Her şeyi değil traducir español
1,905 traducción paralela
Ne yapabileceğimizi öğrendik fakat ihtiyacımız olan her şeyi değil.
Aprendimos lo que pudimos pero no todo lo que necesitabamos
Bak, bunu asla anlayamayabilirsin. Çünkü gerçekten senin hiç seçeneğin yoktu. Ama her şeyi boş vermek istediğinde, hep inandıkların da dâhil, bu kolay değil.
Mira, puede que nunca este preparado para entender esto porque nunca has podido elegir realmente pero cuando le dejaste alejarse de todo no lo creíste, eso no es fácil y tu le dices a el que se aleje de si mismo,
Her şeyi geride bırakmak için iyi bir yöntem, değil mi?
La última manera de dejar todo atrás, ¿ no?
Sanırım her şeyi görebiliyorsun, değil mi Petar?
Supongo que puedes ver todo, ¿ Petar?
Ve onun getirdiği her şeyi de. Jimmy Choos'umu değil.
-... y todo lo que viene con él.
Her şeyi detaylarıyla bilmiyorum ve şu anda önemli de değil zaten.
Ahora no tengo todos los detalles y a esta altura ya no son importantes.
Bir de köydekine değil, Market Dorning'deki müdürlüğe çağırıyorlar. Onlara her şeyi söylemiştin, değil mi?
Entonces, esta carta ha salido de la nada, y no es ni siquiera en el pueblo, pero en "Market Doring", pero, ya ves.
Her şeyi aydınlatıyorlar, değil mi?
Alegran el lugar, ¿ no lo crees?
Babasının küçük prensesi her şeyi bilir, değil mi?
O sea, la princesita de papi lo sabe todo, ¿ cierto?
Sanırım her şeyi duydun değil mi?
Supongo que oiste todo eso
Annen sana her şeyi açıkladı, değil mi?
Tu mamá te explicó todo esto, ¿ no?
İstediğin her şeyi veriyoruz değil mi?
Te damos todo lo que quieres.
Demek istediğim sadece buna değil, her şeyi kastediyorum :
No solamente de esto.
Her şeyi güç gibi bir şeye falan bağlıyorsunuz, değil mi?
Sé que ustedes hacen voto de pobreza o algo así.
Hala aç değil misin yoksa aslında her şeyi..
Así que ¿ No tienes hambre o básicamente solo estás nervioso?
Ama hayır, her şeyi biliyordun değil mi?
Pero no, tú lo sabes todo, ¿ no es así?
Bu şey, her şeyi yok öldürür, değil mi?
- Esto mata todo.
Evet, veriyorum ama ne var biliyor musun? Gençken, hayatınının ne kadar harika olacağını sanarken, Rimkus adında birinin hayatına gireceğini hazırlamış olduğu özür metniyle, aptalca kurallarıyla her şeyi mahvedeceği aklına bile gelmez, bir şey için özür dilemek hiç de adil değil, hatalı olduğumu düşünmüyorum bile çünkü değilim.
Sí, me importan, pero cuando eres joven y piensas en lo grandiosa que será tu vida no crees que habrá una Rimkus para arruinarlo todo con sus disculpas por escrito y sus políticas estúpidas.
Her şeyi ayarladım derken bundan bahsediyordun, değil mi?
Ya veo, has pensado en todo ¿ no?
Her şeyi anlatabileceğin bir adam değil o.
No es un tipo al que se le pueda decir todo.
Her şeyi bok ettim, değil mi?
Lo he estropeado todo, no?
Diğer her şeyi unut, çünkü bunun hakkında değil, diğer her şey hakkında.
Olvidar toda la otra mierda, Porque no es sobre eso, Es sobre todo lo demas.
Sör Francis Drake, Samuel Coleridge, Agatha Christie. - Her şeyi bozarsın, değil mi?
- Siempre estropeas todo, de verdad.
Herkesi ve her şeyi kategorize etmemek elinde değil.
Vives sin separar las cosas en categorías
Aç bir ayı, pençesinin ulaştığı her şeyi yiyebilir, ancak etçil bir hayvan için birkaç yosun artığı yeterli değil.
Un oso hambriento es capaz de comer cualquier cosa, pero para un carnívoro, unos pocos manojos de liquen seco no lo irán hacer ir muy lejos.
Evet. Cesur bir adamdı. Tabii ki her şeyi kâr için değil Felicia için yapıyordu.
Síp, era un hombre valiente haciéndolo todo por Felicia, claro, no sólo las ganancias potenciales.
Her şeyi değil.
Todo no.
