Kapıya traducir francés
6,391 traducción paralela
Kapıya gidiyorum.
Je me déplace jusqu'à la porte.
Kapıya ulaşmak için duvara tırmanıyorum.
Je grimpe le mur pour passer au dessus de la porte.
Kulenin arkasında bulunan başka bir açık kapıya doğru inen bir merdivene açılıyor.
Elle mène à une échelle qui va directement vers vers une autre porte à l'arrière de la tour.
Kapıya vursaydınız iyi olurdu.
J'aurais aimé que vous frappiez.
Bu sırada hız kaybetse de, kapıya çarpmasına yetecek kadar hızlıymış.
Elle a perdu de la vitesse au passage mais elle a pu toucher la porte.
Patlama sonucu en büyük hasarı aracın yan tarafının aldığını düşünürsek... Anlaşılan yakıt deposu yerinden çıkarılmış ve kapıya monte edilmiş.
Je veux dire, d'après l'importance des dégâts causés par l'explosion sur les côtés du 4x4, on dirait que le réservoir a été déplacé dans les portes.
- Ev sakinlerinden biri ön kapıya geldi.
Un autre occupant approche de la porte.
İnekleri kapıya getirirlerdi.
Ils amenaient les vaches à l'entrée...
Junior'un okul ücretini kapıya bıraktım.
Le chèque pour les frais de scolarité de Junior est à côté de la porte.
Graeme'in eşi kapıya gelen adamın o olabileceğini söyledi, ama % 100 emin olmadığını da söyledi.
La femme de Graeme a dit que ça pouvait perte l'homme qui est venu chez elle, mais elle a aussi dit qu'elle n'était pas sûre.
Yine aynı kapıya çıkıyor.
Ça veut toujours dire la même chose.
Suvek'i şamandıraya yükler yüklemez, ikinizin diğer öğrencilerin yanına gidip onları kapıya getirmeniz gerekiyor.
Dès que j'aurai chargé le Suvek, j'aurai besoin que vous deux preniez les autres étudiants et que vous les ameniez aux portes.
Katherine, kapıya bak.
Katherine, vas-y.
Ayağımı kapıya koyunca konuşmayı bırakamıyorum.
Une fois que j'ai franchi la porte, je n'arrête pas de parler.
Bana kapıya kadar eşlik etmeyecek misiniz?
Vous ne me raccompagnez pas jusqu'à la porte?
Ya da seni kurtaracak adamı bekleyerek kapıya gözünü dikmeye devam edebilirsin.
Tu peux aussi retourner à la porte, et attendre qu'un homme vienne te sauver.
Walsh kapıya dayanmış, kocasına bir şeyler söyleyip aniden ateş açmış. Bu sefer bir şeyler eksik.
Walsh est venu à la porte, a dit quelque chose à son mari puis il lui a juste tiré dessus.
# Götünü kapıya kıstırma #
♪ Te frapper le cul pendant ta sortie ♪
Bizön kapıya gidersiniz ve evini temizleyerek başlayabilirsiniz.
On passera par la porte de devant et on nettoiera la maison.
Bir dahaki sefere ön kapıya birisi gelirse içeri davet etmeden önce bana sor.
La prochaine fois que quelqu'un vient à la porte, demandez moi avant de le laisser entrer.
Bu tamirci kapıya düz kontak yapacak.
La mécanicienne va ouvrir cette porte.
Tristan'ın komandolarının çoğu akşam üzeri kapıya dayanmış olur ama ondan önce atlıları yollayacaktır, gözcüleri.
Tristan atteindra le camp avant la nuit. Il enverra des éclaireurs.
- Yumurta kapıya dayandı.
- Oui, j'espère.
Arka kapıya geldi ve onu içeri aldım.
Elle s'est présentée à la porte arrière et je l'ai laissé entrer.
Neden kapıya vurmayı kestiler?
Pourquoi les coups ont-ils cessé?
Şu kapıya bak kurşun delikleri görünmüyor bile.
Regarde la porte. On ne voit même plus les impacts de balles.
Aynı kapıya çıkıyor.
Je crois qu'on dit la même chose.
