Kârın traducir francés
750 traducción paralela
Kârın ne olacak?
Votre part?
Örgütlenme ve hizmetin karşılığı olarak seni birliğe almanın karşılığı olarak şirket, kârın 2 / 3'ünü sen de 1 / 3'ünü alacaksın.
De son organisation, de ton admission, elle touche 2 / 3 des bénéfices, mais...
Her banka sahibinin, borç ödenene dek haftada 75 dolarlık açık hesap hakkı olacak. Kârın da üçte birini alacaksınız. Anlaşıldı mı?
Chacun aura un compte courant de $ 75 par semaine, et ensuite un tiers des bénéfices.
Yıllık kârınızı söyleyebilir misiniz?
Combien gagnez-vous par an?
Tüm sefer kârının % 10 hissesi benimdir.
Mes dix pour cent sur les bénéfices de tout ce voyage!
Buluşmamız ikimizin de kârına olur diye düşündüm anlayacağın.
J'ai trouvé judicieux de se rencontrer.
İş hayatı. Böyle bir işin kârını redetmezdin, değil mi?
Les affaires sont les affaires.
Bu işten kârın olmayacak, aksi olacak.
Tu n'es pas marqué. Du pot. Mais tu transpires.
Kârın yüzde 50'sini alacak.
50 pour cent des bénéfices.
O da kârın yüzde 50'sini alacak.
50 pour cent des bénéfices aussi.
Kârın yüzde 100'ünü alacak.
100 pour cent des bénéfices.
Bir ihtimal olduğunu düşünüyorsan kârın sonsuza çıkıyor.
- Si je crois qu'il y a probabilité, et que le gain est infini.
Servete! Umarım kârınız da iyi olur.
Vous vous y retrouverez...
Kârın ne kadar olabileceğini bilmiyorum... tam olarak ne kadar harcadığımızı da, fakat olay şu.
Je ne sais pas si on s'y retrouvera... Combien, à peu près? L'important, c'est que ça ait lieu.
Kârın % 85 i konsorsiyuma kalacak. Yalancılığınızın yanı sıra hırsızmışsınız da!
Je vois : des menteurs doublés de voleurs!
"Uykuyu, bu denge ve ağırlığı icat eden takdis olunsun ki..." "... o denge ve ağırlık çobanla kralı ve basit olanla akıl kârını eşitler. "
Je remercie celui qui inventa le sommeil, il est comme une balance qui rend égaux le roi et le berger, le sot et le sage.
Galiba 1975 yılında yaptığımız kârın, yılın başında yaptığımız kâra bölünmesi baz alınıyor.
Je crois qu'il se basait sur le multiple des revenus de 1 975, avec une période de base en 1 975.
Maaşının % 50'sine, yılın başında yaptığımız kârın % 25'i ilave ediliyor ve sözleşmenin bitiş tarihiyle çarpılıyor.
Je crois que c'était 50 % du salaire plus 25 % des bénéfices de la première année, multipliés par la portion encore valide du contrat.
Yanına kâr kalacağını mı sanıyordun?
Vous pensiez pouvoir vous en tirer comme ca?
Kâr yüzdesi kazanmak için kumarbaz gibi riski göze alır mısın?
Et prendre une chance sur le pourcentage des bénéfices?
Hiç akıl kârı değil.
Ce n'est pas pratique.
Genel giderleri azaltacağını, avukat masrafları, teminatlar. Masrafları azaltıp kârı garanti altına aldığını düşün.
Il réduit les frais de justice, réduit les coûts, garantit les profits.
Sizin kadar yetenekli bir adamın ekipman kiralaması hiç akıl kârı değil.
Pourquoi un homme de votre talent consigne-t-il du matériel pour la location?
Hiç akıl kârı değil.
Ce n'est pas une bonne idée.
İlk kârım senin olacak, sadece senin çünkü kumpanyamın bir parçası olacaksın, değil mi Melina?
Mes preliers gains seront à toi, parce que tu ferais partie de ma troupe, hein, Melina?
Yaptığının yanına kâr kalacağını mı sanıyorsun?
Vous pensez vous en sortir?
Nefret dolu bir ulus için, kâr getiren hiçbir şey iptal edilmez.
Rien n'est aboli qui profite à cette nation détestée.
Çıkardığın karmaşayı yanına kâr say ve defol buradan.
Et si vous en finissiez là?
Kıçını patlattıklarında ölümün de iyi bir kâr getirecek.
Et un beau lot de consolation quand on passe l'arme à gauche.
Çünkü bu yaptıklarının yanlarına kâr kalmaması lazım!
Ils doivent être punis pour ce qu'ils ont fait!
