English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ D ] / Doğrusu

Doğrusu traducir francés

7,312 traducción paralela
Daha doğrusu, ün için can alıyordu.
Normalement, on tue pour être célèbre.
Çok garip bir konuşma oldu doğrusu. Birkaç ay önce işini bırakmış, ve geçen hafta vefat etmiş.
La conversation était étrange parce qu'apparemment elle s'est retirée il y a quelques mois et est morte la semaine dernière.
Doğrusu, ben ölecek gibiyim.
Mais je suis entrain de mourir.
Doğrusu, bu haftada yaşadıklarımız iki hafta yaşamışız gibi hissettirdi.
Honnêtement, ce que nous avons fait cette semaine me semble s'être passé sur 2 semaines.
Doğrusu... Ahım şahım bir kaptan değilim.
La vérité c'est que je ne suis pas un capitaine particulièrement compétent.
Neden bunu yaptığını anlayamıyorum doğrusu.
Je ne comprends pas pourquoi tu as fait ça
Bana neden inanmadığını anlamıyorum doğrusu.
Je ne comprends pas pourquoi tu ne me crois pas
Ve doğrusu ben de.
Honnetement, je l'étais aussi.
Hayır, doğrusu kimsenin senin kadar sarhoş olduğunu sanmıyorum.
Je crois que personne était ivre comme tu l'étais.
- Doğrusu kulağa hepinizin senin...
- Honnêtement. c'est comme si tu avais vraiment besoin de...
Mantıklı olmayabilir ama doğrusu bu.
Et bien, peut-être pas logique, mais vrai.
Biliyorsun, dostum, eğer ben olsaydım, hadi neyse, ama daha doğrusu nasıl yapılır bilmiyorum
Tu sais, s'il ne s'agissait que de moi, ça irait, mais là, je ne sais pas comment arranger les choses.
Doğrusu şu ki gözümün önünde bizim lehimize, bizimle beraber çalışmasını yeğlerim.
La vérité c'est, que je préfère qu'elle travaille avec nous, où je peux garder un œil sur elle, pour notre bien-être.
Çocuk kitabı daha doğrusu.
C'était un livre pour enfants, en fait.
Bay Hamund mevzusundaki rolümü bu tayfa affetmeye, en azından unutmaya hazır olsa da mevzunun asıl unsurunun sen olduğunu bildikleri için affetmeye, daha doğrusu unutmaya pek meyilli değiller.
Il faut croire que l'équipage semble capable de pardonner ou du moins d'oublier, ma part dans la situation de Mr Hamund. Ils sont au courant que tu étais celle derrière tout ça et sont moins enclins à pardonner ou à l'oublier dans ton cas.
Ama doğrusu bunların hiçbirisi için savaşmıyorsun.
Mais en vérité, ça n'est pour aucune de ces raisons.
İşin doğrusu, Confidental dergisi için çalışıyorum ve bir hikayeyi araştırmak üzere buradayım.
Je chercher à vérifier une histoire pour le magazine "Confidentiel."
Benden çok senin gururun için sordum doğrusu boşver.
Honnêtement, c'est une question de fierté.
Doğrusu, peşinde olduğumuz şüpheliler, Krayler.
On va plonger dans les bas-fonds pour attraper les Kray.
Doğrusu tam zamanında gidiyorsun.
Honnêtement, je pense que tu pars dans le bon temps.
Daha doğrusu, 12 eksi bir.
Ou plutôt, 12 moins un.
Doğrusu, elinizdeki kafası karışmış bir genç sadece. Bir suçlunun sizin adınıza saldırı düzenlediğini kim iddia edebilir?
En réalité, vous aurez juste une ado perturbée, une criminelle... qui affirmera avoir dû commettre un attentat, en votre nom.
Biliyor musunuz bana gruptan biriyle sevgili olmanın kötü bir şey olduğunu söylemişlerdi ama doğrusu müziğimizi pek etkilediğini düşünmüyorum, sizce de öyle değil mi?
On dit qu'il faut pas sortir avec quelqu'un du groupe, mais franchement, on groove toujours autant, non?
Doğrusu bu tutar gerçekten benim maaşım kadar.
C'est vraiment mon salaire total.
- Onlardan da az yaşamadım doğrusu.
J'en ai eu ma part aussi.
Biriyle yaşamayı tercih ederim doğrusu.
Je préfère vivre avec quelqu'un.
Bu ulus için, tüm dünya için ve doğrusu uluslararası uzay yolculuğu için muazzam bir an bu.
C'est un grand moment pour la nation, pour le monde entier et aussi, pour le voyage spatial international.
Daha doğrusu, bayan garson olarak çalışıyordum.
Plus comme une barmen en fait.
İçim rahatladı doğrusu.
C'est rassurant.
Evet, doğrusu öyle.
Oui, c'est compliqué.
Bilmiyorum çünkü bunu bilmemem en doğrusu.
Je ne sais pas, parce que tu n'es pas censé savoir.
Daha doğrusu, şu an.
Ou plutôt ici, maintenant.
Doğrusu vücuduna kendini beğenmişlik geldiğini hissedebiliyorum.
Je peux sentir votre suffisance.
Doğrusu şu ki ; hakimiyet fikrine yatırım yaptın ve bunu başımıza kakmaya da bayılıyorsun.
La vérité est que vous êtes investi dans une idée de l'autorité et que vous nous prenez tous de haut.
- Michael esas yolun en doğrusu olduğunu söylemiyor mu hep?
Michael ne dit-il pas que le vrai chemin - est toujours vertueux?
Doğrusu sen, benim davama yardım ettin.
C'est toi qui as aidé la mienne.
Daha doğrusu Malcolm'un James Williams sahte adıyla kullandığı hesabı.
Ou plutôt les comptes du pseudo que Malcolm utilisait, James Williams.
Nihayetinde daha doğrusu kaçınılmaz olarak kötülüğü seçti.
Eventuellement, peut être inévitablement, elle est devenue mauvaise.
Doğrusu bizi darbe kuvvetlerinin paralı askerleri olarak düşünmeyi seviyorum. Frank müdür.
J'aime à penser qu'on est comme des mercenaires, une force de frappe en réalité.
Tuhaf bir durum doğrusu.
Avez vous rencontré notre barman?
Doğrusu şu ki, tıpkı babama benzer.
En réalité, il tient de mon père.
Doğrusu ben ve Pettie senin için çok üzülüyorduk.
Pour être honnête, on se sentait mal pour toi, Pettie et moi.
Doğrusu iyileşmesi oldukça... dikkate değer.
Franchement, sa guérison est... c'est remarquable.
Daha önce senin gibi bir kadınla tanışmamıştım doğrusu.
Honnêtement je dois dire que je n'ai jamais connu de femme comme toi.
Daha önce senin gibi bir kadınla tanışmamıştım doğrusu.
Je n'ai jamais rencontré une femme comme vous.
Geçmiş hakkında duygusal biri olabilme yeteneğini kıskanıyorum doğrusu.
Tu sais, j'envie ton aptitude à devenir sentimental au sujet du passé.
Ama doğrusu buymuş gibime geliyor. Aman Yarabbi.
Oh, mon Dieu.
Hiçbir şeye bundan daha çok sevinemezdim doğrusu.
Je ne pense pas que je pourrais être plus contente maintenant.
Sizinkisi ustalık isteyen bir iş doğrusu.
C'est une marche sur la corde raide.
Gururum okşandı doğrusu.
Ça me touche vraiment.
- Garip doğrusu.
Bizarre.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]