Sen ve o traducir francés
4,341 traducción paralela
Sen ve o muhteşem beynin benim için çok daha değerli.
Toi et ton grand cerveau êtes beaucoup plus précieux.
Sen ve senin o ahbap çavuşların caddelerimizi orman yasasıyla yönetmek istiyor.
Vous et vos potes voulez que nos rues obéissent à la loi de la jungle?
Sen şu an ölsen ve yeni kalbi ben alsam o zaman şanslı sayılırdım.
Je serai chanceux si 7 tu mourais tout de suite et j'aurai le coeur frais.
Bütün o striptizcileri ve şişme parkı buraya toplayan sen değil miydin?
Tu disais ça aux strip-teaseuses qui rebondissaient ici?
Sen Shulman ve Ortakları'nda çalışan o lüks doktorlardan biri misin?
Tu es un de ces docteurs de luxe - travaillant chez Shulman et associés?
O gitmiş olabilir ve sen görmemişsindir?
Donc elle a pu partir sans que tu le vois?
Oraya gidip o kanlı dolabı açacağım sonra da sen ve ben yemeğe gideceğiz ve orada bu konu hakkında asla ve asla konuşmayacaksın!
Je vais aller là-bas et ouvrir ce foutu frigo, et ensuite, toi et moi, on pourra aller dîner et on ne reparlera jamais de ça.
Ve aramızda hiçbir şey olmadığını sen de görebilirsin, bana inanabilirsin, çünkü ben o kadar iyi bir oyuncu sayılmam.
Et tu peux remarquer qu'il ne se passe rien, et tu peux me croire parce que je ne suis pas si doué en tant qu'acteur.
İnan bana biliyorum ve sen de o o.çocuklarını kapının arkasına kapamayı istediğimi biliyorsun.
Crois moi, je sais et tu sais à quel point je veux claquer les portes au nez de tous ces salauds.
Bence sabrın taştı- - bence sen ona sahte bir görüşme için terkedilmiş o binaya gitmesini söyledin ve onu boğdun... bununla.
Je pense que vous en avez eu assez, je pense que vous lui avez dit d'aller dans cet immeuble abandonné pour interviewer un faux invité, et... vous l'avez étranglée... avec ça.
J.R.'ın o başyapıt entrikası o mektuptaydı, ve sen gerçekte ne yazdığını bize anlatmaya yaklaşmadın bile.
Le plan de maître de J.R. était dans cette lettre, et tu n'étais même pas sur le point de nous dire ce qu'il disait vraiment.
Şimdi sen California'nın ortak mülkiyet eyaleti olduğunu ve Howard ile Bernadette de evli oldukları için o mektuptaki fikri mülkiyetin hakkının eşler arasında ortak olduğunu mu söylüyorsun?
Est-ce que tu es en train de mettre en avant le fait que la Californie est un état de bien commun, et que depuis que Howard et Bernadette sont mariés, la propriété intellectuelle contenue dans cette lettre est conjointement possédée par les deux époux?
Yani sen ona bubi tuzağı nasıl yapılır öğrettin ve karşılığında o da sana hayvanlara nasıl ilaç verilir onu öğretti.
Alors vous lui avez appris à faire des pièges, et en échange, elle vous a appris comment administrer des médicaments aux animaux.
Sen o işi hallet, ve ben de Şerif Bill'in kamyonete el koymasını sağlayayım. Tamam... Tamam.
Mets ça en route, et je vais demander au shérif Bill de confisquer ce camion.
O zaman sen Winston'i hiç tanimamissin. Çünkü kendisi hasta ve igrenç bir insan evladidir.
Dans ce cas, tu ne connais pas Winston, parce que c'est un malade, un être humain dégoûtant.
O yüzden ben onu oyalarken neden sen de Rigsby ve Van Pelt'i kutunun içinde ne olduğunu bulmaları için görevlendirmiyorsun?
Alors pendant que je suis occupé avec lui, pourquoi ne pas demander à Rigsby et Van Pelt de trouver ce qu'il y a dans cette boîte?
Sen ve ben biliyoruz ki o puşt ona leke sürmeye çalıştı.
Toi et moi savons que c'est parce que ce salaud lui a pris sa dignité.
