Soyguncu traducir español
582 traducción paralela
İhtiyar soyguncu.
Viejo bandolero.
Kringelein, ihtiyar soyguncu. Sizinle oyun oynanmaz.
Kringelein, bandolero, no tiene remedio.
Polis ya da soyguncu, rahip ya da kilise ziyaretcisi, herkes söylüyor :
El policía y el ladrón, el cura y el feligrés, todos dicen :
Seni soyguncu.
Eres un miserable ladrón.
Hayır, ben bir soyguncu değil, sadece bir baş belasıyım.
No, no soy un bandido, soy sólo una molestia.
Elsie Mae Adele Brunch Sousè'nin babası, az önce soyguncu yakaladı.
El padre de Elsie Mae Adele Brunch Sousè cogió un ladrón el sólo.
Tamam soyguncu.
Está bien, saqueador.
HIRSIZ BİLİNİYOR! "KUDUZ KÖPEK" EARLE SOYGUNCU-KATİL
¡ GÁNGSTER IDENTIFICADO! "PERRO RABIOSO" EARLE
Soyguncu olmalı.
Sería un ladrón.
- Önce kasanda ne var, görelim. - Soyguncu!
Veamos primero que hay en tu caja fuerte.
Soyguncu buradaki pencereden içeri girmiş.
El intruso entró por la ventana de allí.
"Kapıdaki bekçi, dört soyguncu... " görünürde işe gider gibi kapıdan geçerken... " hiç şüphe duymadı.
El guarda de la puerta no tenía motivos para sospechar de los 4 ladrones que cruzaron la entrada, y se dirigieron a su trabajo.
soyguncu kadınlar.
- Se ganan la vida asaltando a mujeres.
- Efendimize bir tüy kalem getirin. - Seni soyguncu!
- Lacayo, una pluma para mi señor.
Siz soyguncu musunuz?
¿ Qué son, ladrones?
Orada bolca soyguncu ve hırsız var.
Han robado en varias granjas y mi madre está un poco asustada.
Belli ki, tecrübesiz bir soyguncu ama kurban için işkence.
Es un ladrón común. Pero la pérdida para la víctima es enorme.
Soyguncu mu öldürmüş?
¿ Un ladrón armado?
O aynaya baktığımda, bana arkamdan bakan bir soyguncu görmek istemiyorum.
No quiero mirar ese espejo y ver a un asaltante.
Böyle bir gecede soyguncu olmak...
¡ La vida de los cocheros!
Bugün suç tarihinin en cesur ve dikkatli hazırlanmış planlarından biri yaşandı. Tek başına maskeli bir soyguncu bir çuvala doldurarak yaklaşık 2 milyon doları Landsdowne Hipodromu bürolarından aldı.
En uno de los asalto más avezados y metódicos de la historia criminal, un sólo bandido con máscara de goma se robó $ 2 millones en un bolso grande de las oficinas del Hipódromo de Lansdowne.
Soyguncu ve hırsızsınız aynı onun gibi 50 $ lık çizmeler ve 12 $ lık otel odaları.
Roban y despojan igual que él... con botas de 50 dólares y habitaciones de hotel de 12 dólares.
Soyguncu olduğumu kim söylüyor?
¿ Quién dice que soy un atracador?
Soyguncu da öyle.
El atracador también.
Baron, evinizde bir soyguncu ve katil bulunuyor. Evimde mi?
Señor barón, tiene en casa a un ladrón y un asesino.
Hiçbir soyguncu o odaya giremez.
- ¡ Ningún ladrón podría meterse en su cuarto!
Sen ve telsizle bağlantı kurduğun bu seyyar soyguncu.
Usted y ese bandido mecanizado que contacto por radio.
Aşağılık soyguncu!
¡ Cuando lo coja, lo mato, ladrón!
Soyguncu olduğumuzu zannetti.
Nos tomó por ladrones. ¡ Lo que bebimos!
Soyguncu bir çete olduğunu duymuştum, Mito'dan Tengu ya da öyle bir şeydi, son zamanlarda etrafta dolanıyormuş.
He oído que hay una banda de ladrones, Tengu de Mito... o algo así, rondando por aquí cuando se hace tarde.
Seni rezil soyguncu.
¡ Sinvergüenza! ¡ Ladrón!
Çocuk hastanelerinden tekerlekli sandalye çalan küçük çaplı bir soyguncu olarak bilinirdi.
Era un ladrón conocido por robar sillas de ruedas pequeñas de hospitales pediátricos.
Biz soyguncu değiliz.
No asaltamos trenes.
Bir katil çetesi olan çok tehlikeli bir soyguncu.
Un bandido muy peligroso con una pandilla de asesinos.
Bırak gitsin, Charles. Soyguncu.
Déjalo, sólo quiere robarnos.
En azından soyguncu değildi, buna şükretmeliyiz.
Aún debemos agradecer que no nos haya robado.
Eğer onu burada tutarsak, hiçbir soyguncu buraya yaklaşamaz.
Con él aquí, ningún ladrón se acercaría.
Soyguncu Shagal'ın yemek ve yatağı kaça biliyor musun?
¿ Sabes Io que ese bribón nos cobró por comida y cuartos?
Seni soyguncu.
Está bien, ladrón.
- kont Vateville, - Beş yıl kölelik soyguncu cesaretini kırmış!
Conde Vateville, es triste cómo cinco años de esclavitud lo han despojado de su valor.
- Yoksa onlar soyguncu mu?
- ¿ Y si n son los mismos bandidos?
Soyguncu telaş yapıyor ve... Suçlu psikolojisi / i Başını dik tutamaz hale geliyor
En momentos de gran tensión este extraordinario criminal es incapaz de sostener su cabeza derecha.
Soyguncu şanslı Ned Pepper'ı tanıyor musun?
¿ Conoce a un tal Ned Pepper?
Haze adında bir soyguncu ve şişman atlı bir Meksikalı da onunla berabermiş.
Lo acompañan un ladrón llamado Haze y un mejicano.
İhtiyar soyguncu.
Viejo ladrón.
Soyguncu, başka kim olacak?
- El ladrón, claro.
Onunla aramda kişisel meselem var Ben soyguncu değilim.
Yo no soy un criminal.
Soyguncu değilsen, çık dışarı.
Si no eres un criminal, lárgate.
Burası küçük, soyguncu bir kulüp.
De éste.
Soyguncu.
Ratero.
Soyguncu herif!
¡ Sanguijuela!