Vurulacaksın traducir francés
93 traducción paralela
Arabaya bin. Vurulacaksın, arabaya bin!
monte ils vont te descendre
Pencereden çekil, yoksa vurulacaksın! Bu odadan çıkman gerek, polis girmek istiyor.
Sors de cette pièce, la police veut s'installer!
Hayır, hayır. Vurulacaksın.
Non, on vous tirera dessus.
Hayır, sen vurulacaksın.
C'est sur vous qu'on tirera.
O beni vursa da, sen yine vurulacaksın.
Même si je suis descendu, on vous aura.
12 saat içinde Şam'ı terk etmezsen vurulacaksın.
Si vous n'avez pas quitter Damas à 12 heures, Vous serez fusillé.
- Vurulacaksın.
- On vous fusillera.
Transferini yapacaklar ve vurulacaksın.
Tu serais muté et tu te ferais zigouillé!
Sen de vurulacaksın.
Et te tuer.
Vurulacaksınız!
Vous allez vous faire tuer.
Yakalandığında, vurulacaksın.
Une fois pris, tu te feras fusiller.
Kızıllarla konuşmam. Bir hainsin ve o şekilde vurulacaksın.
Je n'écoute pas les communistes.
Onu şimdi kullanırsan vurulacaksın ve bunun da hiç gereği yok.
Si vous tirez, vous serez abattu et, en vain, croyez-le bien.
- Önce sen vurulacaksın.
- Vous serez le premier abattu.
Majesteleri, biraz daha ilerlerseniz vurulacaksınız.
Sire, si vous allez plus loin, vous serez tués.
Hepiniz casusluktan vurulacaksınız!
Vous serez tous fusillés comme espions!
Vurulacaksın.
Tu seras abattu.
Eğer hemen teslim olmazsanız, hepiniz de vurulacaksınız.
Si vous ne vous rendez pas maintenant, vous serez toutes exécutées.
Dediğim gibi günde iki iğne vurulacaksın.
Fais ce que je te dis et tu auras tes deux doses par jour.
Bir gün vurulacaksın. Kımılda!
Ou on risque de leur tirer dessus.
Petrole bulanmış bir şekilde bir otobüsün önüne dizilecek ve vurulacaksınız! - Harika.
Tu seras collé à un bus, imbibé d'essence, et flingué!
Vurulacaksınız!
S'il vous plaît! Vous allez être tués!
"Zamanda geri geldiğim günün gecesi " sen " teröristler tarafından vurulacaksın.
Le soir où je retournerai dans le passé vous serez abattu par des terroristes.
Vurulacaksın.
Vous vous ferez allumer.
Doktor, pazartesi vurulacaksın!
tu te fais tirer dessus ce lundi!
- Burada vurulacaksın!
- Tu vas te faire canarder.
Bu sadece bir varsayım. Bir varsayım uğruna kıçınızdan vurulacaksınız.
Vous allez vous faire mitrailler le cul pour une théorie.
Vurulacaksın!
Tu vas te faire descendre!
Vurulacaksın.
Tu vas te faire tuer.
Milhouse, topu topu bir cümlen var sonra vurulacaksın.
Milhouse, tu as juste une réplique et c'est tout.
Biliyor musun... bugünlerde sen de kaçmaya çalışırken vurulacaksın Dorgan.
Vous savez, un jour, tu seras tué parce que tu tentes de t'échapper, Dorgan.
Bana bir numara çekersen, vurulacaksın.
Dès que tu te mets à remuer, je tire.
Vurulacaksın, kurşunların ücreti ailenden alınacak.
Et la balle sera facturée à votre famille.
İçeri girdiklerinde ilk siz vurulacaksınız.
Quand ils arriveront, vous trinquerez les premiers.
Ama bir gün vurulacaksın.
Sauf qu'un jour tu te feras tuer.
İçeri girdiklerinde ilk siz vurulacaksınız.
En entrant, c'est sur vous qu'ils tireront en premier.
Ya atlayacaksın ya da vurulacaksın. Hangisini seçerdin?
Sauter ou être flingué, tu fais quoi?
Eğer dolabı açmak zorunda kalırsam vurulacaksın!
Si je tire, vous serez blessé!
- Vurulacaksın, o kadar.
Je te tire dessus. Point final.
Hatırlaman gerekiyor ki... Wagner için hayranlığını açıklarsan hiç yargılanmadan vurulacaksın En üstten.
Mais n'oubliez pas... si vous dites du bien de Wagner, vous serez fusillé... sans procès et sans appel possible.
İnin yoksa vurulacaksınız!
Allongez-vous, ou on vous tire dessus!
Vurulacaksın!
Baisse-toi!
Hemen kendinizi tanıtın yoksa vurulacaksınız.
Expliquez-vous ou mourez.
Ve kaçmaya kalkarsanız, vurulacaksınız.
Ordre est de tirer à vue sur celles qui tenteraient de s'évader.
FBI ve CIA emir verdi. Görüldüğün yerde vurulacaksın.
Le FBI et la CIA ont ordre de tirer sur toi.
Vurulmak umurumda değil dostum, ama vurulacaksın denmesinden hoşlanmam.
Je veux bien qu'on me tire dessus, mais pas qu'on me prévienne.
Kendi hayatımı bir kenara itmek istemezdim ama şimdi burada vurulacaksın.
Je ne voulais pas me jeter! Mais maintenant... Je vais te tuer ici...
Çocuklarımızdan birinin daha merdivenlerinizden düştüğüne dair bir şey duyacak olursam vurulacaksınız!
Si j'entends dire que nos hommes sont tombés chez vous, je vous tuerai. C'est clair?
Şafakta geri gelmezsem, vurulacaksın.
Si je ne rentre pas, vous serez fusillé.
Kaldırın kıçınızı yoksa vurulacaksınız!
Laissez les blessés!
Vurulacaksın.
Tu sais que t'aurais pu te faire tirer dessus.