Doğa dostları da o turlardan düzenliyor ki hepsinin okyanusta olma hakkı var. Tıpkı sen, ben ve diğerleri gibi.
Et ces tours sont opérés par des écolos, qui ont le droit d'être dans l'océan, autant que toi ou n'importe qui d'autre.
Sen bir polissin ve 2013'teyiz. Bulmak o kadar zor olmamalı.
Tu es policier, et nous sommes en 2013, ça ne doit pas vraiment être dur à trouver.
Yani, Oliver, o beni aldattı kalbimi kırdı, Sarah'ı ölüme götürdü ve sen de beni onunla görmektense muhtemelen asit içmeyi tercih edersin.
Je veux dire, Oliver, il m'a trompé, brisé mon coeur, il est la cause de la mort de Sarah et tu préférais certainement boire de l'acide plutôt que de me voir à nouveau avec lui.
Sen ve ben gizli adamızda, o eski el ele savaş teknikleri yok ve en önemlisi de Snotlout çok uzakta.
Toi et moi sur notre île secrète, pas un stupide combat singulier, et, le plus important, pas de Rustik à des kilomètres à la ronde.
Sen ve diğerleri o yumurtaları bulun.
Toi et les autres allez chercher ces œufs.
O yüzden sen orada dikil ve bu boş konuşmaları kes, tamam mı?
Donc reste juste ici et abstiens-toi de parler, ok?
Demem o ki bütün iç çamaşırlarımı yenilemem gerek ve sen de birlikte yeni bir yer bakacağımıza söz vermiştin.
Le point crucial, est qu'il faut que j'achète de nouveaux sous-vêtements, et tu seras d'accord pour que l'on trouve un nouvel endroit ensemble.
Sen ve Catherine o yarım kalan işsiniz.
Catherine et toi êtes ces derniers détails.
Bu mümkün... Ve sen o gece ona odaklanmamıştın, beni kurtarmaya odaklanmıştın.
Et tu n'étais pas concentré sur elle, cette nuit... tu étais concentrée sur me sauver.
Ve o da bu eroini sen ve Bayan Pang için üretti, öyle mi?
Il a concocté cette héroïne pour vous et Mlle Pang?
O sadece bir çocuktu ve sen onu çaldın.
Elle n'était qu'une enfant quand tu l'as enlevée.
Duggan'ın bu elması almasını sağlayabilirsek o zaman sen ve karın, geri ödemeyi onun kendi lanet parasıyla yapabilirsiniz.
toi et elle pourrez le rembourser avec son propre maudit argent.
Düşün ki, biz, sen ve ben, ticaret yolunda bir et lokantasına giriyoruz ve bu et lokantasında biz, Karındeşen olduğunu düşündüğümüz adamı yakalıyoruz o olduğundan kesin olarak eminiz, ne yapardık?
Imaginons, que nous puissions aller vous et moi au restaurant de "Commercial Road" et dans ce restaurant nous... mettions la main sur l'homme connu par le monde sous le nom de "L éventreur", connu explicitement comme un tueur, que ferions-nous?
Sen-sen yeraltı gittiğinde Ve-ve o?
Et-et c'est là que vous vous êtes enterré?
Çok geç oldu kadar Ve sen o çocuktum ne kadar tehlikeli etmemişti.
Et vous ne vous êtes pas rendu compte à quel point il était dangereux jusqu'à ce qu'il soit trop tard.
O sabah odama girdiğinde neredeyse çıplaktım ve sen vücuduma bir kez olsun bakmadın.
Ce matin, dans ma chambre, j'étais pratiquement nue, et tu n'as pas regardé mon corps.
"Onu sen yarattın ve sevdiğin her şey gibi- -... o da sana ihanet edecek."
"Tu l'as crée, et comme tout ce que tu aimes..." Elle se retournera contre toi.
Sen yokken acentacımızla, yaşam koçumla, avukatınla, ikimizin de sevdiği o yiyecek içecek çalışanı ve ikimizin de adam yerine koymadığı o esnafla görüştüm.
Quand tu étais absent, j'ai dû rencontrer l'agent, mon coach, ton avocat, le traiteur que l'on adore et le personal shopper que l'on méprise
Şey, Mona-Lisa ve sen gittikten sonra bulduğu o kız park yerinde yumruk yumruğa kavgaya tutuştular.
