Yemegini traducir español
5,734 traducción paralela
At yumrugunu. Kodes yemegini sever misin?
Dame ese puño. ¿ Te gusta la comida de la cárcel?
Aksam yemegini kaçirdin. Su Ovaltine'i iç.
No has cenado, bebe esto.
Öğle yemeğini ben ısmarlıyorum.
Te invitaré a almorzar.
O kadar geldiğimize göre, yemeğini yiyip git.
Puesto que ya estamos aquí, solo comamos y vayámonos.
Yemeğini ye.
Deberías comer.
- Yemeğini bitir.
- Termina tu cena.
Ben tabağından yemeğini almaya mı çalışıyorum?
¿ Crees que estoy tratando de quitarte la comida?
Yemeğini de yaparım. Yeter ki beni gönderme.
Por favor no quiero irme.
Bugün yemeğini yedi mi?
¿ Ha comido hoy?
Hadi çabuk yemeğini ye.
Rápido, come. Venga...
Umarım yemeğini beğenirsin Harry.
Espero que te guste el almuerzo, Harry.
Uyanığım. Yemeğini getirdim.
Estoy despierto.
Şükran gini yemeğini birlikte yapacağımızı söylemiştin.
Dijiste que íbamos a hacer la cena de Acción de Gracias juntos.
Akşam yemeğini arabada yiyebilir miyiz ki?
¿ Podríamos cenar en el coche?
Şoförün yemeğini ne kadar sürede yemesine bağlı.
Depende de cuánto tiempo el conductor del autobús necesite para comer.
Bir gün kaldığını biliyorum, ama acaba prova yemeğini daha küçük bir salona almamızın bir yolu yok mudur?
Sé que sólo falta un día, pero ¿ hay algún modo de pasar el ensayo de la fiesta a un salón quizá más chico?
Yemeğini ye.
Y come.
Yemeğini uslu bir çocukmuş gibi yiyeceksin ve yaşlı anneni gururlandıracaksın.
Te comerás tu comida como un buen chico, y harás que tu vieja mamá esté orgullosa.
Uslu bir çocuk gibi yemeğini yiyeceksin...
You'll eat your meal like a good boy...
Yemeğini bile yapabiliriz.
Podríamos incluso cocinar la cena.
Gönüllüler Kurumu ise masana yemeğini koyar ışığının yanmasını sağlar, başını sokacak güzel bir çatı verir.
Somos voluntarios.
- Neden yemeğini yemiyorsun?
¿ Por qué no has estado comiendo?
Yemeğini yedi, ödevi kontrol edildi. İşimi yaptım, şimdi dinlenme zamanı.
Él se alimentó, la tarea está hecha, y he hecho mi trabajo, estoy tomando un descanso.
Senin dışında herkes yemeğini yiyor tabii, değil mi?
Ahí, todo el mundo ha sido alimentado, excepto tú, ¿ eh?
Daha akşam yemeğini halledemiyorsun Genç bir kızı nasıl edeceksin?
Usted no puede manejar cena. ¿ Cómo será el adolescente?
Yemeğini yemeyecek misin?
¿ No vas a comer?
Canım, yemeğini bekleteyim mi?
Cariño, ¿ quieres que te guarde la cena?
Boktan hayatımın her boktan gecesinde olduğu gibi boktan yemeğini yapacağım.
Lo que hago cada noche de mi maldita vida. Te hago la maldita cena.
Gidip yemeğini ısıtayım.
Le prepararé su pan.
Sen yemeğini ye ve burada kal.
Se come y quédate aquí.
- Yemeğini ye.
- Sólo comer su comida.
Kendi yemeğini odasında tek başına yerdi.
Su propia cena la tomaba a solas en su habitación.
Hadi akşam yemeğini ye.
Venga, vamos a comer.
Dediğim gibi, kocam evlilik yıldönümü yemeğini kaçırdıktan bir kaç gün sonra onu evden attım.
Bueno, como dije, eché a Patrick un par de días después de que se perdiera nuestra cena de aniversario.
İşini bitirdiğinde yemeğini şu tarafta pişirirsin.
Cuando termines él te cocinara de comer
Mürettebat yemeğini seçtiniz.
Eligió comida de tripulación.
Ona akşam yemeğini senin yapacağını söyle!
¡ Dile que tú vas a preparar la cena esta noche!
Akşam yemeğini es geçmeyin.
No dejes de cenar.
Hadi, yemeğini ye.
Vamos, come.
Öğle yemeğini birlikte yer miyiz?
Almorzamos juntos, ¿ cierto?
Hadi gel içeri, akşam yemeğini hazırladım.
Entra, la cena ya est ‡ lista.
Kendin bul akşam yemeğini.
Usted puede encontrar su propia cena.
Akşam yemeğini mahvetmek istemiyorum.
No quiero estropearle su cena.
- Akşam yemeğini o iptal etti yani?
¿ Quieres decir que ella canceló la cena? Sí.
Sana yemeğini getireceğim.
Voy a traer su comida.
Sen yemeğini bitir olur mu?
Solo termina tu comida, ¿ de acuerdo?
Bu gecenin özel yemeğini istediğini söylüyor.
Que quieres el especial de esta noche.
İlk tanıştığımızda başlangıç yemeğini geri göndermişti.
Cuando nos conocimos por primera vez ella sólo devolvió las entradas.
Bırakayım da yemeğini ye.
Voy a dejar de comer en paz.
Sen çölde kendi çadırını kurup, kendi yemeğini yapacaksın...
O en un desierto, haciendo su propia tienda de campaña, cocinando tu propia comida...
Isrâf yapma, gitmeden önce yemeğini bitir.
No desperdicie nada. Termine toda la comida antes de irse.