Gerçekte traducir francés
5,622 traducción paralela
Burada gerçekte neler dönüyor?
Qu'y a-t-il de vrai dans tout ça?
Yaşadıkları kasabayı, sürdükleri arabayı gerçekte evli olduklarını öğrendim.
Je connaissais leur ville, leur voiture, leur mariage.
Gerçekte daha önemli bir şey varmış gibi konuştun.
On dirait que c'est nouveau?
Bir göz ardı edilemez gerçekte teselli aramayı seçiyorum.
Un seul fait remarquable me console.
Gerçekte, koyduğun resimlerden daha güzelsin.
Et tu es encore plus belle en vrai que sur la photo du profil.
O kasedi bırakmamaya çalışıyordum çünkü İsveç mafyasının suikastinin kanıtı var. Ama gerçekte ise, sinemada masum bir Norveçliyi öldüren iki polisin kanıtıymış.
J'essayais de tenir cette bande parce que c'est évidence d'un coup mafia suédois, mais c'est réellement seulement deux flics assassiner un innocent Homme norvégien dans un théâtre.
Gerçekte karım böyle biri değil.
La vérité est ma femme n'était rien comme cela.
Sana güzel görünen, gerçekte, seni ihmalkâr yapacak.
Ce qui te semble beau pourrait, en vérité, être une source de négligence.
Çünkü kusarken ve kafayı yerken yanıma geldin ve Peter Gregory'nin bana inandığını söyledin oysa gerçekte sikine değilmişim!
Parce que tu es venue quand je vomissais et flippais et tu m'as dit que Peter Gregory croyait en moi, alors qu'en réalité, il n'en a rien à faire!
Gerçekte muhtemelen yüzyıllardır gömülü duran bir uzay gemisindeyiz.
Factuellement, dans un vieux vaisseau spatial, enfoui depuis des siècles,
Gerçekte ne olduğunu görüyorum!
Je vous telle que vous êtes vraiment.
Gerçekte kim olduğunu biliyorsun.
Apprend à connaître ton votre véritable toi.
İzin ver sana gerçekte kim olduğunu göstereyim. Ama ben bir Savaşarus'um!
Laisse-moi te montrer qui tu es vraiment.
Birkaç yüz milyar yıldızdan ve geçmişteki ve gelecekteki yıldızların maddesi olan gaz ve toz bulutlarından oluşan Samanyolu Galaksimiz ve bunlara eklenen yaklaşık yüz milyar başka galaksi ; sayısız milyarlarca ve trilyonlarca gezegen, uydu ve kuyrukluyıldız da dahil, tüm bunlar gerçekte var olanın yalnızca yüzde beşine tekabül ediyor.
Notre galaxie, la Voie lactée, quelques centaines de milliards d'étoiles plus les nuages de gaz et de poussière, substance d'étoiles passées et à venir et environ cent milliards d'autres galaxies, tout ça y compris ces milliers de milliards de planètes, de lunes et de comètes ne font que cinq pour cent de ce qui est réellement là.
Bu bilgiyi dikkate alırsak doğayı gerçekte olduğu haliyle tanımayı ve bilmeyi başarırsak bizden sonraki kuşaklar tarafından yaşam zincirinin iyi ve güçlü halkaları olarak hatırlanacağımız kesindir.
Si nous prenons ce savoir à cœur, si nous connaissons et aimons la nature comme elle est vraiment, alors nos descendants nous verrons sûrement comme de bons et solides maillons dans la chaîne de la vie.
Gerçekte kim olduğunu görmüştüm.
J'ai vu qui il est vraiment.
Bence artık gerçekte neyi, neden yaptığımı öğrenmenin vakti geldi.
Je pense qu'il est temps que tu sache la vérité sur ce que j'ai fait et pourquoi.
Her doğulu filozof vurgular ki bilinç gerçekte kim olduğunu göstermek için bedensel itidale izin verir. Tanrılık, ebediyetteki mükemmel bir an ile kaynaşmaktır.
Chaque philosophie orientale souligne... la sobriété physique pour permettre la conscience, le "moi" toujours présent, la divinité, de fusionner avec... le moment, chauffé à blanc de l'éternel présent.
Gerçekte var.
Vous cherchez un sans-abri qui existe pas.
Beni hayatta tutan yegâne şey, John Alden'ın gerçekte ne olduğunu öğrendiğinde yüzünde oluşacak olan ifade ve boğazına sarıl...
La seule chose qui me garde en vie est la vue de ton visage quand John Alden a découvert qui tu étais vraiment et t'a étranglé de ses propres mains...
Keşke gerçekte olanları bana anlatsaydın. - Böyle öğrenmemden iyidir.
J'aurais aimé que tu me dises ce qui se passait vraiment, au lieu de me laisser découvrir de cette façon.
- Ya öğretmenine, senin başına kötü bir şey geldiğini ama gerçekte bir şey olmasaydı, senin uydurduğun bir şey olsaydı yalan mı söylüyor olurdun yoksa gerçeği mi?
- Et si tu dis à ta maîtresse que quelque chose de mauvais t'est arrivé mais que ce n'est pas arrivé, que tu l'as inventé, tu lui aurais dit la vérité ou un mensonge?
Onlar için güçlü olmam gerektiğini hissediyordum çünkü benim gerçekte ne düşündüğümü bilselerdi benden korkarlardı.
Je sentais que je devais être forte pour eux car s'ils savaient ce que je pensais réellement, ils auraient été terrifiés pour moi.
Barry gerçekte kimin gönderdiğini bulmamı istedi.
Barry voulait que je trouve l'identité de l'expéditeur.
