Ama bu önemli değil traducir francés
342 traducción paralela
Benim için hala bir yabancısınız, ama bu önemli değil.
Vous êtes encore un étranger pour moi, mais ça ne fait rien.
Ama bu önemli değil, görüşmek istemiyorlar!
Mais ça change rien. Ils ne négocieront pas.
Mükemmel olmaz belki, ama bu önemli değil, öyle değil mi?
Ce ne sera pas fastueux, mais ce n'est pas important, si?
Hayır, hazırlık okuluna gitmiş birine benzemiyorsun, ama bu önemli değil.
- Ça se voit. C'est pas grave.
Generallerin toplandığı büyük bir bina ama bu önemli değil.
C'est un grand bâtiment avec des généraux.
İçinde hasta olan bir bina, ama bu önemli değil.
C'est un immeuble avec des malades.
Güneş sistemindeki ateş topu, ama bu önemli değil.
La boule de feu dans notre système solaire, mais ce n'est pas important.
Balık tutan biriyle ilgili ama bu önemli değil.
Le vieil homme a fini par attraper le poisson, mais ce n'est pas important.
Sonra onu kaybettim. Ama bu önemli değil.
Je l'ai perdue plus tard, mais qu'importe.
Bunun kitaba konma sebebi, o ufak çocuk ve o beş kadın ama bu önemli değil, çünkü bunu onlar buldular,
Le Code n'a pas été écrit pour eux, mais ce gosse et ces femmes! Qu'importe!
İki yıl İtalya'da okudum. Ama bu önemli değil.
J'ai étudié deux ans en Italie, mais c'est sans importance.
Ben de kendimi içkiye verdim, ama bu önemli değil.
Alors, je me mis à boire, mais cela est sans importance.
Ama bu önemli değil.
Mais peu importe.
Yazar olmamın nedeni o adam. Ama bu önemli değil.
C'est lui qui m'a donné envie d'écrire, mais ça ne fait rien.
Ama bu önemli değil.
Peu importe.
Ama bu önemli değil... çünkü geçmişe saplanıp kalırsan, her gün azar azar ölürsün.
Mais ça n'a pas d'importance, car lorsqu'on s'accroche au passé, on meurt un peu chaque jour.
Bu suçlamaları yaparken, yazılı iftira suçu ile karşı karşıya kalacağımın farkındayım, ama önemli değil.
Je n'ignore pas que mes accusations peuvent entraîner à mon encontre des poursuites en diffamation. Cela m'importe peu!
Çok tatlısın. Ama bu hiç önemli değil.
C'est gentil, mais ça m'est égal.
Biliyorum bu kadar alçaldığım için beni suçlayacaksın, ama bu evliliği durdurduğum sürece ne düşündüğün hiç önemli değil.
Méprisez-moi si vous voulez, qu'importe! Qu'importe, si je peux empêcher qu'il vous épouse.
Genç savaşçıların böyle konuştuklarını görmezden gelmeliyim. Ama en önemli konumuz bu değil mi?
Je comprends que de jeunes guerriers parlent ainsi, mais c'est indigne de toi, Kataoka.
Düzgün dönüyor gibi ama bu önemli şey değil. Asıl mesele tam gaz giderken dayanabilecek mi?
Elle tourne à peu près rond, mais ça ne veut rien dire, la réparation tiendra-t-elle, à pleine vitesse?
Ona göre önemli olan tek şey evlilik. Ama bu mümkün değil.
Avec elle, ce serait le mariage ou rien, et c'est hors de question.
Evet, ama bu o kadar önemli değil.
Oui. Mais ce n'est pas si grave.
Yazılar benzeşiyor ama bu çok önemli değil.
Il y a une ressemblance... mais ça ne signifie pas grand-chose.
Hayır, önemli değil ama... Huyum böyle, bu yaştan sonra da huy çıkmaz.
Non, non, ce n'est rien, mais... je ne peux changer mes habitudes à mon âge.
Niyetim özel yaşamınıza burnumu sokmak değil, ama bu çok önemli.
Excusez mon indiscrétion... mais c'est important.
Ama şu anda bu önemli değil.
Mais peu importe à présent.
Evet ama bu hiç önemli değil. Simone'yi kaderine terk edemem.
Vous voyez un autre moyen?