Sana yalan söyledim, çünkü o zaman babamı bulmak için her şeyi yapmaya razıydım. Ama artık değil.
Te mentí porque, en ese momento, estaba dispuesto a hacer lo que sea para encontrar a mi padre, pero ya no.
Belki de olan biten her şeyi unutmuştur değil mi?
Probablemente se ha olvidado de todo, verdad?
Her şeyi biliyorsunuz, değil mi?
Tú lo sabes todo, ¿ no es así?
Ekonomi doğaüstü, her şeyi bilen bir yaratık değil.
La economía no es un ente sobrenatural que lo sabe todo.
O bir canavar değil. Her şeyi acımasızca öldüren bir robot.
No es un monstruo, es un ciborg que puede matar sin remordimientos.
Sen de biliyorsun ki ben pek küçük konuşkan bir çocuk değilim, değil mi? Ama sana söylemek istediğim her şeyi bir araya getirebilseydim, ve bunları sana bir seferde anlatabilseydim, bu 100 yılımızı alırdı.
Tú sabes que difícilmente me enfado con quien se puede hablar fácilmente... pero entonces recordaba todas las cosas que querría decirte... decirte una tras otra, necesitaría 100 años.
Teyzenle eniştenin gelmesi her şeyi unutmak için harika bir zaman olmaz mı? Öyle değil mi?
Pensé que con la llegada de los tíos sería un momento maravilloso... para dejar todo atrás. ¿ No?
Her şeyi geri, yerli yerine takacaksın, değil mi?
Vas a armar todo eso de nuevo, ¿ cierto?
İstediğin her şeyi elde ettin, değil mi?
Siempre tuviste todo lo que quisiste ¿ eh?
- Bu her şeyi değiştirdi, değil mi?
Y eso afecta toda la situación ¿ verdad?
- Onunla... - Lundy'nin adını gazeteye basıp da her şeyi mahvettikten sonra ama değil mi?
- No estoy- - - ¿ Después de que puso el nombre de Lundy en el periódico y arruinó todo?
Her zaman en iyi 2. şeyi istiyorsunuz değil mi Komiserim?
Siempre buscando el mejor próximo paso, ¿ no, teniente?
Her şeyi paylaşırız... Eşcinsel bir biçimde değil tabii.
Compartimos todo no en un sentido homosexual.
Sorun değil. Müfettişe her şeyi anlattım.
Le conté todo al inspector.
Her şeyi eski haline getirmek için çok geç değil.
Nos es demasiado tarde para darle a rebobinar.
Dedi ki "Aşkım senin için her şeyi yaparım biliyorsun değil mi?"
Y dijo, "Mi amor ¿ sabes que haría cualquier cosa por ti?"
Hayır, sadece adımı değil. Her şeyi.
- No sólo mi nombre, todo.
Her şeyi ulusal değil, küresel seviyede göreceğimiz bir dünyada yaşayacağız.
Vamos a vivir en un planeta donde no veremos temas a nivel nacional sino más bien a nivel global...
Her şeyi berbat etsen bile, kendini sevmelisin. Değil mi?
Tienes que quererte a ti mismo incluso si eres una nulidad total, ¿ cierto?
Evet, kızgındım ama, yaptığın yanlış bir şey yüzünden değil. Her şeyi doğru yaptığından.
Sí, lo estaba, pero no porque hicieras algo mal, sino porque lo hiciste todo bien.
Sorun değil. Klinik için her şeyi yaparım.
De nada, todo sea por la clínica.
Dinah depodaki camı kıran kişiydi. Bart beni arabadan kurtardı, Victor bilgisayara girdi ve Watchtower her şeyi izliyordu değil mi?
Dinah destrozó el vidrio en el almacén Bart me rescató del coche, Víctor falsificó las computadoras y la torre vigía vigilaba todo, ¿ verdad?
Ama her şeyi anlatmış değilsin, değil mi?
Es toda la verdad. Y aún así algo incompleta, ¿ no?
Her şeyi çözdüğünü sanıyorsun, değil mi Davey?
¿ Piensas que lo tienes todo planeado, verdad Davey?
her şeyin bir zamanı var 23
her şeyin 49
her şeyim 18
her şeyin bir ilki vardır 44
her şeyi yaparım 77
her şeyi mahvettin 39
her şeyi 506
her şeyi hatırlıyorum 26
her şeyi aldın mı 25
her şeyi biliyorum 83
her şeyin 49
her şeyim 18
her şeyin bir ilki vardır 44
her şeyi yaparım 77
her şeyi mahvettin 39
her şeyi 506
her şeyi hatırlıyorum 26
her şeyi aldın mı 25
her şeyi biliyorum 83