Yani oğlumun gerçekte kim olduğum hakkında hiçbir fikri yok.
Donc mon fils n'a aucune idée de qui je suis vraiment.
Ama gerçekte Dr. Mesbi'ye çalışıyorum.
Mais en fait je travaille avec le docteur Mesbi.
Bir çok yerde bulunan başvuru noktalarını bulunan Sonsuz Ufuklar Enstitüsünün merkezlerinden birini ziyaret edip ilk adımı atarak artık sizde gerçekte nasıl bir insan olmak istiyorsanız ona ulaşabilirsiniz.
Visitez nous à l'un de ces plusieurs centres de réception de l'institut Eternal Horizon et faites le premier pas pour devenir la personne que vous êtes destinés à être.
Birisinin dünyaya onların gerçekte ne olduğunu göstermesi gerekiyordu!
Quelqu'un devait révéler au monde entier qui il étaient vraiment!
Gerçekte kim olduğunu bulamayacağınızı biliyorum.
Mais je savais que vous ne pouviez pas le trouver.
İnsanlara önderlik edeceksen gerçekte kim olduğunu onlara göstermelisin.
Si tu veux diriger, tu dois montrer aux gens qui tu es vraiment.
İkimizden biri bu öfkeye boyun eğerse annemize gerçekte olanları asla öğrenemeyiz.
Si l'une d'entre nous cède à cette colère, on ne sera jamais ce qui est arrivé à notre mère.
Öyleyse gerçekte böyle birşey yok.
Donc, il n'y a rien là dedans.
Onları gerçekte görmek istemediğine emin misin?
Tu veux pas voir ça pour de vrai?
Gerçekte böyle demişlerdi ama bu onu Clark'ın tarafına geçirir mi, bilemiyorum o yüzden, ben de böyle düzelttim.
Donc voilà ce qu'ils ont dit, mais pas sûr que ça suffise pour qu'elle soit du côté de Clark. Voilà ce que j'ai trafiqué.
Gerçekte güvenemeyecekken ötekine güvenmek.
Avoir confiance l'un en l'autre, quand... En fait, on ne peut pas.
Kendini bir çeşit kahraman olarak düşünmeyi seviyorsun ama gerçekte, en kötüleri sensin.
Tu aimes te prendre pour une sorte de héro, mais en réalité, tu es le pire de tous.
Onun gerçekte kim oldugunu anlamamiz ve zayif yanini bulmamiz lâzim.
On a besoin de savoir qui il est vraiment.
Senin gerçekte kim olduğunu bilen biri.
Quelqu'un qui sait qui vous êtes vraiment.
Gerçekte neler olduğunu kimsenin bilmesine gerek yok.
Personne d'autre n'a besoin de savoir ce qu'il s'est réellement passé.
Gerçekte neler olduğu mu?
Que s'est-il réellement passé?
Gerçekte ne olduğunu bilmek istiyorum.
Je veux savoir ce qu'il s'est vraiment passé.
Teoride bir çok neden olabilir, ancak gerçekte öldürülmesi çok zor birini öldürmeye çalışacaklar.
En théorie, pour beaucoup de raisons, en réalité, pour tuer quelqu'un qui n'est pas facile à tuer.
Val, bu saç eklentilerinin gerçekte ne anlama geldiğini bildiğinden emin değilim.
Val, je ne suis pas sûre que tu comprennes ce que signifient ces extensions.
Gerçek şu ki Mal, sen annene dönüştün ve ben de sana dönüştüm. Bu yüzden gerçekte nasıl hissettiğini biliyorum.
En fait Mal, tu es devenue comme ta mère, et je suis devenue comme toi, alors oui je sais ce que ça fait!
Normal insanlara bakabilir ve onlar gibi olmayı isteyebiliriz,... ama gerçekte onlar gibi olamayız.
On regarde les gens normaux et on veut leur ressembler... mais sérieusement on ne peut pas.
Sen gerçekte şirkete değil, Alec'e bağlısın.
Votre véritable intérêt va à Alec. Pas à la compagnie.
- Bence fotoğrafçı buranın gerçekte ne kadar boş bir yer olduğunu gayet iyi anlamış.
Je pense que le photographe comprend très bien a quel point cet endroit est vide.
Henry, sevgili misafirimiz Gerçekte neler olduğunu bilmeli.
Henri, notre cher invité mérite un compte-rendu honnête de ce qui s'est passé.
- Ama... Cecilia'nın intihar haberi geldiğinde Hemen sevgilisinden şüphelendim. Ve işkenceyle sorgulamaya aldırdım Ta ki gerçekte olanları söyleyene kadar.
- Mais... quand les nouvelles du suicide de Cécilia sont apparues, j'ai tout de suite soupçonné son amant, et je l'ai questionné sous la torture jusqu'à ce qu'il me révèle ce qu'il s'était vraiment passé.
Gerçekte olan neydi?
Et que s'est-il passé?
Haqqani'nin gerçekte hayatta olduğunu kabul etmesini sağlamak.
L'amener à admettre que Haqqani est toujours en vie.
gerçekten 4665
gercekten 18
gerçekten mi 5647
gercekten mi 17
gerçekten çok güzelsin 18
gerçekten çok üzgünüm 145
gerçekten çok güzel 132
gerçekten sen misin 47
gerçekten çok kötü 18
gerçekten öyle mi 37
gercekten 18
gerçekten mi 5647
gercekten mi 17
gerçekten çok güzelsin 18
gerçekten çok üzgünüm 145
gerçekten çok güzel 132
gerçekten sen misin 47
gerçekten çok kötü 18
gerçekten öyle mi 37