İnsanlığın bütün zayıflıklarına hizmet veren çok büyük kârı olan işin içinde olacağız.
l'assouvissement des faiblesses humaines.
Kuşlarını yetiştirip, satmaya devam edebilirsin ama kâr, sosyal yardım fonuna aktarılacak ve sen de kârdan maaş alacaksın.
Continuez à élever et à vendre des oiseaux, mais les profits seront versés à la caisse des prisons, et vous recevrez un salaire sous forme de partage.
Bu yanına kâr kalmayacak.
Vous n'allez pas vous en tirer comme ça.
- Makamını kâr için kullanmanı? - Beni dinleyin!
La lumière vous cerne, vous emprisonne.
Hissedarların kafası tek bir şeye çalışır : Kâr.
Les actionnaires ne s'intéressent qu'à une seule chose :
Oyun tutarsa destekçilerin parasını ödemek zorundasınız. O kadar destekçiyle hiç kâr edemezsiniz.
Quand ça marche, il faut payer les investisseurs et s'ils sont trop nombreux, il n'y a pas assez de bénéfices.
Yani, kâr etmeye 2 milyon dolar kazandıktan sonra başlayacaksınız öyle mi?
Il vous les faut pour rentrer dans vos frais?
Bay Kornfeld, bu işten güzel kâr ettiniz mi? Arkadaşlarımdan öyle bir izlenime kapıldınız demek ki?
Est-ce que ça a été un succès financier du point de vue des commanditaires?
Kâr Azalsın - DÜRÜSTLÜK Sömürüye Hayır
Moins de profits Pas de représailles
Kimse rotacımdan puan yapıp yanına kâr kalmasını bekleyemez.
Sinon elle n'aurait pas pu m'échapper.
Paranın faizi de var ve biraz kâr. Evet, burada.
Les intérêts sur l'argent et quelques profits?
Kâr amacı gütmeyen bir film çekmenin vakti geldi.
Il est temps de faire un film qui n'est pas pour l'argent.
Haber departmanının hiçbir zaman kâr amacı gütmediğini biliyorum.
Je sais que traditionnellement, ce service perd de l'argent.
Önümüzdeki bir yıldan daha kısa bir süre içinde, net kârımızın 45 milyon dolara kadar çıkacağını tahmin ediyorum.
Je prévois une variation de trésorerie positive totale de 45 millions pour cette année fiscale, soit un an avant la date prévue.
Köle gemilerinin, limana yarı kargolarının ölü geldiğini ve hala kâr yaptığını bilirim.
On en a vu arriver avec moins de la moitié de survivants... et en tirer tout de même profit.
Bu yaptığın hiç akıl kârı değil, Reinhold.
Tu ferais une bêtise, Reinhold.
Bak, siz torna tezgahının başında dikilir ve iki kuruş yevmiyeyle evinize dönerken,... şirketiniz sizin emeğinizden elde ettiği kâr hisselerini dağıtmakla meşguldür.
t'es à ta machine pour gagner quatre sous. Pendant que ton entreprise répartit les dividendes de ton travail.
Çağımızda, üretim insanların ihtiyaçlarını giderme amacıyla değil ; ... kâr elde etme...
La production actuelle ne tente pas de satisfaire aux besoins de l'homme.
Savaşın başlıca nedeninin dünya ekonomisindeki kâr güdüsü olduğunu düşünürsek vatanseverlik saikıyla savaşa taraftar olan Amerikalıların tavrı kinik midir yoksa naif midir?
Si le profit, dans l'économie mondiale, est le motif principal de la guerre, pensez-vous que les Américains qui sont pour la guerre sous prétexte d'être patriotes sont cyniques ou naïfs?
Kinikse bu, Amerika'da gücü elinde tutanların kâr güdüsü olmadan bu savaşa girmeyeceğini düşünen vatanseverlerin kinizmi midir? Gerçi Alman militarizminin yayılmasını istemeyen- -
Et s'ils sont cyniques, le sont-ils car ils pensent que sans profit à la clé, l'élite de ce pays ne déclarera pas la guerre, bien qu'elle sache que contenir le militarisme allemand est nécessaire pour...
Sadece deneme parfümü olduğunu biliyorum ama eğer bu yanına kâr kalırsa, diğerleri de bir şeyler almaya başlar.
Bien sûr, ce n'est qu'un échantillon, mais si on le laisse faire, les autres suivront son exemple.
karın 129
karin 119
karina 16
karın ağrısı 18
karın var mı 18
karınız 52
karın nerede 32
karıncalar 18
karın nasıl 41
karınız mı 21
karin 119
karina 16
karın ağrısı 18
karın var mı 18
karınız 52
karın nerede 32
karıncalar 18
karın nasıl 41
karınız mı 21