Mona-Lisa et la fille qu'elle a chopée au hasard se sont crêpé le chignon sur le parking.
Çünkü o kameralardan seni her gün ve her gece izledim, ve sen hiç durmadın... çünkü senin Başkan'ın kız arkadaşı olduğunu bilmiyordum.
Parce que je t'ai observée sur ces caméras de jour comme de nuit, et tu n'as jamais cessé... Parce que je ne savais pas que tu étais la copine du Président.
Ted'e o tuhaf numara ve yazıları sen mi verdin?
Vous avez donné à Ted ces séries de nombres et lettres, oralement?
Sen ve o.
Vous et elle.
Hallie ve sen, o ölmeden önce ayrılmışsınız.
J'ai compris que vous aviez rompu avant sa mort.
Sen, kendin için yeni bir hayat kurmaya çalışıyorsun ve o birden tekrar seninle birlikte olmak istiyor.
Tu commences enfin à avoir une vie pour toi, et puis soudainement elle a besoin de t'avoir à nouveau. C'est...
Aslında, senin "o kişi" olduğundan oldukça eminim, ve farkındayım, zamanlamam çok kötü, çünkü şu sıralar sen birisiyle birliktesin.
En fait, je suis sure Que tu le bon, pour moi. et j'ai conscience que ce n'est pas le moment parce que tu es actuellement avec quelqu'un d'autre mais j'ai besoin que tu saches.
Sen kardeşlerinle dışarıdaydın, ve o da çok üzgün görünüyordu. İşte sonra şeyi söyledi, sonra bu sabah tekrar geldi bak önemli kısım burası, özür diledi.
Tu étais partie avec tes frères, et elle était contrariée, et elle a dit ça, mais ce matin, et voici ce qu'il faut retenir, elle s'est excusée.
Sen bir şey yapacaksın, o da bir şey yapacak ve sonunda olay kim daha çocuksu olabilire dönecek.
Tu lui rends la monnaie de sa pièce, il fait quelque chose et bientôt ce sera à qui sera le plus puéril.
Nedeni sen bir pisliksin ve hiçbir pislik o büyüklükte bir güce sahip olmamalı.
- Que vous êtes un enfoiré et qu'un enfoiré ne doit pas être si puissant.
Burada değilsin dedim ama sonra sen o koca çeneni açtın ve meğerse ben hatalıymışım.
Je lui ai dit que tu n'étais pas là, Mais, tu as ouvert ta grande gueule et j'avais tort.
Dinle beni. Çok etkileyici bir cazibem olduğunu biliyorum ama sen Kimmie için buradasın, ve o benim en iyi arkadaşım.
Je sais que j'ai un super-fort magnétisme, mais tu es ici pour Kimmie, et c'est ma meilleure amie.
Sen kullanmadıysan ve Tanner bunu paylaşmadıysa o zaman onu kim öldürdü?
Donc si vous avez décidé de ne pas l'utiliser et que Tanner ne l'a pas posté, donc qui l'a tué?
O yarı otomatik bir Sig Pro'ydu ve sen onu 10 saniye içinde birleştirdin.
C'était un Sig Pro Semi-automatique, et vous l'avez assemblé en moins de 10 secondes.
Ablan o okula gitmeyi her şeyden çok istiyordu ve sen bunu mahvettin.
Ta sœur avait à coeur de partir à cette école et tu as ruiné ses chances.
Sen ve Julia arasındaki yatak kardeşliği de o bunları öğrendiğinde bitecek.
Vos confidences sur l'oreiller entre Julia et toi. Vont se terminer quand elle saura que tu es la raison de sa disparition.
sen ve ben 703
sen ve ben mi 22
sen ve sen 59
sen verdin 16
sen ve 22
ve onun 18
ve ona 35
ve onu 25
ve onlar 24
ve o 216
sen ve ben mi 22
sen ve sen 59
sen verdin 16
sen ve 22
ve onun 18
ve ona 35
ve onu 25
ve onlar 24
ve o 216
ve ondan sonra 16
ve o da 33
ve orada 42
ve ölüm 16
ve o zaman 18
okay 54
opera 37
önce 471
ömer 50
orleans 20
ve o da 33
ve orada 42
ve ölüm 16
ve o zaman 18
okay 54
opera 37
önce 471
ömer 50
orleans 20