fakat İbn-i Heysem göz açıp kapayıncaya kadar bir şeyin o kadar yolu gidip dönmesi için yıldızların çok uzak olduğunu çıkarsadı.
Pero al-Hazen razonó que las estrellas estaban demasiado lejos para que algo que sale de nuestros ojos recorriera todo el camino hasta ellas y volviera en un pestañeo.
Fitz, o iyi bir adam, fakat nasıl hizmet ettiğini bilmesemde...
Fitz, es un buen hombre, pero simplemente no veo como sirve...
Kurbanın adı James Novak, Beyaz Saray basın sekreteri, fakat zaten bunu bildiğinize eminim, yoksa dosyayı devralmak için burada olmazdınız.
El nombre de Vic es James Novak, la Casa Blanca, pero supongo que ya lo sabes, o la justicia no sería aquí abajo hacerse cargo de mi caso.
Evet O şehire geldiğinde ilk beni buldu, fakat ben...
Y, sí, ella se fue de la ciudad por mí, pero yo...
- O'nun baban olduğunu sanıyorsun fakat bu rolünün sadece bir kısmı... Bir kostüm ve üzerinde bir maske...
- Crees que es tu padre, pero es solo un papel que está interpretando, un disfraz que se pone, una máscara.
Fakat beni sırtımdan vuran kardeşimden ve önceden karım dediğim o antipatik amcıktan intikam almama yardım edersen.
Pero solo si tú me ayudas a vengarme de mi hermano traidor y esa zorra repulsiva a la que llamaba mi esposa.
Fakat kadınlara o şekilde davranacak bir erkek kesinlikle değilim. İnan bana.
Pero no soy del tipo que trataría así a una dama.
Bak, Tavşan, seni bir şey yapman için zorlamayacağım, fakat eğer Harikalar Diyarı'nı umursuyorsan, önceden nasıl olduğunu ve yeniden nasıl olabileceğini umursuyorsan, o zaman sana, yardım etmen için ihtiyacım var.
Pero, Conejo, no voy a forzarte a hacer nada, pero si te preocupas por el País de las Maravillas, por lo que fue una vez, y por lo que puede volver a ser, entonces voy a necesitar que me ayudes.
Fakat yardım teklifini kabul edemememin o kadar çok sebebi var ki.
PERO HAY MUCHAS RAZONES POR LAS QUE NO PUEDO ACEPTAR TU AMABLE PROPUESTA DE
Fakat henüz o güce sahip değilsin.
Pero tú no tienes ese poder aún.
Fakat kayıp ne kadar fazlaysa yara ne kadar derindeyse tekrar bir bütün olmak o kadar zorlaşır.
Y más difícil es el proceso de rearmarse de nuevo.
Bir sürü çıt kırıldım polis gördüm. Avanak gibi dolaşan sonra bir daha kırılan. Fakat asla o öyle olmadı.
He visto un montón de policías novatos entrar... andar como sonámbulos, y luego salir, pero nunca él.
Tüm yıllar boyunca bir yada iki ipucunun peşinden gittik fakat hiçbir şey çıkmadı.
Durante años, continuamos siguiendo una pista o dos, pero no salió nada de ellas.
Fakat öncesinde o, parayla Gabriel'e dönemeden polis tarafından karşılanmıştı.
Pero antes de que pudiera devolvérselo a Gabriel, él se encontró con la policía.