Yetersiz traducir español
2,659 traducción paralela
Uygunsuz sigorta, yetersiz para, yanlis yas, sabika kaydi.
Seguro incorrecto, falta de dinero, edad equivocada e historial criminal.
John Surratt bu suikastın suç ortağıysa yemin ediyorum ki insanlığın bildiği tüm cezaları çekecektir fakat annesi, böylesine yetersiz delillerle suçlu bulunursa hiçbirinizin güvende olmadığını söylemeliyim.
Si John Surratt formó parte de esta conspiración le pido a Dios que él reciba cada castigo conocido por el hombre pero si su madre puede ser juzgada con tan poca evidencia les digo, que ninguno de ustedes está a salvo.
Ancak gücü yetersiz görünmeye başlayınca aramızda tartışma çıktı.
Pero cuando ese poder comenzó a parecer insuficiente surgió un gran debate entre nosotros.
Şeytan Çıkarma ve Kurtuluş Duası... rahibin her türlü psikiyatrik açıklamanın yetersiz kaldığından emin olması şarttır.
EXORCISMO Y LIBERACIÓN... el párroco ya se habrá asegurado de descartar todas las explicaciones psiquiátricas.
"İyi değil" sözcüğü biraz yetersiz kaldı.
"No bueno" es quedarse un poco corto.
Buraya gelme sebebiniz ; ya standart duruşmalar için yetersiz bulunmanız,.. ... delilik yüzünden suçlu bulunmanız değil, ya da eyalet hapishaneleri ve ıslahevlerinden gelen bazı ziyaretçilerimizde olduğu gibi, adli değerlendirilmeye alınmış olmanızdır.
Está aquí por haber sido hallado incompetente para ser enjuiciado, inocente debido a insania, o están siendo sometidos a una evaluación forense, como en el caso de algunos de nuestros visitantes de las cárceles y prisiones estatales.
Buraya gelme sebebiniz ya standart duruşmalar için yetersiz bulunmanız,.. ... delilik yüzünden suçlu bulunmanız değil, ya da eyalet hapishaneleri ve ıslahevlerinden gelen bazı ziyaretçilerimizde olduğu gibi adli değerlendirilmeye alınmış olmanızdır.
Está aquí por haber sido hallado incompetente para ser enjuiciado, inocente debido a insania, o están siendo sometidos a una evaluación forense, como en el caso de algunos de nuestros visitantes de las cárceles y prisiones estatales.
- Yetersiz savunma olur.
- Sería una mala defensa,
Kendime her baktığımda yetersiz birini görüyorum.
A veces me pregunto si no fui lo suficientemente buena.
"Milyonlarca kişi için yetersiz elektrik şebekesi olan Bangkok'ta yılda 1500 elektrik kesintisi yaşanır."
"Con una red eléctrica inadecuada que surte a millones de personas Bangkok tiene 1 500 apagones al año".
Yüzyılın yetersiz değerlendirmesi.
El apodo se queda corto.
Dünyada birçok aç ve yetersiz beslenen çocuk vardı, bu yüzden benim çevremde beslenme çevresinde'neden öyle olduğu'tartışılıyordu.
Teníamos muchos niños con hambre y malnutridos en el mundo. Y así, en mi comunidad de nutricionistas teníamos... discusiones de ¿ por qué esto?
1960'ların ortasında Doktor Campbell Filipinler'de milyonlarca yetersiz beslenen çocuk için daha fazla protein bulmaya çalışıyordu.
A mediados de los años 60, el Dr. Campbell estaba en las Filipinas... tratando de dar más proteínas a millones de niños malnutridos.
Beslenme planınızdan hayvansal gıdayı çıkarırsanız yetersiz protein içeriği riskini alırsınız.
Al quitar los alimentos de origen animal de su dieta, corre el riesgo de tener una insuficiencia de proteínas.
Yerküre üzerinde yaklaşık bir milyar yetersiz beslenen insan var ve sığırları şişmanlatmak için kullanılan tahılın sadece bir porsiyonunu yönlendirmek gezegendeki bütün aç karınları doyurabilirdi.
Con casi mil millones de personas desnutridas en el mundo, desviar tan solo una parte de los cereales utilizados como alimento animal... podría alimentar a toda boca hambrienta en el planeta.
Verilen soyut kanıtlar ve müvekkilimin itirazı üzerine, davanın suçlamayı haklı çıkarmasının yetersiz olduğunu düşünüyorum.
Dada la ausencia de la prueba y la negación de mi cliente Siento que el caso es demasiado débil como para justificar acusación.
Dom, zaman çok yetersiz.
No es suficiente tiempo.
Bana kalırsa yetersiz bir ifade.
Ya lo creo.
Öğrenci-öğretmen ilişkileri 12. yıl için çok mu yetersiz?
¿ La asociación de padres no volvió a reunir fondos suficientes?
Deliller yetersiz bulundu.
Pruebas inconcluyentes.
Özgeçmiş açısından yetersiz olabilirim ancak dürüstlük açısından herkesten ilerideyim.
Y lo que me falta en términos de currículum lo compenso ampliamente en honestidad.
Onun yüzünden kendimi yetersiz hissediyorum.
Ella me hace sentir poco talentosa.
