Hiç değilse traducir español
1,884 traducción paralela
Bir günlüğüne gitmesine izin verecek saygıyı göster hiç değilse...
Al menos tengan la decencia de dejarlo ir por un día.
Hiç değilse yaşadığın şehirde çalışacaksın.
No está mal. Al menos estarás en tu casa.
Hiç değilse görebilmiş.
Al menos él la ha visto.
Bu üzücü olaydan, hiç değilse iyi bir sonuç çıkmıştı.
algo bueno surgió de este triste asunto.
Hiç değilse soyadını sürdürecek bir ufaklığın var.
Al menos tendrán un hijo que lleve su nombre.
Hiç değilse kumsaldaki küçük istihkamları kabul etti.
Al menos accedió a poner los fortines en la playa.
Hiç değilse şimdi sadece düşman senden nefret ediyor.
Ahora sólo el enemigo te odia.
Bence Kuantum fiziği, hiç değilse doğru yönde adım attıracaktır.
Y creo que la fisica cuántica, en todo caso... podría ayudarnos a dar un paso adelante en la dirección correcta.
Hiç değilse hamile kalabildim.
Al menos, yo quedé encinta.
Bunun sonunu biliyorum ben. Bu sefer izleyeyim hiç değilse.
¿ Puedo observar esta vez por lo menos?
Hiç değilse denedin.
Lo intentaste.
Hiç değilse bu sefer şiir yazmış.
Bueno, esta vez almenos escribio un poema.
Hiç değilse Drew Tonya'yı korur orada.
Bien, al menos Drew esta alli para proteger a Tonya.
Babam genelde yanıldığını itiraf etmezdi. Hiç değilse çocuklarının önünde.
mi padre nunca admitiría que esta equivocado sobre algo, y más en frente de los niños.
Babam, piyangoyu hiç kazanamadığı halde piyango ona, dünyada hiç değilse bir şeyi kazanma şansı var gibi hissettirirdi.
Aunque mi papá nunca hubiera ganado la lotería, el siempre se sentía como si algún día fuera a ganar.
Hiç değilse tuvaletini evin dışına yaptığını yaz.
Al menos incluye que no hace sus necesidades afuera.
Hiç değilse durumumu bilirim.
Al menos sé dónde estoy.
Hiç değilse seni yenmek için.
Suficiente para vencerte.
Şimdi katlandığın aşağılanmayı yaşamazsın hiç değilse.
Sería menos humillante que la vida que llevas ahora.
Hiç değilse mastürbasyon yaparken yakalamadın beni.
Al menos no me pillaste masturbándome.
Bırak seni kovayım, hiç değilse işsizlik parası alırsın.
Déjame despedirte para que puedas cobrar por desempleo.
Hiç değilse emekli maaşı alıyor olacaksın.
Al menos tendrás parte de tu jubilación.
Hiç değilse onunla konuşur musun?
- Denme un cuarto.
Hiç değilse Sampson çıkmamış.
Al menos no les toc � Sampson.
Onlar hiç değilse bir ilişkiye başlama cüretini göstermezler.
Al menos ellos no se supone que quieran una relación.
Hiç değilse benimle bir fincan kahve içebilirsin.
Al menos ven a tomar un café conmigo.
Hiç değilse en azından bir-iki milyon dolar için.
¡ Espero que al menor sea por un par de millones de dólares!
Boş ver. Hiç değilse mazeretin var.
No se preocupe, al menos tiene una excusa.
- Bir çoğumuz hiç değilse.
La mayoría de nosotros, en todo caso.
Ama kabul et. Hiç değilse ben bir şey yapmaya çalışıyordum.
Tienes que admitir que al menos yo trataba de hacer algo.
Sen hiç değilse bir şey deniyormuşsun.
Al menos intentaste algo.
Hiç değilse bir bebeğimiz var.
Aunque sea ya tenemos un bebé.
- Hiç değilse beraberiz.
- Pues aún nos tenemos uno al otro.
Hiç değilse bu eğlenceliydi.
Bueno, al menos, eso fue entretenido.
Hiç değilse sonu iyi olur.
Diablos. Bueno al menos le va a ir bien.
Hiç değilse çiçek yollamışlar.
Al menos te enviaron flores.
Hiç değilse otopark hakkını onaylayayım.
Al menos déjame validar tu estacionamiento.
Hiç değilse hatamızı hala düzeltebiliriz.
Al menos aún podemos arreglarlo.
Hiç değilse aşağı inerken manzara iyiydi.
Al menos tuvo una linda vista al caer.
Hiç değilse artık Paulson'ın Nash'i nasıl bulduğunu biliyoruz.
Al menos sabemos cómo Paulson encontró a Russell Nash.
Hiç değilse bu dava kapandı.
Bien, al menos este caso está abierto,
Ama hiç değilse o zamanlar, birbirimiz korurduk.
Pero al menos por entonces siempre cuidábamos el uno del otro.
Hiç değilse bu, geçen gün yüzüme kapıyı kapatmandan daha iyi.
Esto es mucho mejor que el otro día, cuando me cerraste la puerta en las narices.
Hiç değilse, beraberce bir gün geçirmiş oluruz.
Por lo menos tuvimos un gran día juntos.
Hiç değilse finallere çıkmayı başardınız.
Al menos llegásteis a las finales.
Eğer ederlerse, bu yaptığımızdan dolayı bizden nefret edecek biri olur hiç değilse.
De ser así, al menos habrá alguien con vida para odiarnos.
Hiç değilse bana bu olay hakkında ne hissettiğini söyle.
Por lo menos dime qué sientes ahora.
Hiç değilse bize somut şeyler öğrettiler.
Aprendimos cosas más tangibles,
Bak, sana baskı altında ezilmeyi hiç öğretmemiştim, özellikle de Lex Luthor'dan değilse.
Mira, nunca te dije que abandonaras bajo presión, especialmente no con Lex Luthor.
Hiç değilse bir planım var.
- Al menos tengo un plan.
- Hiç değilse sağ olduğunu biliyoruz.
Hay algo mas.
değilse 32
hiç de bile 279
hiç de değil 689
hiç de öyle değil 49
hiç denemedim 24
hiç duymadım 220
hiç de 24
hiç dert değil 31
hiç değil 97
hiç düşünmedim 35
hiç de bile 279
hiç de değil 689
hiç de öyle değil 49
hiç denemedim 24
hiç duymadım 220
hiç de 24
hiç dert değil 31
hiç değil 97
hiç düşünmedim 35