Justin'in kulaklarını kapıya dayamadığını ve hiçbir şey duymadığını söyleyin lütfen.
Dites-moi que les oreilles pointues de Justin n'étaient pas collées à la porte et qu'il n'a pas tout entendu.
Kapıya gidip döndüğünden bahsetmedi.
Elle n'a pas mentionné arriver à la porte et repartir.
Arabayı park ettiğin yerin kapıya yakın olduğu aydınlık bir yer bulmak içgüdüseldir.
C'est instinctif de trouver un endroit où on peut voir la porte.
Ön kapıya geldik. Bizi içeri sokabilir misin?
Nous sommes à l'entrée principale.
Ön kapıya mı assak diye düşünüyordum.
Donc je pensais au niveau de la porte.
- Kapıya bakabilir misin?
- Tu peux prendre ça?
Beni kapıya bağladı.
M'a couchée par terre.
Kadın kapıya çıktı, muhtemelen hedefin eşi.
Femme à la porte, épouse probable de la cible.
Kız arkadaşından bahsetmişken... Kapıya kendini zincirleyen o değil mi?
En parlant de ta petite amie, ce n'est pas elle là bas qui s'attache à la porte?
Liam, Soleil denen kızla "promans" yaşıyor... ben de kendimi kapıya zincirliyorum... çünkü ortaya bir seks volkanı çıksın istemiyorum.
Liam a une promance avec Soleil. Donc je m'attache à cette porte. Parce que je ne veux pas une éruption du volcan du sexe.
Tatlım, bir saniyeliğine kapıya gelir misin?
Chéri, Tu veux bien venir une minute?
Taşlı bir yolun üstünde iki kapı görünüyor, ve seyahatçiler her zaman hangi kapının onları kuyuya götüreceğini ve hangi kapının onları aşağıya çekeceğini merak ediyor.
Deux portes apparaissent le long d'un chemin de cailloux, et les voyageurs se demandent toujours quelle porte les mènera vers le puits et celle qui les traînera au fond.
Hemen dışarıya çık yoksa kapıyı kırarım.
Sors ou je défonce la porte.
Bunu ofisinde çözebiliriz. Ya da arka kapıdan çıkarız.
Écoutez, à partir de maintenant on fait ça dans ton bureau ou par la porte de derrière.
Ya onların hareketlerine karşı rehavete kapılmışsak?
Et si on s'était trop habitués à leur comportement?
Ben de birazcık kapıverdim. Ya o olacaktı ya da sarımsaklı zeytin.
C'était soit ça, soit des olives à l'ail.
Yani? Aynı kapıya çıkmıyor mu?
Non, cela signifie "enlèvement de la mort".
Ama ya kapı...
Mais la porte...
Ya da neden sürekli kapıma dayandığını sormadığım için.
Ou pourquoi t'es arrivée chez moi.
Kapına ikinci bir kilit taktık, pencerene kilitler taktık, ve bütün ışıklarını zamanlayıcıya ayarladık.
On a installé une deuxième serrure sur votre porte d'entrée. mettez des verrous aux fenêtres près de l'échelle d'incendie, et mettez une minuterie sur toutes vos lumières.
Sırf yaptığın o boktan hareket için parlamento komitesinde kapalı kapılar ardındaki bir toplantıya çağrılmak üzereyim.
Je vais devoir témoigner devant le Congrès à huis clos à cause de vos conneries.
İskoçya'ya döndüğü için bizi uyarıyorlar. Şu an da kapımızın eşiğinde.
Il est revenu en Écosse et vit à notre porte.
Ölen eleman ya da arkadaşı diğer polisin silahını alıp kapıdan gelen polisi vurmuş olabilir.
Ça pourrait être le type décédé ou son pote a pris le révolver de l'autre flic, a tiré sur le flic quand il est entré.
Seni temin ederim, Berlin'de beni ortağının siyah sedanına yönlendiren veya onun bir kızıla kapıyı açması ya da Fas'taki o iki ajan, şans eseri değillerdi.
Laissez-moi vous assurer que ce n'était pas de la chance qui m'a conduit à la berline noire de votre partenaire à Berlin ou qu'il ouvrirait sa porte pour une rousse ou encore ces deux agents au Maroc.