Küçük bir traducir francés
42,226 traducción paralela
Adım Lorelai Gilmore ve Connecticut'ın küçük bir kasabasından geldim.
Je m'appelle Lorelai Gilmore et je viens d'une petite ville dans le Connecticut.
Ve küçük bir köpek kapısıyla
Et une petite porte pour le chien
Yardımımıza ihtiyacı olan küçük bir kız.
Une petite fille qui a besoin de notre aide.
Siz de küçük bir hesaplama yaptınız.
Donc, vous avez fait quelques calculs rapides.
Kuru ve çatlak bir toprakta açmış küçük bir güzellik.
Une petite touche de beauté dans un paysage sec... et fissuré.
Çekingenliğinizi aşmak için küçük bir şey.
Un petit quelque chose pour vous détendre.
Küçük bir mola vermemizi engelleyecek bir şey yok.
Aucune règle ne dit qu'une courte pause est interdite.
Zam istediğinde bunun karşılığında küçük bir şey rica ediyormuşum?
Quand vous demandez une augmentation, est-ce que je demande quelque chose en retour?
Hiç de küçük bir başarı değil.
Ce n'est pas rien.
Küçük bir ofis, sekreter yok.
Le petit bureau, pas de secrétaire...
Kadınlar turtadan büyük bir dilim almaktansa küçük bir dilim almak için savaşmayı tercih eder.
Les femmes ont si peu du gâteau, qu'elles tendent à se battre plutôt qu'à se rassembler.
Sanıyorum burada bahsi geçen biyolojik baba benim ama Betty, benim küçük bir çocuğun velayetini alacak durumum yok.
Je suppose que tu parles de moi, comme je suis le père biologique, mais... je suis mal placé pour prendre la garde d'un nourrisson.
- İnsanlık için küçük bir adım.
Un petit pas pour l'homme.
Evet, Virginia'yle daha küçük bir şey mi olsa diye tartışıyorduk da.
Virginia et moi voulons un plus petit mariage.
Burada küçük bir kanama var. Şimdi ne yapacağım?
J'ai une petite hémorragie là.
Beyninde küçük bir kanama var.
Il y a une petite hémorragie dans votre cerveau.
Şimdi küçük bir işletme sahibi olmak için benim yaşadığım bokları yaşayacaksınız.
Vous comprenez maintenant par quel enfer je passe en tant que propriétaire d'une petite affaire.
Evde küçük bir kaza yaşadım.
Juste un accident domestique.
- Küçük bir taviz vereceksin.
- C'est une petite concession.
Kimse.O daha küçük bir çocuk.
C'est encore une petite fille.
Küçük bir tekne?
Un petit bateau?
Okulda küçük bir belaya karıştığını duydum.
J'ai entendu dire qu'elle avait quelque difficultés à l'école.
Küçük bir yer...
C'est un petit endroit...
Yalnızca küçük bir karaktere sahip ve yalnızca aklındaki tek şey için koşuyor.
On avait un petit personnage avec un seul but : sa survie et un gland.
Yok neden bu yüzden bana küçük bir iyilik yap.
Alors pourquoi tu ne me fais pas une petite faveur?
Biz yolda küçük bir yumru vurmak, dinle.
Ecoute, nous avons eu un petit heurt sur la route.
Biz birkaç mil geriye küçük bir kaza ile ilgili trafik çarptı.
Nous avons eu un petit accident quelques mètres en arrière.
Yaka düğmesi kadar küçük bir meseleden sinirlenmeyeceğiz değil mi, efendim?
Ne laissons pas un col insignifiant nous mettre hors de nous.
Sönük ışık vermeseydi, orada küçük bir kamera olduğunu asla anlayamazdık.
La lumière est plus froide, à part ça, on ne devinerait pas qu'il y a une caméra-espion dedans.
- Güzel küçük bir yükseltme bu.
Jolie pointe, là.
Oraya senin için küçük bir şey koydum.
J'ai mis un petit truc là-dedans pour toi.
Ben de Donna'yı sana geri vermeseydim sen de küçük bir kız gibi panik atak geçiriyor olurdun.
Et si je ne t'avais pas rendu Dona, Tu serais toujours en train d'avoir des crises de paniques comme une petite fille.
Küçük bir tezgahım var işte. Bilgi ve servisler için malzeme sağlıyorum.
J'ai mes petites combines, j'échange des biens contre des services, comme des informations.
Birkaç yıl kocamla birlikte Brooklyn'de küçük bir apartaman dairesinden yaşadım.
J'ai vécu dans un petit appartement à Brooklyn avec mon mari pendant quelques années.
Dünyaya küçük bir kız çocuğu getirmek üzeresiniz.
Vous allez mettre au monde une petite fille.
Chris Walker'ın evindeki aramadan getirdiğimiz bu Harbi Vanilya protein tozunun küçük bir örneğini analiz ettim.
