English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ O ] / Olüm

Olüm traducir francés

23,827 traducción paralela
Olüm bizimle yüzlesir. Bakisimizi ne kadar kacirmaya calisirsak calisalim.
Nous avons beau détourner le regard, la mort nous fait face.
Şimdi ölüm oyunu havuzu oynadıkları şey olduğuna göre...
Une dead pool, c'est un truc où...
Ölüm havuzunun ne olduğunu biliyorum.
Je sais ce qu'est une dead pool.
Hayatlarını anında geliştirmeyen bir uygulama sürüyoruz ve ölüm tehditleri alıyorum.
On fait une mise à jour qui ne plaît pas, et instantanément, je reçois des menaces de mort!
Ölüm tehdidiniz üzerine kendimi öncü ajan olarak tahsis ettirdim.
Je me suis arrangé pour prendre l'affaire concernant votre menace de mort.
Kusura bakma, bugün ölüm havuzu ödemesi alamayacaksın.
Désolé, pas de gains pour vous aujourd'hui.
Biliyor musun, daha önce bir kere öldüm ve ölüm bana göre değil.
Tu sais quoi, j'ai déjà été mort. C'est pas mon truc.
Büyükannesi köyün dışında ölüm döşeğinde.
Sa grand-mère est sur son lit de mort à l'extérieur du village.
- İroniyete göre ölüm.
- Mort ironique. - Impossible.
İnan bana, orada hiçbir şey yok ölüm.
Crois-moi, rien là-bas sauf la mort.
Conor, ölüm döşeğindeyken babama o kupayı kazanmak için elimden gelen her şeyi yapacağıma söz verdim.
Conor, j'ai promis à mon père sur son lit de mort de faire tout mon possible pour gagner ce championnat.
Sabıkalıların konduğu ön tarafa mı yoksa ölüm ilanlarının konduğu arka taraf mı?
La une où ils mettent les photos d'identité ou l'arrière avec la section nécrologie?
Ve Lommers maruz kalan kişilerin kontrol altında olduğunu söylese de içerideki adamlarım kapıların üzerinde ölüm işaretlerinin her yerde olduğunu söyledi.
Et Lommers a dit que tout était sous contrôle mais pourtant mes amis là-bas ont vu un tas de maisons être taguées d'une alerte.
Sanırım ben biraz korkak gibiyim. Hayat ve ölüm durumları söz konusu olduğunda.
Je dois admettre faire preuve d'une certaine lâcheté, quand je suis face à un danger de mort.
Halkım beyaz adamlarla üç savaşta mücadele etti ve hepsi de ölüm getiren üç barış anlaşması imzaladı.
Mon peuple a fait trois guerres aux hommes blancs et a signé trois traités de paix. Les trois ont apporté la mort.
- Ölüm.
- La mort.
Barry, bu şey bir ölüm makinesi.
Barry, cette chose est une machine à tuer.
Köpeği ölüm sığınaklarından uzak tutmakla görevli pireleriz.
Des puces devant éviter de faire piquer un chien.
- Ölüm sebebi hakkında tahmininiz var mı?
Une idée de la cause du décès? Une attaque?
Micheline'le ilk tanıştığımda, nükleer silahları protesto etmek için ölüm orucu tutuyordu.
Quand j'ai rencontré Micheline, Elle faisait une grève de la faim contre les armes nucléaires.
Şuanda aşısı yok, ve virüsün ölüm oranının da % 100 olduğu kanıtlandı.
Il n'y a pour le moment aucun vaccin et il a été prouvé que son taux de mortalité est de 100 %.
Ölüm meleklerini gönderecek...
Il enverra l'ange de la mort...
Hastalar 40 saate kadar belirti göstermeden durabiliyor, ölüm 48 saat kadar gecikiyor, ama vücudun hastalık karşısında dağıIması çok hızlı gerçekleşiyor, tam hassasiyetle.
Les patients restent asymptomatiques jusqu'à la 40ème heure d'incubation la mort est repoussée au-delà de la 48ème heure d'incubation, et la désintégration finale du corps arrive rapidement, avec précision.
Bunu ölüm döşeğinde olmayan birine itiraf etmen gerekiyordu.
Tu devrais te confesser à quelqu'un qui n'est pas sur son lit de mort.
Facebook sayfamda 2000 yorum var, ölüm tehditleri de dahil.
2 000 commentaires sur ma page Facebook, y compris des menaces de mort.
Şöyle dediğimi duydum : İçinde ölüm olan bir ev bir daha asla yaşayanlar tarafından alınıp satılamazmış.