Yani Dr. Brennan ayaklarına kavuşunca sizi aklen yetersiz olduğumu ilan ettirmek için mi gönderdi?
¿ Así que ahora que la Dra. Brennan tiene sus pies, te ha enviado aquí abajo para declararme mentalmente incapacitado?
Benim tek söyleyeceğim, test sonuçlarının öğrenciler için yetersiz olduğunu, ve yapılan hataların giderek arttığını gördük.
Bueno, todo lo que estoy diciendo es, nos encontramos con que las notas de nuestros exámenes no representan para nada lo que son los estudiantes y que están creciendo de forma desmedida.
Belki bu eğlenceli olabilir ama, biraz yetersiz.
Esto es divertido, pero un poco patético.
- Yetersiz mi?
- ¿ Patético?
Plasentadaki kan akışı yetersiz seviyede.
El flujo de sangre del útero a la placenta es inadecuado.
Bugün için özür dilerdim ama zihnimde bunun yetersiz geldiğini düşündüm.
Quisiera decir que siento lo de hoy, pero en mi cabeza, suena inadecuado.
Araştırmalar yetersiz uykunun insanları psikotik yaptığını söylüyor.
Los estudios dicen que no dormir suficiente, vuelve a la gente psicótica.
"Karışık" kelimesi yetersiz kalıyor.
"Complicado" es un eufemismo.
Bu adam Hristiyan aleminin başka herhangi bir şehrinde ahlaksızca soyunmuş sayılır. Ama bizim yetki bölgemizde bana göre, kısa bir süreliğinde yetersiz giyimliydi.
En cualquier otra ciudad cristiana este hombre estaba haciendo exhibicionismo pero en nuestro dominio estaba, diré, temporalmente desnudo.
Bu çok ama çok yetersiz bir sayı tahmini.
Sería un cálculo muy, muy conservador.
Silahlarımız yetersiz kaldı sanki!
Creo que estamos un poquito bajos de armas aquí.
En gelişmiş bilgisayarlar, yüz tanımlamada yeni modellerin yanında yetersiz kalır.
La mas avanzada computadora es peor identificando rostros que un recien nacido.
Akciğerler nakil için yetersiz kalabilir.
Los pulmones nunca serán viables para el trasplante.
Kataloğunu gösterdim. Yetersiz, çocuksu ve odaklanma eksiği gibi göründüğünü söyledi.
Le enseñé vuestro portafolio y dijo que parecía poco desarrollado juvenil y con falta de enfoque.
Firbank'ın yetersiz disiplinli fazla ciddiyetsiz ve bu ciddiyetsizliğinin işleri karıştırdığı söylenebilir.
Puede argumentarse que Firbank era muy poco disciplinado poco serio en su falta de seriedad para crear trabajos de valor duradero.
Benim için salak, senin ingilizcen yetersiz
Para mí, idiota, el Inglés no es necesario.
Ian ile ilgili kanıtlarımızın yetersiz olduğunu biliyorum.
Sé que la mayor parte de la evidencia en contra de Ian es débil.
Yetersiz mi?
¿ Débil?
Bu kadar başarı, bir adamın kendini yetersiz hissetmesine yeter.
Eso basta para hacer que un hombre se sienta... menos hombre.
Mahkemede, işimden dolayı yetersiz bir anne olduğumu söyleyebilirdi. Evde olduğumdan daha çok görevdeydim.
Ya sabe, le diría al tribunal que no era una buena madre, que me habían expedientado por pelearme en el trabajo, que estaba más tiempo en misiones que en casa.
Birliğine uyum sağlayamadı ve bir denizci olarak yetersiz kalmaya başladı.
Falló en volver a juntar su unidad y su cubierta como un marinero.
Yüzbaşıydı. Kendi oğlunu yetersiz gösterecek kadar cesur ve azimliydi.
Era un Capitán, con suficiente coraje y determinación para maquillar las obvias limitaciones de su hijo.
Yetersiz biri olduğunu düşünmeni istememiştir.
Tal vez no quería que tú pensaras menos en ella.
Ama beni o kadar çok tenkit ettin ki,... ailem benim yetersiz olduğumu düşündü.
Pero me aplastaste de tal manera que mis padres se convencieron de que jamás podría ser como tú.
Glendale'in yetersiz bir yer olduğuna inanmış durumda.
Cree que Glendale le queda chico.
Connor, Becker'ı kaybettik, Matt sayıca yetersiz kaldı, hemen bir şeyler yapmalıyız!
Connor, perdí contacto con Becker. Matt está superado en número, tenemos que hacer algo ahora.
- Soygun için yetersiz.
Por ahora descartamos robo.
- Kanıtların yetersiz olduğunu düşünüyor. Tek tanığın sen olmasının garip olduğunu ileri sürdü.
Él piensa que es extraño que tú eres el único testigo.
Onlar deli ve yetersiz polislerdi.
Son policías perezosos e incompetentes.
yeter 2697
yeterli 197
yeter ki 28
yeter artık 870
yeterince 87
yeterince iyi 39
yeterli mi 69
yeter ama 52
yeter mi 66
yeter be 35
yeterli 197
yeter ki 28
yeter artık 870
yeterince 87
yeterince iyi 39
yeterli mi 69
yeter ama 52
yeter mi 66
yeter be 35