J'ai testé un échantillon de cette poudre protéinée vanillée ramenée après la fouille de la maison de Chris Walker.
- Hayatına küçük bir kız kardeş girecek.
Tu vas avoir une petite sœur dans ta vie.
Umarım küçük bir kariyer gerilemesi yaşayıp ondan bir ders alıp, tayin olursun ve sonunda çok güzel bir yaşamın olur Becky.
J'espère que tu auras un petit revers dans ta carrière, apprends de ça, transfère, et en dernier lieu, aies une belle vie, Becky.
Bu hastanenin çatısından bir tenis topu fırlatsam bizim yardımımıza ihtiyacı olan 30 küçük kıza çarpar.
Je peux jeter une balle du toit de cet hôpital et toucher 30 petites filles que l'on pourrait aider.
Uzun zaman önce, başka bir küçük kız vardı.
Il y a longtemps, il y avait une autre petite fille. Elle était intelligente.
Yani kocanızın küçük çaplı bir istila planlıyor olması onun yanlış bir yolda olmadığını göstermeli bize öyle mi?
C'est supposé prouver que votre mari n'a pas d'ennuis, parce qu'il prépare une petite invasion.
Yaramaz bir küçük kızı kendine güvenen güzel bir kadına çevirmek için mücadele ediyordun.
Tu étais dans les tranchées, élevant, ce que je suis sûr était une adorable fillette pour devenir une magnifique femme forte.
Birkaç blok ötede küçük, harika bir caz kulübü biliyorum.
Il y a un club de jazz dans le coin.
Tabi sonra salağın teki mideni yıkar bir uyanırsın hastanedesin. Ertesi gün işe gitmek zorundasındır, ve herkes ne olduğunu bilir, çok küçük düşürücü.
Des cons te lavent l'estomac, tu te réveilles à l'hôpital, tu vas bosser le lendemain, tout le monde le sait, très humiliant.
Ben kesinlikle seviyorum iki küçük kızım var çünkü, Aslında kazanılan bir iş, Ve beni hayatta olduğu için çok şanslı hissettiren bir nişanlısı.
Car j'ai deux petites filles que j'aime tellement, un travail qui me permet de gagner ma vie, et une fiancée qui me fait sentir tellement heureux d'être en vie.
Baya sıkıntılı bir küçük iş sahibi görüyoruz.
Et un propriétaire de PME anxieux.
Merhaba? Burada küçük çapta büyük bir iş yürütüyorum.
Je dirige une grosse entreprise.
Senin sesin az önce Noel Baba'nın olmadığı söylenmiş küçük kayıp bir kuzuya benziyor.
Tu me fais penser à un petit agneau perdu à qui on dit qu'il n'y a pas de père Noël.
- Evet. Evet ama ya annem bir sabah uyanır ve bu küçük kızla çekip gitmek istediğine karar verirse? O zaman Jim ve Linda, peşlerinden gitmek için gereken velayet haklarına da sahip olmayacak.
Oui, mais si ma mère se réveille un matin et décide de partir avec la petite fille, et que Jim et Linda n'aient pas les droits parentaux nécessaires pour pouvoir se lancer à leur recherche?
Günün 24 saati, haftanın 7 günü, yılın 52 haftası o küçük pisliğe bir hizmetçi, uşak, koç ve ebeveyn gibi hizmet ettim.
24 heures par jour, 7 jours sur 7, 52 semaines par an, j'ai servi ce petit enfoiré comme une bonne, un majordome, un coach, et un père.
Ben planlanmış küçük adımlar atarım, engelli bir köpek gibi.
Je fais de petites étapes prévues comme un chien arthritique.
küçük bir hediye 18
küçük bir kız 38
küçük bir şey 30
küçük bir çocukken 37
küçük bir kızken 23
küçük bir çocuk 19
küçük bir sorunumuz var 19
bird 48
bira 266
birdie 58
küçük bir kız 38
küçük bir şey 30
küçük bir çocukken 37
küçük bir kızken 23
küçük bir çocuk 19
küçük bir sorunumuz var 19
bird 48
bira 266
birdie 58
birdy 30
bırak 1242
biri 247
bir hafta sonra 49
birşey 36
birmingham 23
birkaç 16
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir tanem 228
bırak 1242
biri 247
bir hafta sonra 49
birşey 36
birmingham 23
birkaç 16
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir tanem 228
bir şey olmaz 235
bırak beni 1950
biraz 988
birazcık 224
bırakma 58
birazdan 150
birlikte 205
birisi 209
birini 32
bir gelişme var mı 30
bırak beni 1950
biraz 988
birazcık 224
bırakma 58
birazdan 150
birlikte 205
birisi 209
birini 32
bir gelişme var mı 30
bırakıyorum 119
bir ay sonra 33
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir dakika 5689
bir şey mi oldu 310
bir defa 29
bir sabah 32
bir ay sonra 33
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir dakika 5689
bir şey mi oldu 310
bir defa 29
bir sabah 32