J'ai déjà dit qu'une maison qui a connu la mort ne peut plus jamais être achetée ou vendue par des êtres vivants.
Bir ölüm.
La mort.
Çünkü içinde ölüm olan bir evde harcanan zaman daha hızlı geçer.
Car le temps qu'on passe dans une maison où la mort a élu domicile passe plus vite, vous savez.
İkici dereceden birinci dereceye çıkartıyorum... ve ölüm penaltısına kadar gideceğim.
Je passe l'accusation au premier degré, et je vise la peine de mort.
Ölüm hücresindeyken bunu yapamaz o yüzden kendine gel ve görevini yap.
Il ne le fera pas dans le couloir de la mort, ressaisissez-vous et faites votre travail.
- Aynı zamanda suçlamaları birinci dereceye çıkartıyoruz ve ölüm penaltısını arıyoruz.
Nous levons l'inculpation au 1er degré et nous requérons la peine de mort.
Yansımaya göre... Ölüm penaltısını düşürmeyi kabul ediyoruz.
Après réflexion... nous voudrions oublier la peine de mort.
Bir kızın zamansız ölümüne öfkelenmeni sıradışı buluyorum. Bir kızın zamansız ölümüne öfkelenmeni sıradışı buluyorum. Stalin'in dediği gibi bir ölüm trajedidir.
Je trouve extraordinaire, votre indignation pour le décès prématuré d'une jeune fille.
Stalin'in dediği gibi bir ölüm trajedidir. Bir milyon ölüm ise istatistik. Bir milyon ölüm ise istatistik.
Comme Staline disait, une mort est une tragédie, un million est une statistique.
Her ölüm trajedidir. Her ölüm trajedidir. O ölümler İsmail'in soyunu bulmadıysa tabii.
Chaque mort est une tragédie.
Ölüm final noktası işte.
La mort, c'est si... définitif.
Nihayetinde, ölüm bir arkadaş gibi geldi.
À la fin, la mort est venue en amie.
İşe yarıyor, değil mi? Şehirden kaçmak için bahane aradığında ölüm döşeğindeki annene gelmek.
C'est pratique d'avoir une mère mourante quand on doit s'éclipser.
Sonra da ölüm ilaımızı veririz.
Autant publier direct une nécro.
Cardiff'in ölüm odasında bu durumu atlatabilmek için bir yol bulduk.
Chez Cardiff, on avait concocté un cocktail pour tenir le coup.
Misilleme olabilir. Bu daha fazla ölüm, daha az barış demek.
Il pourrait y avoir des représailles, plus de morts, moins de paix.
Tahmini ölüm zamanı?
L'heure approximative du décès?
Ölüm tehdidinden falan bahsedip kadını da korkutmak istemiyorum ama sen Winnie'ye alarmları açıklarsın, daha fazla telaşe etmesin.
Ce n'est pas un "avertissement Osman". Je ne veux pas lui faire peur mais vous pourriez expliquer à Winnie ce qu'ils font sans l'inquiéter plus que nécessaire.
Ölüm vaktinde, Aurelija Petrovic Boothtown, Hibernia Sokağı 58'de yaşıyormuş.
Au moment de sa mort, Aurelia Petrovic vivait au 58 rue Hibernia à Boothtown.
Ranjit Singh Mattu için ölüm cezası...
Peine de mort pour Ranjit Singh...
Ölüm cezası tarihi... henüz kesinleşmiş değil.
La date de la mise à mort n'a pas encore été fixée.
Sadece ölüm karaı belli tarihi henüz belli değil.
Ils ont annoncé la sentence mais pas la date...
Hindistanın küçük bir köyü olan Punjab da... bir aile onun için ölüm orucunda. Basit bir çftçi olan Sarbjit... pakistanda neden... hapsedildi.
Dans un village du Punjab, en Inde une famille observe une grève de la faim pour Sarbjit Singh..... un villageois emprisonné au Pakistan.
18 yıldır Pakistan da tutklu olan Sarbjit'in, ölüm cezası 30 gün sonra gerçekleşecek yani 1 mayısta.
Sarbjit, emprisonné au Pakistan depuis 18 ans sera mis à mort le 1er Avril, soit dans 30 jours.
Ölüm cezasını durdur.
Arrêtez l'exécution.
Hanımefendi, yeni pakistan hükümeti... onun ölüm cezasını durdurdu.
Le nouveau gouvernement Pakistanais a repoussé l'exécution.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]