Zalim olmaya çalışmıyorum, beni anlıyorsun değil mi? Ama biliyorsun... Bu, hayatta kalmamız için çok önemli.
Je ne veux pas être cruel, tu sais, mais tu connais une chose importante pour notre survie.
Ama bu benim için önemli değil.
Ça n'aura aucune importance.
AMA BU SİZİN YATAĞINIZ. Önemli değil.
Mais c'est votre lit!
Elbette süvariler mazi oldu ama asıl önemli olan bu değil.
Bien sûr, l'équitation, c'est du passé, mais là n'est pas la question.
Sode'ye kafayı takmış gibi görünüyorsun, ama bu benim için önemli değil.
Mais ce n'est pas très important.
Para hep ödenir ama önemli olan bu değil.
Je suis payé, mais ce n'est pas mon mobile.
Asi olmayı beceremem ama üç kişinin sorunları bu çılgın dünyada pek önemli değil.
Je n'ai rien de magnanime mais nos petits problèmes ne comptent pas pour beaucoup dans ce monde fou.
Gözlerinin göremedikleri şeyler onlar için önemli değil. Ama Maureen, bu zamanda ilgili birileri olmalı.
Ils se fichent de regarder au-delà de ce que leur montrent leurs yeux, mais, Maureen, il y a forcément quelqu'un qui ne s'en fiche pas.
Ama kitabımla değil, içerisinde son birkaç senede satılmış... önemli birçok tablonun bulunduğu... bir katalog ile. Katalogdaki misal bu Elmyr tarafından resmedilmiş... Modigliani tablosu.
Pas avec... mon livre,... mais avec un catalogue comprenant des reproductions de grandes œuvres vendues récemment, dont ce Modigliani peint par Elmyr.
Önemli değil ama bu ziyaretinizi neye borçluyum?
Je vous excuse, mais... à quoi dois-je l'honneur?
Ama öyle değil. Bu çok önemli.
Mais ce n'est pas ça.
Bu onun için önemli değil ama beni mutlu ediyor.
Si. C'est rien, pour elle, et ça me fait plaisir.
Ama önemli değil. Bu yüzden ona kırgın değilim.
Mais je ne lui en veux pas pour ça.
Gerçek bir sihirbaz için önemli bir iş değil ama maalesef benim işim bu.
Ce n'est pas franchement un travail pour un vrai magicien, mais j'ai déja vu pire.
Ama sonuçta önemli olan bu da değil.
Mais c " est pas ça qui compte.
Hayır ama önemli olan bu değil buradan ayrılayım yeter bana.
Non, mais peu importe, pourvu seulement que je parte d'ici.
Umrunda değil, öyle değil mi? Bütün bu trajedileri görüyorsun, ama senin için önemli olan sadece kendi dertlerin.
Tu t'en fiches de tous ces malheurs, hein?
Evet, ama asıl önemli olan bu değil, bunu tekrar yapabilir misin?
Un vaisseau dernier cri?
Haberleri okumak önemli değil... ama bu yazdığınız şeyler komik değil.
Lire les infos, OK, mais votre prose est mortelle. A pleurer.
Ama bu Heyet'e göre insanların neden olduğu şeyler onlar bunları başarmış yada başarmamış bile olsalar bunu denememiz gerçeğinden önemli değil.
Mais le comité a décidé que... des entreprises aussi héroïques font progresser l'humanité... et que ce n'est pas tant la réussite qui prime, mais les efforts déployés.
Ama önemli olan bu değil.
Il ne s'agit pas de ça. - Ça n'a rien à voir.
Ama en önemli sebep bu değil.
Sans oublier la 1ère raison d'escalader une montagne
- Adım Eobard Thawne. Ama bu isim önemli değil.
Je m'appelle Eobard Thawne, mais ce nom n'a pas d'importance
ama bu imkansız 78
ama bu imkânsız 18
ama bu 445
ama burada 97
ama bu sefer 44
ama bunu yapamam 24
ama bu arada 26
ama bunlar 19
ama bu sabah 17
ama bu kez 23
ama bu imkânsız 18
ama bu 445
ama burada 97
ama bu sefer 44
ama bunu yapamam 24
ama bu arada 26
ama bunlar 19
ama bu sabah 17
ama bu kez 23