Vurulmuş traducir español
3,155 traducción paralela
Şok tabancasıyla başından vurulmuş. Tıpkı Bay Bailey gibi.
Le dieron con una pistola de perno en la frente igual que al Sr. Bailey.
Bu adam üç kez vurulmuş ve bir kez de bıçaklanmış biliyor musun?
Sabes que a este tipo le dispararon tres veces y apuñalaron dos, ¿ cierto?
- Ryan Richards kafasından darbe almış, arkadan vurulmuş ve ateşte yakılmış.
- Ryan Richards fue golpeado en la cabeza, disparado en la espalda y después prendido fuego.
Humvee'si RPG tarafından vurulmuş.
Su Humvee fue golpeado por un proyectil.
Bundan dokuz ay önce vurulmuş.
Le dispararon nueve meses antes.
Bunu bana bir daha soran biri olursa değnekle vurulmuş kafasını yerde bulacak.
La próxima persona que me pregunte eso va a ser golpeado en la cabeza con este bastón.
Pezevengi tarafından vurulmuş.
Le disparó su chulo.
Vurulmuş!
El hombre de descuento!
Üç adam vurulmuş.
Tres hombres descuento.
Nicole Puli yüzünden, gövdesinden ve sırtından 13 kez vurulmuş.
Nicole Puli fue disparada 13 veces en la cara, torso y espalda.
Ama bu şoför araç dışında vurulmuş.
Pero a este conductor le dispararon desde fuera.
Kurban, El Oro Eyalet Ormanı'nda vurulmuş.
Víctima de tiroteo en el bosque estatal de El Oro.
Junior,.380'le vurulmuş.
A Junior le dispararon con una 38mm.
Mesela Bay Sharma vurulmuş yatıyor olabilirdi.
Y el señor Sharma estaría tirado con un disparo.
Enteresan şekilde islenme olmadığına göre bayağı uzaktan vurulmuş.
Es curiosa la falta de salpicaduras, indica un disparo de larga distancia.
Kunar şehri dışında bir konvoy vurulmuş.
Un convoy fue atacado en las afueras de la provincia de Kunar.
İkisi de 38'lik revolver ile vurulmuş ve araba ateşe verilmiş.
Les dispararon con una 38 e incendiaron el auto.
İkisi de başından vurulmuş.
Ambos con disparos en la cabeza.
Önce şoför vurulmuş.
Alcanzaron primero al conductor.
Dört kez vurulmuş.
Le dispararon cuatro veces.
5.7'lik gösteriyor ki tetikçi arkadaşı tarafından vurulmuş.
Los 5.7 sugieren que fue fuego amigo de uno de los de su equipo.
Otopsiye göre, 5.7'lik bir silahla sırtından vurulmuş, değil mi?
La autopsia dijo que él fue alcanzado en la espalda con 5.7, ¿ correcto?
Vurulmuş bir polis mi var?
¿ Hay un agente herido en algún sitio?
Karma'nın Efendisi bir soygunu engellemeye çalışırken vurulmuş.
El Señor del Karma fue disparado intentado evitar un robo.
Doktor. Asılmış mı yoksa vurulmuş mu?
Doctor. ¿ El ahorcamiento o el disparo?
Doktor buradan vurulmuş ve kan kaybı yaşamaya devam etmiş.
Nuestro doctor fue disparado y siguió sangrando.
Julian! Vurulmuş!
Julián, le dispararon.
- Vurulmuş.
- JULIÁN : Es un balazo.
Mike vurulmuş.
Le dispararon a Mike.
İş konusunda vurulmuş olsam bile, hala buraya gelebilecek özgüvenim vardı. ve söyle, "Hey, Mel Burke, bu akşam beraber yemeğe çıkacağız."
Aunque me hayan rechazado para el trabajo, me siento seguro para venir y decir, "Oye, Mel Burke, tú y yo vamos a cenar esta noche".
Şoför başından vurulmuş, arkada da iki boş ceset torbası ve kaçmak için kullandıkları yaşlı tutuklu varmış.
El conductor tenía un disparo, dos bolsas de cadáveres vacías y el muerto que usaron para salir.
Yani arkadan vurulmuş.
Significa que le dispararon por la espalda.
Orada bir adam vurulmuş.
Un hombre fue disparado y asesinado ahí fuera.
Dediklerine göre aniden kar yağmaya başlamış. Gece yarısı 3.30 ile 4 arası. Yani Parkford muhtemelen bundan önce vurulmuş, hava hala açıkken ve dolunay varken.
Dijeron que empezó a nevar inesperadamente ayer sobre las tres y media, cuatro de la mañana, así que probablemente Parkford recibiese el disparo antes de eso, cuando todavía había cielos despejados y luna llena.
Başından bir kere vurulmuş.
Un solo disparo en la cabeza. Hmm.
Justin bu sandalyede otururken arkasından vurulmuş.
Pare que Justin estaba sentado ene esta silla cuando le dispararon por la espalda
Keş vurulmuş.
Le dispararon al adicto.
- Aman Allahım, vurulmuş.
- Le dispararon.
Dr. Crosetti, biraz kör noktamdan vurulmuş gibi hissediyorum.
Dra. Crosetti, me habéis cogido por sorpresa.
Galiba başına sert bir şeyler vurulmuş. Suç aleti ortada yok henüz.
Parece un golpe con objeto contundente en la cabeza... aún no encontramos el arma.
Çünkü işimiz bittiğinde kafandan vurulmuş, sırtından bıçaklanmış ve taşaklarında..
Porque te dispararán, te apuñalarán y bailarán sobre tus testículos.
Başından vurulmuş.
Un disparo en la cabeza.
Daha sonra da, Martyrs sokağını tırmanacak ve eğer şansı varsa Saint Georges sokağını bitirecek. İşkenceyle öldürülen bu kişi, haşlanmış, domates gibi derisi soyulmuş parçalanmadan önce bir tekerleğin altında ezilmiş ve sonra da boynu vurulmuş.
Luego subirá por la calle de los Mártires y desembocará en la calle Saint Georges célebre mártir, quien fue escaldado, pelado como un tomate antes de ser descuartizado, triturado en la rueda y decapitado.
Eve maaşını götürüyorsun. Ama ölü bir adamdan çıkıyor. Tam sizin evin önünde vurulmuş.
Tu paga semanal acaba en las manos de un hombre muerto, a quien resulta que le disparan justo delante de tu casa, solo unos momentos después de que los vecinos oyeran gritos que venían del interior.
Michelle Carlsson gezici yapım ekibi kısmında ölü bulundu. Kafasından vurulmuş.
Michelle Carlsson fue encontrada muerta.
- Düşmeden önce vurulmuş mu?
- ¿ Así que le dispararon antes de caer?
- Hem vurulmuş, hem de bıçaklanmış mı?
¿ Le dispararon y lo apuñalaron?
Kafasının arkasından vurulmuş.
Le dispararon atrás de la cabeza.
Araba yoldan çıkmış, sürücü bilinci kapalı halde, göğsünden bir kurşunla vurulmuş. Şimdiye kadar bildiklerimiz bunlar.
Eso es todo lo que sabemos por ahora.
Fakat zincire vurulmus olan sizlersiniz.
Sin embargo, tú estás en cadenas.
- Oh, biri vurulmuş.
Arrollaron a alguien.